Mağusa,yaşamım açısından ikinci yuvam olacaktı....
On beşinci yaşımda, doğduğum Limasoldan ayrılırken ve lise öğrenimimi yapmak için yeni tanışacağım Mağusaya ilk yolculuğumu yaparken çok garip duygular içerisinde olduğumu hala anımsamaktayım.Sanki bir daha,bir çok güzel anılarımla dop dolu geçen onbeş yılımı yaşadığım doğduğum kasbaya tekrar kasabaya tekrar geri dönemiyeceğim vehametine kaplmış olduğumu iyi hatırlarım.Ve yolculuğumu yaptığım 1954 lerde kullanılan eski model bir otobüsün penceresinden Limasol denizini,hüzünlü ve nemli gözlerle seyrediyordum...Aslında ara ve yaz tatillerimi mutlaka Limasolda geçirmek üzere tekrar geri dönüş yapacağımı düşünebiliyordum ve düşünmüştüm bile önceden.Biliyordum hatta...
Yine de bu yolculuk , doğduğum yerden ilk ayrılığımdı..
İlk kez gideceğim bir kasabaydı Mağusa....Oralı olan kimseyi tanımıyordum.Yeri ile,insanları ile ve daha önemlisi devam edeceğim okulu, Namık Kemal Lisesi ile yeni tanışacaktım.
Önceden hiç tanışık olmadığım yeni yeni sınıf ve okul arkadaşlarım ve yeni yeni öğretmenlerim olacaktı.
Yaşamıma dahil olacak bir çok tanımadığım benim için yeni insanlarla birlikte yaşayacaktim.
Elbette geride bıraktıklarım,örneğin ailem ve arkadaşlarımı da çok özleyeceğimin bilincinde idim.Hatta yolculuğum devam ederken bile onları özlemeye başlamıştım bile...
Biliyorum ki ben, Mağusaya gitmeye karar vermezden önce geçici bile olsa geride bırakacaklarımı çok özleyeceğimi düşünüyordum.
Annem,babam, kardeşlerim, arkadaşlarım ve birlikte y000aşadiğım Limasollu herkesi çok özleyeceğimi tahmin etmemem mümkün değildi.
Ama bir yerde gelecegim bahis konusuydu.Ve geleceğim önemliydi benim için....Çunkü benim hedefim öğrenim yaşamıma sil baştan başlamaktı.Orta okuldaki gibi
zayıf,silik ve orta düzeyde bir öğrenci olmaya ve öyle kalmaya tahammül edemezdim daha fazla. Potansiyelimin bu olmadığını biliyordum...Fakat maalesef orta okulda silik bir öğrenci olma durumunda kalmıştım muhtelif sebeplerden dolayı.
Her şeyden önce yeni kurulmuş Limasol orta okulu yeterli öğretim kadrosu ve donanımı bakımından yetersizdi.Öğretmen kadrosu ilk okullardan aktarılmış öğretmenlerle takviye edilmişti.Değerli,hatta sevecenler olabilirlerdi.
Fakat orta okul için deneyimsizlerdi.Okulun oyun alanı bile yok denecek kadar dardı.On öğrenciyi sığmayan küçücük bir laboratuvavarı vardı.Beden eğitimi,resim öğretmenleri yoktu.Bazan okul müdürü branşı olmadiğı halde beden eğitimi ve yetersizliğine rağmen Rumca derslerine girerdi..Bu konuda iyi niyetli olabilirdi öğretmenlerimiz ama bu durum böyle sürdürülemezdi...
Özetle, ciddiyetten uzak bir eğitim,öğretim servisi sunuluyordu öğrencilere...Sınavlar bile ciddiyetsizdi... Böyle olunca da başarı değerlendirmeleri objektiflikten uzaktı.Hatta tesadüfi gibiydi... Ama bu yetersizlikler ve benim adaptasyon zorluklarım kötümserliğime ve hatta isteksizliğime neden olmuştu...Bu yüzden derslerimde hayal etmekte olduğum başarıyı bir türlü yakalayamıyordum....
Bu durum bende kompleks bozukluğuna hatta nerdeyse okula ve okumaya karşı bıkkınlık duymama sebep oluyordu... Kuşkusuz okumaktan vazgeçmek gibi bir olasılıği aklımdan bile geçiremezdim.Çunkü çok başarılı bir ilkokul evresi geçirmiştim...Ve okumaya çok hevesliydim...Hatta çok iyi anımsıyorum, harçlıklarımı biriktirererek ucuz hikaye ,masal kitapçıkları satın alarak okuyordum...Şiir yazmasını bile denemekteydim boş vakitlerimde...Ama şartlar beni bezdirmekte idi...Ben bu başarı yetersizliğimin getirdiği aşağılık kompkeksine fazlaca tahammül edemezdim.....
