Kıbrıs'tan gelen öğrencilerin yoğunluğu gittikçe artıyordu... Bir de Kıbrıslı Türk öğrenciler çeşitli yurtlarda barınıyorlardı. Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yönetimi yurt sorununu kökten çözümlemek amacıyla Anıttepe semtinde üç katlı bir apartman kiralayarak orayı Kıbrıs Türk Öğrenci yurdu yaptı. Bina yüksekçe ve yeniydi.Anıtkabir yurdun yakınında ve tam karşısındaydı.Aslında Okulum Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine de yakındı.Hiç değilse Hukuk Yurdundan daha yakındı.Hiç yorulmadan gidip gelinirdi... Tereddütsüz Kıbrıs öğrenci yurdunu tercih ederek orayataşındık.Oraya taşınmamız Fakülte 2.sınıfına tekabül ediyordu...
BABAMI KAYBETMİŞTİM
Ama ne yazık ki Fakültenin 1.sınıfının bitimiyle yaz tatili için Limasol'a gittiğimde babamla çok az görüşebildik...Bir gün İngiliz askeri kampında çalışırken motosikletiyle ağabeyim uğradı.Yüzü ağlamaklıydı.Motora bin gidelim çünkü babamız vuruldu dedi.Ve o an hayatımın en büyük şokunu ve ardından üzüntüsünü yaşamıştım...Evimize doğru giderken bir an babasız bir hiç olacağımı düşündüm.Onsuz yaşamımı nasıl sürdürebilecektim...O sadece benim değil,tüm ailemin her şeyi idi... Bana yüksek öğrenim yaptırmak bir uhdesiydi babamın.
Benim mezuniyetimi görmesini ne kadar çok istemiştim... Ne yazık katil EOKA ona acımamıştı.Sırf Rum semtinde kalmış 0 Türk insanlarını göçe zorlamak için daha43 yaşında iken hain bir pusu neticesinde babamı arkasından atılan beş kurşunla katletmişti.... Rum semtindeki babamın dükkanı İngiliz askerleri refakatinde boşaltıldı ve Türk Bölgesindeki evimize taşındı...
Babam o günkü şartlarda mütevazı bir törenle ebediyete intikal etti ve acılarla evimize döndük... Babamın dükkanında kullandığı bir eski sandığı vardı. O sandıkta ne sakladığını kendisinden başka kimse bilmiyordu.Sandık açıldığında ne gördük bilemezsiniz. Tahsilim için sakladığı Bin Türk Lirası.Bu beni ömrüm boyunca babama medyun edecek,onunla olan bağlarımı ölene dek artırarak geliştirecekti.
Bundan sonra belki tahsilim tehlikeye girecekti ama ben ne yapıp yapıp nerde iş bulursam bulayım çalışıp tahsilimi sonlandırmalıydım...Kimseye muhtaç olmadan babamdan kalan bin Türk Lirasının değer ve anlamını düşünerek kendi yağımla kendi ciğerimi kavurma tabirinin gereğini yerine getirmeliydim.Bunun gereği de çalışmaktan başka bir şey değildi... Çalışacaktım ve bundan sonra tüm egitim masraflarımı kendim karşılayacaktım....
Sevgili Edebiyat hocam Yusuf Ziya Beyzadoğlundan beynime nakşeden bir beyiti hep aklımda tuttum ve bu benim rehberim oldu:
GEÇME NAMERT KÖPRÜSÜNDEN KO İLETSİN SU SENİ, YATMA TİLKİ GÖLGESİNDE KO YESİN ASLAN SENİ Okul devam ederken çalıştım.Tatillerimde yine çalıştım... Kimselere muhtaç olmadım.Ve başardım.Okudum... Okulum devam ederken Ankara'daki büyük teyzem oğlu çok değerli rahmetli Hüseyin Yıldırım ağabeyim bana Koleje girme hazırlığı yapan felçten muzdarip bir öğrenci buldu.Ona bir yıl boyunca İngilizce dersi verdim.Şansımdan zeki bir öğrenciydi. Ve Koleje girmeye hak kazandı.Sonrası o semtte bu olay duyuldu.Başka öğrencilerim de oldu...Böylece kazançlarımla tahsilimi sürdürdüm.
Sadece öncesinde bana burs vermeyen Kıbrıs Türk Kültür derneği, babamın şehit olmasından sonra bana burs bağlamıştır.Şükran borcumu huzurlarınızda iletmekteyim... Sadece son sınıfa geldiğimde ağabeyim ve eniştemden bir miktar borç almıştım.Ama öğretmenliğe atandığımda ilk maaşımla borcumu ödedim.Kendilerine minnettarım. (Devam Edecek)