ADA’DA HUZURLU BİR GÜN...

Hergün saati dahi kurmadan ayni saate kalkarım, yılların verdiği alışkanlık. İlk önce üzerime kalın bir kazak giyerim, sonra hemen sobayı yakar. Odanın ısınmasını sağlarım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra ilk önce çaydanlığı üzerine koyar, çay bardaklarına poşet çay ilave ederim , sonra buzluktan , sütü, balı ve bisküvileri çıkartırım. Bir dakika da suyu kızdıran çaydanlığımdan hemen bardaklara suyu dökerim. Tekrar yatağa dönmeden televizyonu açar, BRT den haberleri dinlemeye başlarım. Bazan habercilerin, bu soğuklarda nasıl sabahın O saatlerinde iş başı yaptıklarını düşünürüm. Gençlik işte... aldırmazsın, ne yaz’a ne kış’a . Para kazanmak, güzel bir hayat kurma derdindesin. 
Gençliğimin büyük bir kısmını ben Londra’da geçirdim. Bazen, düşünüyorum da hangi şartlarda işe gittiğimizi, ne meşekatlere katlandığımızı, ailemize bir sokum ekmek tedarik etmek için nelere göğüs gerdiğimizi ve hayat mücadelemizi nasıl kazandığımızı... Hep bir filim gibi gözümün önünden geçiyor. Gurbete gitmeyenler gurbetin acılarını bilmez. İş hayatında ki disiplin , istenilen oranda iş üretmediğiniz, performansınızın düşük olması sizin işinizi kaybetmenize neden olur. Her gün yağmur yağan, kar’ı kış’ı bol, bazan sisten 3 metre ötenizi bile göremediğiniz bir ülkede yaşamanın zorlukları en azami düzeydedir. Emekli olmak için 65 yaşını beklemek zorundasınız. Kadınlar daha önceleri 60 yaşında emekli olabiliyorlardı. Winston Chuchill zamanında kadınlara bu hakkı , ev işlerinde ve çocuk bakımlarında uğraştıkları için tanımıştı... Ne oldu bazı ileri zekalı guruplar ‘cinsel eşitlik’ istedi, protestolar, eylemler birbirini takip etti. Sonunda Hükümet ( Madem öyle sizde 65 yaşında emekli olun ) dedi. Güya O güne kadar eşit işe kadınlar eşit maaş almıyorlarmış gibi... ancak hasta zihniyet başka idi ( Erkeklerle , erkeklerin evlenmesi- her nasıl erkekseler- ve kadınlarla kadınların evlenmesi- her nasıl kadınsalar ). Kabul edildi. Peki kaç evlilik gerçekleşti? Yok denecek kadar az... Neden mi her ülkenin kendi MORAL ve ETİK değerleri var. Bunlar Milli değerler, olduğu gibi, Dini değerlerdir de. Yaşadığınız ülkenin değerlerine saldıramazsınız... İnsanlarını itibarsızlaştırıp aşağılayamazsınız. Tarihsel , tarihlerine yazılı veya sözlü müdahale edemezsiniz. Hakkınızda derhal hukuki işlem başaltılır. Örneği FREE COUNTRY dediğimiz İNGİLTERE’de HYDE PARK’da yalnız SPEAKERS CORNERde KÜRSİYE ÇIKAR ve isterseniz avazınız çıktığı kadar her konuda bağıra bilirsiniz. Sizi dinleyenlerde olur yuhalayanlarda. İsterseniz KRALİÇEYE de küfür edebilirsiniz. ANCAK YOLUN ÖTEKİ TARAFINA MARBLE ARCH’A GEÇTİĞİNİZ  ZAMAN AYNİ TAVIRLARA DEVAM EDERSENİZ, YAKA PAÇA KENDİNİZİ, HAPİSTE BULURSUNUZ. İşte Freedom of Speech Marble Arch’ın köşesine kadardır.
Gönlüm arzu eder bizde emeklilik yaşı 60 dan gün aldığınız gün gerçekleşsin. 60 ı bitirdiğinizde artık 61 yaşındasınız. Rum tarafında 67 yaşın emekli olabilme yaşı olarak kabul edilmesi bence büyük bir skandaldır. İnsanlar MEZARDA EMEKLİLİK İSTEMEZ. Ellinizin ayağınızın artık tutmadığı, yaşlılık nedeni ile yavaşladığınız bir dönemde artık  emekli olmuşunuz olmamışınız ne yazar. İnsan hiç olmazsa 40-45 yıl verdiği emeklerin, karşılığı olarak, gönlünce yaşayabilmeli...