Bu duruma kayıtsız kalmayı kendime yakıştıramazdim...
Bu nedenle öğrenimim için yep yeni bir sayfa açıp başarılı bir ögrenci olmalıydım yeni başlayacağim öğrenim yaşamımda.Bu isteğimi Limasolda kalarak yerine getiremiyeceğime inanmaya başlamıştım...
Yaz tatili esnasında yalnızlığa çekilerek alternafleri düşünmeye başlamıştım.Lise düzeyinde daha ciddi öğretim yapan fazla alternatif yoktu o devirde ...Bir tarihi Lefkoşa Türk Lisesi vardı.Bir de Türkiyenin gönderdiği kaliteli öğretmen kadroları ile takviye edilmiş yeni kurulmuş bir Namık Kemal Lisesi vardı..İngiliz sömürge idaresinde
Anavatan Türkiyenin himayesinde kalmış tek lisemizdi Namık kemal Lisesi...Ve daha kurulurken Kıbrıs Türk toplumunun hayranlığına nail olmuştu....
Bu konuda o zamanlar uzun uzun düşünmüştüm.Hatta düşünmekten uykularımın kaçtığını iyi anımsarim... Ve bu konuyu rahmetlik babama açmak için kararımı vermiştim.İlk kez babama böyle bir ciddi konuyu görüşecektim.Sonuçta onun iyimser bir anını yakaladım, ve konuyu açtim.Tartışmadık bile.Çünkü sevgili babam ikiletmeden,oğlum dedi...Okumak için istediğin yere gidebilirsin.Seni okutmak için elimden geleni yaparım diyererek,onunla muhabbetle sarıldık.Ona teşekkür ederek
Mağusaya gitmek için hazırlıklara başladık. Annemin bu karara işin altında ayrılık olacağı için çok üzüleceğini tahmin etmiştim.Ama neticede o da karşı çıkmadı.Ne var ki valizimi hazırlarken ağamaklı üzgün halıni asla unutamıyacağım.Neticede o bir anaydı ve beni farklı sevdiğini biliyordum.
İlk Mağusa yolculuğumu yaparken geçmişime yönelik özlemlerimden dolayı zaman zaman hüzünleneceğimi bildiğim halde kararımdan dolayi pişman değildim....
Anlıyordum ki bu ayrılışım esnasında sonbaharla başlayan Limasolun hareketlenen denizi sanki Limasolu/terkedeceğim için, bana kırgın gibi gorünuyordu.Çünku ben deniz sahiline çok yakın bir evde doğmuştum.Ve denizle arkadaşlığım çok küçük yaşlarımdan itibaren başlamıştı.Yaz gecelerinde ilk yakamozlarla orda tanışmıştım.En güzel hayallerim orda kurgulanmiş ve hayal gücümü orda hissetmiştim. Gökyüzünün mucizelerini orda hayal ederek dünyama hayranlik duymuştum...Biliyordum.Nağusanin da denizi olacaktı... Denizin daha da güzelini tanıyacaktım belki de orada...Ama hiçbir zaman Limasolun denizi olmıyacaktı o deniz.Çunkü çocukluğumun denizii bir başka gibi anımsanacaktı tarafımdan her zaman...Yolculuğum esnasında beni hüzünle uğurlayan Limasolun denizini asla unutamıyacaktım bu nedenle....
Elveda çocukluğumun ilk göz ağrısı sevgili denizim.
Çocukken evden kaçarak deniz sahiline gider ve orada kendimi oyalamayı severdim.Bazan bir kaya parçasına oturararak tek başima ufuklara doğru bakakalarak denizi seyrederdim uzun uzun....Ve yalnızlıği bile ben denizi seyre dalarak sevmiştim böylece.....
Belki bunu irdelerken hayret edebilir benden başkası veya herhangi biri.....
Küçük bir çocuk nasıl yalnızlığı sevebilir.Kendine arkadaş araması ve bulması yerine.Ama inanırmısinız buna ben de hayret etmekteyim.Yine de hala yalnızlik sevgimi sorgularken bu sevgimin o çocukluk yaşlarımdan başladiğını Iyi biliyorum ve buna eminim....Ve eminim ki şimdiki yaşlanmış halimle Limasol denizi ile karşı karşiya gelebilsem ayni şekilde heyecanlanacağıma inanıyorum....Çoğu kez de yaşamım boyunca yalınızlığa çekildiğimde denizi hayal ederek huzur duymaktayım...
Kendimi tanıdığımca,itiraf ederim ki ben bir doğa tutkunu insanım.Dağları da çok severim,ovaları da severim.... Doğayı her nesnesiyle severim...Ama denizi bir farklı severim... Yaşamımda çok büyuk yeri ve önemi vardır denizin.Hele hele de Limasol denizinin....