Anılarımdan Notlar: 28

VEHBİ KOÇ YURDU UĞUR GETİRMİŞTİ:
Vehbi Koç Yurdunda kalmak bir ayrıcalıktı.Ankara yurtlarının en komforlusuydu.Odalarının bir kısmı tek kişilik,bir kısmı dört kişilikti.Fiyat farkları vardı.Tek kişilik olan odalar daha pahalı ama buna karşın daha komforlu idi..
O zamanki para ile aylık bedeli 94TL.Hemen hemen burs paramın yarısı kadardı Ama buna değerdi.Masa,sandalye,gardrop,lavabosu vardı. Soğuk,sıcak suyu eksik olmazdı..Bana göre ideal bir yurttu.Lokanta,berber ve terzi dükkanları vardı. Gerçi müstakil ev yaşamı da başkaydı,memnunduk.Ama  sınavsız geçen  3.sınıf için uygun olabilirdi.Çünkü kural diye bir şey yoktu ev yaşamında..İsteyen istediğini yapardı.Çalışma masamız bile yoktu oturup çalışmak için.. Yataklarımızda ders çalışıyorduk... Özgürlüğün tadını çıkarabilirdi insan,o kadar.Zate vaktimiz daha çok ev dışında geçerdi.Ev sanki bir uğrak yeri idi.Ve de yatı için kullanılan bur yerdi.
Okulumuz oturduğumuz eve çok yakındı.. Çalısmak için okul kütüphanesinden yararlanmak daha uygun bir seçenekti.Gerektikçe ihtiyaç duyduğum kitaplardan yararlanabilirdim...Hatta asistanlarla ders konusunda bilgi ve görüş teatisinde bulunabilirdim..Asistanlarla arkadaş kadar yakındım...
Hedef son sınıfta iki yıl birikmiş dersleri içerecek bitirme sınavlarında başarmak..Bu sınavların öncesinde mezuniyet ve tezimin onaylanması lazımdı.Bir de yardımcı derslerim vardı sırada...Biri psikiyatri idi.Ankara Tıp'ta.Diğeri ise ekomomi idi...Ziraat Fakültesinde.

27 MAYIS ENGELİNİ ATLATABİLDİK
Psikiyatri Sınavı öncesinde 27 Mayıs İhtilali olmuştu..Sivil yönetim devrilmiş yönetime asker geçmişti.
Tam da ertesi gün Ankara Tıpta psikiyatriden sınava girecektik.Haliyle sınavlar da yeni yönetim tarafından ertelenmişti.Bu sınava çok iyi hazırlanmıştım.Aynı sınava girecek başka arkadaşlarım da vardı.Onlar da bu duruma çok üzülmüşlerdi.Bazan çok çabuk verilen ani kararlar   mucizevi sonuçlar verebilirmiş .Biz de hiçbir şey olmamış gibi sınava girmek için Ankara Tıp Fakültesinin yolunu tuttuk.Doğru idareye giderek derdimizi anlattık.Ve söyledik ki biz bu  sınava hazırlandık.Hatta sınavdan sonra Kıbrıs'a dönmek için biletlerimizi kestiğimizi söyledik.Yalan da değildi..28 Mayıs tarihli uçak biletlerimiz kesilmişti.
Hocamız Doçent Dr.Kıyas Ünsal bey nazik ve anlayışlı bir insandı..İkna olmuş gibiydi.Ve beş dakika beni bekleyin dedi.
Sanırım üst makama danışıp yanımıza döndü.Verilecek belgeye sınavların yasaklanmasından bir gün önceki tarihi kullanmak için karar vermişlerdi..Hemen sözlü sınava girdik  İyi de notlar alarak psikiyatri sınavını atlattık.O gece bunu bir grup arkadaşımla kutladık.Ve hemen ertesi gün Ankara'yı tanklarla,toplarla,bölük bölük askerle bırakarak Kıbrıs'a uçtuk...

