20 Temmuz 1974’den bu yana 40 yıl geçti.
Olayın her yıldönümünbde Kıbrıs Türkü sevinirken, Kıbrıs Rumu matem tuttu.
Aslında halklar bağlamında her iki taraf da haklı.
Haklı çünkü 1974’ün öncesi ve sonrasına bakılırsa olaydan kazançlı çıkan Türk tarafı, kaybeden Rum tarafı oldu.
Dolayısı ile de birinin sevinmesi diğerinin üzülmesini yadırgamamak lazım.
Yadırganacak olan yarım yüzyıla yakın süreçte iki tarafın bir çözüm uğruna anlaşamadıklarıdır.
Rum tarafı için 40 yıllık bu süreç bir matem süreci için yeterli olmalıydı.
Ayni şey Türk tarafı için de söylenebilir.
Türk tarafı da, olaya gayrı, bir sevinç ve kazanç açısından bakmamalıdır.
Her iki taraf da 1974’ün oluşturduğu gerçekler bağlamında bir çözüm için olan gayretlerini artırmalıdır.
Tabii ki 20 Temmuz 1974’ü değerlendirirken 15 Temmuzu unutmamak şarttır.
20 Temmuzu davet eden, tartışmasız, 15 Temmuz olayıdır.
15 Temmuz’da Yunanistan’da hüküm süren cunta yönetimi adada bir darbe düzenlemiştir.
Amaç Makarios’u götürmekti!
Tabii ki bu meselenin görünen yanıydı.
Cunta’nın hemen iki gün sonra aşırı Enosis’ci Sampson’u Cumhurbaşkanı ataması olayın gerçek amacını ortaya koymuştu.
Mesele bu kadar açık seçikti, amaç Enosis idi.
Arada da Türk toplumu tüm haklarından arındırılarak bir azınlık durumuna düşürülecekti.
İşte 20 Temmuzu tetikleyen olay buydu ve Türkiye’yi harekete geçiren de olayın altındaki gerçeklerdi.
Olayın 40. Yılında Rum tarafında iyi bir gelişme oldu.
Rum tarafı olayın neden ve sonuçlarını anlamaya başladı.
Nitekim 15 Temmuz’un 40. Yıldönümünde Rum Ulusal Konseyi’nin oybirliği ile yayınladığı bildiride olay için baş sorumlu olarak Yunanistan’daki cunta ve Kıbrıs’rtaki uşakları gösterilmiştir.
Suçlananlar Yunanistandaki faşit cunta ve EOKA B olmuştur.
Böylesine bir gelişme 40 yıllık matemin birtakım sonuçlar verdiğinin ifadesidir.
Ne var ki bu kadarı yeterli değildir.
Kıbrıs’taki 1963 yılından itibaren başlayıp süregelen ve 1974’ü kaçınılmaz kılan olayın baş sorumlusu Makarios ve Kilisedir.
Rum halkı hala bunu görememektedir.
Makarios hala, geniş bir kitle için, kahraman bir liderdir.
Eğer bir ülkede din adamları politika oynama soyunurlarsa sonuç, tarih birkez daha göstermiştir ki, böylesine fecidir.
EOKA’yı kuran, Enosis’i ön plana çıkaran Makarios’un kendisidir.
Ve bu yolda yetiştirdiği kadrolar da kendisi ile ayni derecede suçludur.
***
Neyse ölen ölmüştür, kalan sağlar bizimdir.
Bana göre olayların 40. Yılında her iki taraf da şapkalarını çıkarıp önlerine koyarak bir çözüm için ellerinden geleni ortaya koymalıdırlar.
Kıbrıs sorunu yeter derecede ucu açık olarak ortada bırakılmıştır.
Kayanayan Ortadoğunun göbeğindeki bu adadaki bugünkü barış ve sukünet daha sağlam kazıklara bağlanmalıdır.
Şimdiki hali ile yani sakar ve istikrarsız durumu ile Kıbrıs her türlü parmağa açıktır.
Karıştırılmamış, parmaklanmamış, halkları birbirlerine düşürülmemiş tek bölgedir Kıbrıs.
İçteki güçlerin Büyük Ortadoğu Projesindeki ısrarı bu adaya da felaketler getirebilir.
İki halk da hem dikkatli hem de akıllı olmalıdır.
40 yıllık belirsizlik yetsin artık!....