Adaylara Mektup

Değerli Aday Kardeşim,

Siz özgeçmişinizi bana sunmadan ben kendimden biraz bahsedeyim. Bu vesileyle tanışmış da oluruz. 1972 Baf doğumluyum. Son Bafidilerden yani. Master seviyesine kadar üniversite eğitimim var. İşverenim, işçiyim.. Her seçimde mutlaka oy veririm. Sandığa gitmemdeki en büyük sebep oğluma bırakacağım geleceği kimlerin şekillendireceğidir. Benim hakkımda fazla detaya girmeyelim. Konu ben değilim, sizsiniz sayın aday kardeşim

İşyerim, takıldığım yerler belli. Pek çoğunuzla karşılaşacağız. Yanıma geldiğinizde bastırdığınız parlak kartvizitlerden vermeyin lütfen. Okumayacağım gibi, siz yanımdan ayrıldığınızda da çöpe atacağım. Paranıza yazık. O dağıttığınız kartı alıp seçim sandığına gideceğimi ve size bu sayede oy vereceğimi düşünüyorsanız size de yazık. Özgeçmişinizi bana anlattıklarınızdan veya hakkınızda okuduklarımdan hatırlarım. Dinledikten veya okuduktan sonra sizi hatırlamazsam eğer, size oy vermeyeceğim gibi, aday olduğunuz mevkiyle özgeçmişinizi bağdaştıramadığımdandır. Gücenmek yok; aday olmazdan önce düşünseydiniz.

Siyasi hafızam iyidir. Geçmişte menfaat sağlamak maksadıyla (altını çizdim, önemli bir ayrıntıdır) siyasi manevralar yapıp parti parti gezdiyseniz sizi mutlaka hatırlarım. Size de, sizin sayenizde partinize de oy vermeme ihtimalim çok yüksektir. Şansınızı zorlarken partinize de zarar vereceksiniz. Bir kenara yazmakta fayda var.

Hükümetlerin yalakası olup da yanlış icraatlarını hararetle savunduysanız, veya savunuyorsanız sizi mutlaka bilirim. Şimdi gelip oy istediğinizde o yanlışları neden savunduğunuzu da yüzünüze soracağımdan emin olabilirsiniz. Cevap veremeyecekseniz gelmeyin derim. Kırıcı olmayı sevmem.

Yalın bir “milletvekili” olabilmek için aday olduğunuzu unutmayın. Yasa yapacaksınız kısmetse. Karşıma geçip seçimler bitmiş, milletvekili olduktan sonra bakan olmuş, tüm icraattan sorumluymuş gibi atıp tutacaksanız, envaiçeşit sözler verecekseniz hiç gelmeyin. Milletvekili dediğin mecliste yasa yapmakla, denetlemekle uğraşmalıdır. Bakan olmuş, kabineye girmiş edalarıyla davranmak sizi gözümden düşürür. Daha seçim yapılacak, seçileceksiniz, partiniz güçlü çıkacak, hükümeti kuracak, siz de onca milletvekili arasından belki bakan olacaksınız. Düşük bir olasılık. Olasılık konuşacaksak, rulette kırmızıya basarım ama size oy vermem. Kazanma ihtimalim daha yüksek.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri değilseniz bana Kıbrıs meselesi üstünden edebiyat da yapmayın lütfen. Hatta öyle bile olsanız, yine yapmayın. Birbirimizi yormayalım. Olmadı, olmayacak. Çözümsüzlüğün sebebi de ilacı da siz değilsiniz. Boş laflara karnım toktur. Bu halk “çözeceğim” deyen çok babayiğit gördü, çözemediler. Milletvekili seçilip de siz veya partinizin çözümü sağlayacağına inanmam için yaşım yeterince büyük. İnanabileceğimi düşünüyorsanız bana da kendinize de ayıp etmiş olursunuz. Gerek yok. Ben milletvekili seçeceğim, görüşmeci değil. İç konularda yeterince sorunumuz var. Bunlarla nasıl ilgileneceğini anlatsanız yeter. Kıbrıs sorunuyla laf kalabalığı yapmayalım.

