Amerika’da yapılan son başkanlık seçimlerini, demokratların adayı Joe Biden’in kazandığını veriyor sonuçlar. Resmen açıklanmadı ama vaziyet bu...
Her ülkede olduğu gibi Amerika’da da kazananla kaybeden arasındaki seçim savaşı sonrasında hukuk devreye girmiştir. Trump’un açıklamaları da bunu gösteriyor...
Bakınız Trump ne demiş, Biden taraftarlarının seçimi kazandıklarına dair yapmış oldukları çıkışlardan.
“Seçimin sonucuna medya değil, hukuki yollarla kullanılmış oylar karar verecektir.”
Hiç belli olmaz. Trump haklı da çıkabilir, haksız da. Öyle gösteriyor ki mahkeme sonuçlanıncaya kadar takvim, Ocak ayına kadar sarkacak. Mahkeme kararından sonra şayet Biden kazanmışsa, o zaman resmen başkanlığı ilan edilecek. Fakat tecrübeler insanlara şu mesajı veriyor:
“Trump ister mahkemeye gitsin, ister gitmesin, bu seçimi Biden kazanmıştır.”
Biz Türkler için pek birşey değişmez... Kim kazanırsa kazansın, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin gerçekleri ortadadır. Amerika’ya olan tutum da ortadadır. Türkiye’nin Ortadoğu’daki savaşlarda Amerikan ordusuna yaptığı katkılarsa, onlar da ortadadır. Sırf Amerika’yı dost bildiklerindendir ki, Türkiye Kore’ye bile asker göndermişti.
Kıbrıs sorununa gelince, bugüne kadar Amerika’nın gelmiş geçmiş başkanlarının Türkiye ve Kıbrıs Türklerine dostane yaklaşmadıklarını gördük.
Şimdi seçilmiş olarak görülen Biden’in seçim sürecinde Türkiye aleyhine yaptığı açıklamalar, Kıbrıs konusunda da Rum yanlısı bir politika izleyeceği intibanı veriyor.
Medyaya sızan haberlere göre, Biden’le Anastasiadis’in geçmişe dayanan dostulukları vermış. Hatta Anastasiadis Biden’e mükemmel bir şeftali kebabı sofrası sunmuş. Bunlar küçük gibi görünen büyük etkileşimlerdir.
Şöyle kafamdan geçiriyorum lobicilik faaliyetlerini...
Amerika’da ne kadar Yunanlı vardır? Ne kadar Kıbrıslı Rum vardır. Ne kadar Ermeni vardır?
Her zaman Amerikan seçimlerini zengin yunanlılarla zengin Ermeniler etkilemişlerdir. Adaylara akıttıkları paralar, işe yaramıştır bir yerde. Bu seçimlerde de ona benzer bir durum vardır.
Hani derler ya...
“Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” diye...
Anımsadığım kadarı ile Obama döneminde Amerikan senatosuna Ermeni soykırımına ilişkin Türkiye aleyhine bir öneri sunulmuştu. Maksat Türkiye’yi ve Türk insanını törpülemek. Halbuki şu anda devam etmekte olan Ermenistan Azerbaycan savaşında Ermenilerin masum insanları hedef aldığını ve yüzlerce Azerinin öldüğünü gördük. Hatta nice Azerbaycan toprağını haksız yere işgal ettiklerini de gördük. İşte bütün bu gerçekler doğrultusunda yeni başkanın Ortadoğu politikasında gerçekçilik ve tarafsızlık anlayışında olmasını beklemek yanlış olmaz herhalde.
Şayet Biden seçilir seçilmez, Kıbrıs sorununu bütün çehresi ile inceleyip koltuğa öyle oturmazsa, karşısında affetmeyen bir Türkiye ve Kıbrıs Türkünü bulacaktır. Bekleyip göreceğiz...
Biden kendi seçimini ilan ederken şu sözlerle bir durum değerlendirmesi yapmıştır:
“Önümüzde zor işler var!”
Şimdi o sözü Biden için de kullanmak durumundayız.
“Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir. Hele bir davulun tokmağını eline alsın da davula vursun bakalım o uzaktan gelen davulun sesinin hoş gelip gelmediğini anlasın.”
Uzaktan gazel okumak kolaydır.
Doğruya doğru, bugüne kadar savaşlar ötesinde en zor günleri, şu pandemi dönemini Trump yaşamış ve seçimlere öyle girmiştir. Koronavirüs’te en büyük ölüm sayısı Amerika’da olmuştur. Trump’ı bırakın, bütün dünya baş edemiyor bu virüsle. Trump tek başına mı baş edecekti bu bela ile. Hele bir görelim bakalım Biden’i de...
Acaba Biden onu mu kastetti, “Zor işler var” demekle?
Hele bir Biden koltuğuna otursun, hele binlerce insan virüsten hayatını kaybetsin, hele bir çaresizliğin gerçek yüzü ile karşılaşsın da görelim Biden’i de bakalım.
Herşey rağmen Amerika seçimleri, hem Amerikan halkına, hem de bütün dünyaya hayırlı olsun diyoruz...