KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın basın toplantısındaki açıklamaları müthiş çarpıcı ve gerçekçiydi bana göre. Özellikle Anastasiadis’in ayak oyunlarının görüntüsü, doğal gaz ve olası bir Federal Bakanlar Kurulu’ndaki eşit yetki meselesinde resmen güvensizliği gösteriyordu...
O nedenle Sayın Akıncı’nın sözlerinden yola çıkarak bir yorum yapalım öyleyse...
Akıncı’nın görüntüsü, bana “geçmişle gelecek arasında bir yerde” umut aradığını gösterdi, çözüm konusunda.
Neden geçmiş, neden gelecek?
Koskoca beşli Konferans Grand Montana’da bir sonuca götürmediğine göre, Akıncı da mecburen kendi halkının çıkarları bağlamında, belge ve geçmişe dayanan Anastasiadis ifadelerine değinerek, mutlu bir gelecek arıyor.
Akıncı’nın açıklamalarından, adeta Anastasiadis’e “Sen bizi aldatamazsın Sayıın Anastasiadis” dercesine, diplomatik liasanla ona haddini bildiriyor.
Basın toplantısının can damarı, doğal gaz ve petrol meselesidir.
Bakınız Sayın Akıncı nasıl vurgu yapıyor Rumların oynadıkları oyunlara.
“Sayın Anastasiadis, verdiği örneklerde, Bakanlar Kurulunda EastMed projesi oylanır ve Kıbrıslı bir Türk Bakanın olumlu oyu da geçerli olursa, bu durumda ne olacağını sorgulamıştır. Demek istemiştir ki, Kıbrıslı Türk Bakanlar doğal gaz için; İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan-İtalya güzergahı yerine Türkiye üzerinden boru hattının gitmesini isteyecek ve diğer projeyi engelleyecektir. Sayın Anastasiadis, böyle bir durumu kabul edemeyeceğini anlatmak istemiştir.”
İşte bu bağlamda Sayın Akıncı geçmişi hatırlatıyor Anastasiadis’e ve şöyle sıralıyor...
“Sayın Anastasiadis daha önce kabul ettiği Federal Bakanlar Kurulu’ndaki Kıbrıslı Türk Bakanların kararlara etkin katılımnı da artık geçersiz saymaktadır. Bunun sınırlı olarak geçerli saydığını düşünürsek, bu defa da enerji konularını bile Kıbrıslı Türkler açısından yaşamsal bir alan olarak görmemektedir. Bu durumda Kıbrıs’ın doğal gazı ve nakil projeleri, Anastasiadis’e göre, Federasyon kurulsa da, sadece Rum toplumunu ilgilendiren bir konu olacaktır. Bunun mantıklı bir izahı olabilir mi? Sayın Anastasiadis doğal gazın, daha mantıklı, kısa mesafeli ve daha düşük maliyetli bu güzergah olan Türkiye üzerinden taşınmasına çözümden sonra bile razı değildir. Kısacası, ona göre Doğu Akdeniz enerji politikasında Kıbrıslı Tükrlerin de Türkiye’nin de yeri yoktur.”
Akıncı’nın bu ifadeleri gerçekten Anastasiadis’in ayak oyunlarını gözler önüne seriyor.
Bu izahattan sonra Akıncı, neye ihtiyacımız olduğuna dair da vurgu yapıyor. Nedir o?
Ortak akılla yürütülecek işbirliği projeleri.
Akıncı’nun bu son ifadesi gelmek istediği gerçekçi ve samimi bir geleceği noktadır.
Şimdi soruyorum! Hangi Türk, Rumun “akılla yürütülecek işbirliği projelerine” uyacağına inanır?
İşin özünde Rumlara olan güvensizliğin daha net ve daha berrak gün ışığına çıkması vardır.
Bir zamanlar Kıbrıs Cumhutiyeti döneminde Dr. Küçük’le Makarios arasında geçen Türkiye’den su nakli konusu, hayli gerginliğe yol açmıştı. Makarios ne demişti?
“Ben Türkiye suyunu halkıma içirmem. O nedenle Türkiye’den Kıbrıs’a su nakline karşıyım.”
Makarios yıllar önce Türkiye’den su nakline karşı çıktı ama Türkiye Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarına gürül gürül akan suyunu akıttı. Hem de asrın projesi olarak nitelenen proje ile.
Bilmem farkında mısınız...
Gerek doğal gaz konusunda, gerekse Türkiye’den Kıbrıs’a su nakli konusunda bir benzerlik vardır, Rumların kötümserliği açısından.
Halbuki Akıncı’nın dediği gibi, şayet birlikte mutlu bir gelecek kuracaksak, enerji hattının Türkiye üzerinden gerçekleşmesi, en mantıklı bir yoldur.
Rumlar Türkiye’nın adını duyduklarında sanki karşılarında azrail görmüş gibi gerilirler ve mantıklarına değil, duygularına yenilirler. O bağlamda Rumların Akdeniz’de enerji ve doğal kaynak çalışmalarını, Türkiye ve Kıbrıs Türkünü yok sayarak sürdürmesi, bir gün mutlaka Rumların başına bir bela getireceğinin de sinyalini veriyor. Lakin onlar ne mantık yürütürler, ne de gerçekleri kabul ederler.
Bir gün bu adada bir silahlı çatışma olur mu?
Rumlar enerji konusunda oynadığı oyunlarına devam ettikleri sürece, Türkiye Akdeniz’de doğal gaz ve enerji arama hakkını da Rumlara yedirmeyeceği gerçeğini bilmeleri gerekir.
İşte o bağlamda Sayın Akıncı Anastasiadis’in kulağın üfleyiverdi.
“Sayın Anastasiadis, mandığınla değil, duygularınla ve bencillikle hareket ettiğin takdirde başına geleceklerden biz sorumlu olmayız, bunu bil” demek istiyor.
O nedenle her zaman vurgu yaptığım ifademi tekrarlıyorum.
“Rumlarla ne köy olur ne de kasaba.”
Dolayısı ile tek sarılacağımız gerçek, kendi topraklarımız, kendi egemenliğimiz, kendi bayrağımız ve kendi özgürlüğümzüle kendi devletimizdir.
Bunun başka izahı olabilir mi?
Rumların ayak oyunları ile bizim kaybedecek zamanımız yoktur. Yarın olası bir yakınlaşma olsa bile, mutlaka o yakınlaşmanın da bir gün hüsranla sonlanacağını ifade etmek durumundayız.
Haydi bakalım Sayın Anastasiadis, hodri meydan!