Arkadaşım Serçe geldi, yine balkonun demir parmaklıklarına kondu. Kapıyı açtım, bisküvinin kırıntılarını ona doğru yere attım. Hemen kanatlandı geldi. Damımızda yuva kuran güvercinler , bizi seyrederken, merdivenleri aşağıya indim, mağazaya yürüdüm, tavukların yemlerini hazırladım ve kümese gittim. Her kapıyı açtığımda dışarıya fırlayan, ancak ben yemlerini döker, dökmez koşarak geri gelen tavuklarımız, günde bize 4-5 yumurta doğurur. Taze yumurta, kaynatırsınız, pastırma ile kavurursunuz ne kadar güzel değil mi?
 Kapının önüne çıktım, bir iki ıslık attım. Hasan’ın kurt köpeği koşarak, sevinçten kuyruğunu sallayarak geldi. Poşet de akşamdan kalan kemikleri ona attım. Sabah ziyafeti onu çok memnun etmişti, üzerime koşup sarılmak istedi. Dur, dur dedim. Her tarafın çamur. Durdu, anlamıştı beni, kuyruğunu sallamaya başladı. O kadar vefalı ki öl desem ölür, kalleşliği hiç yok. Kocaman davarı tek başına idare eder. hiç kaytarmaz, yazın sıcağında, kışın soğunda, gece, gündüz hep davarın bekçisidir. Bazen kendime ne olur insanların bazılarıda ayni idelojiyi taşıyabilselerdi derim...
Tekrar televizyonun önüne geçtim koltuğuma oturdum, diğer kanallardan, Türkiye’den haberleri dinlemeye başladım. O kadar hüzün verici ki İNSAN OĞLUNUN İNSAN OĞLUNA LAİK GÖRDÜĞÜ BU TEROR VAHŞETİNİ LANETLEMEKTEN BAŞKA HİÇBİRŞEY YAPAMADIM.
YALNIZ ŞUNU YAZMAK İSTERİM BU CENNET VATANI VATAN YAPAN O GENÇLERİMİZ VARYA, ONLARI DOĞURAN O FEDAKAR ANA’LAR VARYA HEPSİNE HELAL OLSUN...
BİZ de KIBRIS’DA RUM ve YUNAN’a KARŞI ÖYLESİNE DİRENDİK MÜCADELE VERDİK, ARKADAŞLARIMIZI ŞEREFLE GURURLA BU TOPRAKLARA GÖMDÜK. BİZLER İÇİN HİÇ BU TOPRAKLARI TANIMAYAN NİCE MEHMETÇİKLER ŞEHİT OLDU. SIRF RAHAT  REFAH ve HUZUR İÇİNDE YAŞAMAMIZ İÇİN... HALA BİZİ SINRLARDA  BEKLİYORLAR. SAĞ OLSUNLAR VAR OLSUNLAR...
BENİM SAYIN CUMHURBŞKANIMIZ  TAYİP ERDOĞAN BEYEFENDİYE, TÜRK HÜKÜMETİNE  GÜVENİM SONSUZDUR. BİZLERİ ASLA YETİM BIRAKMAZLAR. BU ADA’DA DALGALANAN TÜRK BAYRAĞINI ASLA YERE İNDİRMEZLER. TÜRKİYE’DEKİ BU TEROR BELASININ DA ÜSTESİNDEN GELECEKLER... NEDEN Mİ ? BİZ HEP BİRİZ BERABERİZ, HEPİMİZ BU TÜRK MİLLETİNİN PARÇALARIYIZ, KİMSELER BİZİ AYIRAMAZ.
Trodos dağları bulutlara meydan okurken, beyaz şapkasını giymiş, vadileri beyaza bürünmüş eşsiz bir manzara arz etmektedir. Soğuk rüzgar es sede , yem yeşil ovalar, henüz boy göstermeye başlayan arpalar, çayırlar, otlaklar başka bir güzellik verir şimdi Kıbrıs’a. 
Ne zaman ayrelli toplayacağımı düşündüm. Bu yıl kısmet ise bol tuşusunu da yapmak isterim. Bizim buralarda buridi dedikleri mantar da bol olur. Yumurta ile kavrulduğunda ciğer lezzeti verir. Tadına bakmanızı tavsiye ederim. Gönlünüzü ferah tutun, hep gülümseyin.
Hepinize bu Cennet Ada’da sonsuza dek huzur, barış ve refah dilerim.  Sağlıcakla Kalın.