Her fırsatta KKTC’ye hakaret ediyorsanız işimiz iş. Hakaret ettiğiniz devletin en yüce organına ne yüzle aday olduğunuzu mutlaka sorarım. Vereceğiniz cevap mantık sınırları dışındaysa (kuvvetle muhtemel öyledir) size de partinize de oy vermem, olur biter. Bu büyük riski almak size kalmış. Hakaret ettiğiniz bir devletin sizi “milletin vekili" diye beş yıl boyunca dolgun bir maaşa bağlayacak olmasını düşünmek bile yeterince rahatsızlık verici bir durum. Yaramı daha fazla deşmenize gerek yok.

Etnik kökenler üzerinden ayrımcılık yapacaksanız fazla yorulmayın derim. Benim de sizin de kökeniniz belli. Çok değil, 100 yıl geriye gitsek akraba çıkabiliriz. Buradaki Kıbrıslı Türklerin gökten zembille indiğini düşünenlerden değilim. Toroslardan gelen Türkmenlerdenmişiz işte. Yani Türkiye’den. İlber Ortaylı hoca dedi; hatırlatırım. Devletimin yurttaşı olan herkesi eşit tutarım. Hepsini sevmek zorunda da değilim. Etnik temelde siyaset yaparsanız, sizi de sevmediklerimin yanında bir yere koyacağımı bilmenizi isterim. Etnik temel yüzünden kimseye oy vermem, kimseyi de oy vermeyeceklerimin içine koymam. Birbirimizi yormayalım. Bu numara bana sökmez.

Geçmiş görev veya dönemlerinizde ihaleye fesat karıştırdıysanız, peşkeş marifetlerinin içinde bulunmuşsanız elimi keserim ama size yine oy vermem. Fesat karıştırdığınız ihale yüzünden ben de diğer vatandaşlar da mağdur olmuştur. Yaptıklarınızı yapacaklarınızın teminatı olarak görürüm. Devletin harcamaları benim de cebimden çıkıyor. Hatırlatırım.

Ekonomiyi düzeltmek niyetindeyseniz ve bana makul gerekçeler sunmayacaksanız konuşmayalım. Bu alanda master eğitimim dışında çok uzun yıllardır dünya ekonomisi üzerine kafa patlatan biriyim. Az çok mürekkep yalamışlığımız var yani. Şapkadan tavşan çıkarmak yerine mevcut kaynakları daha verimli kullanmanın yollarını anlatsanız olur. Tartışırız, bu da hoşuma gider. Fikirlerinizi beğenmezsem yine oy vermem. Bu da böyle biline.

Daha yazacak çok şey var ama siz konuyu anladınız sanırım. Sözüm meclisten dışarı değil aslında. Tam da meclisin içine hitap ediyorum. Seçilirseniz sizden devlete işe almanızı isteyeceğim biri de yok Allah’a şükür. Böyle bir konuyla da gelmeyin. Devlete istihdam ettiğiniz herkesi yine biz vatandaşlar ödüyoruz. Farkındasınızdır umarım.

Sizi tüm diğer KKTC vatandaşları kadar sevdiğimi unutmayın sayın aday arkadaşım. İnsanların genelini severim. Size vereceğim oyun ölçüsü sizi ne kadar sevdiğimden ziyade, oğlumun geleceği için ona nasıl bir ülke bırakacağınızdır. Sizi oğlumdan fazla sevemem, zorlamaya gerek yok. Ona güzel bir ülke bırakmak için var gücünüzle yasaları yenileyecek, peşkeşin önünde durup sürekli hükümeti denetleyecek, icra görevi verilirse en adil şekilde bu ülkeyi yönetebilecek biri değilseniz nazarımda milletvekili kıymeti taşımıyorsunuz demektir.

Mektubumu dikkatle okuduğunuzu umar, kapımın her zaman açık, yukarıda belirttiğim kurallarımın belli ve kesin olduğunu hatırlatırım. Gelirken eliniz boş gelmeyin. Baklava sevmem, kestane şekerine bayılırım.

En derin sevgi ve saygılarımla.