EV YAŞAMINDAN YURT YAŞAMINA DÖNÜŞ
Ev yaşamından yurt yaşamına dönerken aslında gözümüz evde kalmıştı.Çünkü ev hayatında kural diye birşey yoktu. Biraz varsa da kuralları siz koyarsınız.Bu nedenle ev hayatı bir anlamda özgürce yaşam demekti. Ama amaç bizim için özgürce yaşamak değildi. Artık son sınıfa gelmiş,dayanmıştık .Yaklaşık 16-17 yılık öğrenim hayatımızın hasadını alacaktık.Ve bu durumda Üniversite Bitirme Sınavlarına ciddiyetle hazırlanmamız gerekiyordu...
Ev, kuralsız ve özgürce bir yaşam olarak tercih edilebilirdi, ancak başarının da koşulu disiplindi....Disiplin de ancak kurallarla oluşabilirdi sadece. Bu nedenle iyi bir ögrenci yurdu başarılı bir öğrenim yılı geçirebilmemiz için şart olmustu. Kurallar pek sevilmeyebilir insanlar tarafından.Ama disiplin olmadan da başarı olmaz... Kurallar başarı için vardır.Artık son sınıfa gelmiş ve dört senenin hasatını almak zarureti vardır.Çünkü bunca zahmet,bunca emek,didişme boş yere değil.Bir diploma içindi sadece...Bu nedenle kurallı bir yaşama dönerek finişe geçip ipi göğüslemek boynumuzun borcu idi.. ilkokuldan başlayıp Fakülte 1961 yılı Haziranında son bulacak bir maratondu, yüksek öğrenim.
Ben bu maratonun finişine yaklaşmıştım. Bu maratonu mutlu bir sonla  bitirmek.Ve diploma alarak öğrenim serüvenimi başarı ile yurttu.
Bu yurda giriş kolay değildi.Çünkü talep fazlaydı...Son sınıfta olmak da yeterli değildi ama Milli Eğitim Bakanlığında görev yapan Hüseyin Yıldırım abim de devreye girince Maltepede bulunan Koç yurduna girebildim... Tek kişilik odam Maltepede yola bakardı...Bir masam bir de sandalyem vardı ,ayrıca gardrobum.Çamaşır sorunu yoktu. Sabahleyin yatağınıza bıraktığınız kirli çamaşırlarınızı akşamleyin odanıza döndüğünüzde,yıkanmış,ütülenmiş bulursunuz.Bunun için ek bir ücret ödemezsiniz.Her şey mükemmel,tıkırında...Bize kalan çalışmaktı sadece.
Gözleriniz,beyniniz yorulduğunda pencerenizden sokaktan geçen araç ve insan manzaralarını seyretmek sizi dinlendirebilir.Veya transistörlü radyonuzu açar haber  veya müzik dinlersiniz...Ardından yeniden çalışmaya devam...
Fakülte binamız yarım saatlik mesafede idi.Yaya gidip geliyorduk.Taşıt masraflarına gerek yoktu.
Zaten o zamanlar  Ankara'nın hacmi de nüfusu da küçüktü... Üçyüzbin gibi nüfusu vardı. Bir ders yılı boyunca bey paşa gibi yaşadık  bu yurtta.Çok değerli,kaliteli arkadaşlar edindik .Çalışkan,maddi durumları iyi ,seçkin öğrenciler çoğunluktaydı...Her yeri tertemizdi yurdun.Keşke tüm yurtlar böyle kaliteli olsaydı.
Ama öyle bir yurdun adı Vehbi Koç olursa yurt bu kadar örnek bir yurt olabilir...
Bitirme sinav programı çikmıştı.Artik gezip tozmayı sınırlamamız ve enerjimizi çalışmaya yöneltmemiz şart olmustu. Hatta saçkarımızı kaxıtarak sınavlar süredince nerdeyse yurda halsolduk...Amz istediğimiz oldu.Şabsen tum sınavlardan parlak notlar alarak mezun oldum...Artık yıllarca hayal ettiğim öğretmenlik kapısı benim için sonuna kadar açılmıştı....Ne kadar sevinsem hakkımdı.
O yıl öğretmen adayı son sınıf öğrencilerine Kıbrıs Türk Maarif Dairesinden başvuru formları geldi..Bu formlarda öğretmenlik için üç tercih yeri seçmemiz isteniyordu. Benim hayalim ta baştan mezun olduğum lisem Namık Kemal Lisesi idi.Hatta Namık Kemal Lisesinde Felsefe münhali kesindi.Hocam Nejat Malkoçoğlu'nun emekliliği kesindi. Hatta ve beklenmekte olduğumu biliyordum...
Fakat çok yakın ve samimi olduğum bir arkadaşım,ismi Mustafa Adaoğlu kendisi Mağusa kazasına bağlı Nergisli doğumlu,niyet ve isteğimi bildiği halde benden Mağusa'yı tercih etmememi istedi...O zamanlar galiba insanın arkadaşlık konusunda hassasiyeti çok farklıydı.En azından ben öyleydim.Arkadaşımın teklifini reddedemedim...Ve gelen forma Mağusa'yı yazmadım.Tercihlerim arasında Felsefe münhali olan Baf vardı...Bafı hiç tanımıyordum... Yabancılık duyduğum tek kaza idi..Aslında sonradan böylesine bir fedakarlığın gereksizliğini çok düşünmüştüm. Ama olan oldu ve çok sevdiğim Mağusa'yı arkadaş hatırı için tercih etmemiştim.Sonuçta mezun olup Kıbrıs'a kesin dönüş yaptık.Ve tayinlerin(atanma) çıkmasını beklemeye koyulduk.Bizim kuşak çok kalabalıktı.Orta öğretim kurumlarımızda görev yapan öğretmenlerin çoğu Türkiye çıkışlı idi.Ve çoğu yüksek öğretim mezunu Kıbrıs'lı öğretmenlerle yer degiştirecekti.
Türkiye'li öğretmenlerin maaşlarının önemli bir kısmını Türkiye karşılardı.Bu nedenle bu değiş tokuş Kıbrıs Türk Yönetimine önemli bir külfet getirecekti.Sebep bu mu bilmiyorum ama tayinler geciktikçe gecikmişti..Bunun için öğretmen namzetleri ile Maarif yetkilileri arasında bir toplantı düzenlendi.Maarif yetkili sözcüsü tayinlerin gecikme konusu hakkında açıklama yaptı.Bundan sonra öğretmen adaylarından Musfafa Adaoğlu söz alarak Maarife yönelik sert eleştirilerde bulundu.Maarif sözcüsü bu eleştiriden rahatsızlık duyduğunu Adaoğluna ima etti.
Bu hadisenin tayinleri etkileyebileceği şüphemi arkadaşım Mustafa Adaoğluna söyledim.Nitekim kuşkularımda yanılmamıştım.Birkaç gün sonra tayinler yerel gazetelerimizde yayınlandı.Ben Mağusa'ya,arkadaşım Adaoğlu Bafa tayin edilmişti...
(DEVAM EDECEK)