Geçen gün yine “bu memleketin kendilerine ait olduğunu iddia eden” 20 kadar örgütün yapmış olduğu ortak açıklama ilgimi çekti.  Sadece ilgimi değil, tepki mi de çekti diyebilirim.

            Kıbrıs’ta sözde barışı ve kardeşliği tesis etmek için, mütemadi dönen bir plak gibi barış sinyalleri veriyorlar da, neden Kıbrıs’ta barışın tesisinde rol oynayacak iki tarafın statü ve yapısını eleştirmiyorlar, hayret doğrusu.

            Böyle bir kanıya neden vardım?

            Açıklamanın temelini oluşturan dünya ve ülke barışı fikridir esas. 

            “Bu memleket bizim” diyenlere soruyorum!

            “Barışı isteyen biz miyiz, yoksa yıllarca hayatımızı çalan ve amabagolarla, acılarla ve katliamlarla mahveden Rumlar mı?”

            Bu açıklamada somut ve net bir şey gördüm.

            Bakınız yapmış oldukları açıklamadaki “açıklarına”.

            “Kıbrıslı Türklerin 2004 yılında Annan Planı referandumunda %65 evet oyu vermiştir.  2015 senesindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %60 , ile inadına barış dedik.”

            Kıbrıslı Türklerin o referandumda %65 oy verdiği ifade ediliyor da, neden Rumların bu planı %85’le reddettiği belirtilmez, bunu anlamış değilim.

            Tamam arkadaş...  Güzel arkadaş...  Barışı tesis edelim... Kardeş kardeş yaşayalım...  Yeni bir geleceğe yelken açalım...  Savaşmayalım...  Boş yere birbirimizi üzmeyelim...

            Lakin işin gerçeğine parmak basmıyorlar.  İşin gerçeği veya görmek istemedikleri gerçek, Rumların hala daha barış yanlısı olmadıkları, hatta barış yanlısı görülüp, biz ada Türklerinin haklarını teslim etmemeleridir.

            Bu açılamada neden Rumların olumsuz ve uzlaşmaz tutumlarına temas edilmiyor?

            Gerçek barışın adada tesis edilmesi gerekiyorsa ve “Bu memleket bizim” diyorsak, olaya tek taraflı bakmamak ve eleştirel anlamda iki tarafa da eşit mesajlar vermek lazım. 

            Hani amiyane bir ifade vardır.

            “Barışı istemezsem bilmem ne olayım” diye bir söz.

            Adada barış istemeyenin yüzünü karışlarım.  Tamam barışı gerçekleştirelim.  Ama nasıl?

            Sanırım pandemiden ötürü “Bu memleket bizim” Platformuna katılamayan bir kısım Rum bu gruplara katılamadı.  Rumların içinde gerçek barışı isteyen kişi ve kitle sayısı nedir?  Bence çok yüksek değildir.

            Şayet olaya iki taraflı bakacak olursak, Rumların anavatanlarına dil uzatmadıklarını görürüz.  Bugüne kadar Rumlar Yunanistan’a dil uzattılar mı?  Anavatanlarından şikayet ettiler mi?  Etmediler.  Ama biz, durmaksızın Anavatanımız Türkiye’yi eleştirmekten geri kalmıyoruz.  Bereket versin ki, “barış” şemsiyesine sığınmayan ve Rumların gerçek yüzünü görebilen, Rumlarla bir yere varılamayacağını bilen ve anlayan milliyetçi, cefakar ve acılarla yaşamış çok büyük bir halkımız vardır.  Bir de her zaman Anavatan’ın güçlü desteği ile var olan güvenliğimiz ve hayatımız...

            “Bu memleket bizimdir” demekle yeni bir Kıbrıs yaratılmaz.  Ne de “Barış bir erdemdir” demekle.

            Bu açıklamaya imza koyan örgütler olayı iki taraflı eleştirse, olaya iki taraflı bir gözle baksa, davranış biçimlerine inandırıcılık gelecektir.

            Ben şahsen adaya huzur ve barış gelmesinden yana olsam da, karşı tarafın tutum ve davranış biçimi, yapılan açıklamalar bize barış sinyalleri vermiyor.  O nedenle “Bu memleket bizim” diyen bu örgütleri daha gerçekçi bir yapı içinde tavırlarını belirlemelerini öneririm.

            Neden “Gerçek barışı isteyen taraf Türklerdir” demiyorlar?  Barışı sabote eden, baltalayan Rumlardır, demiyorlar?

            Halbuki “barış, kardeşlik ve mutlu bir gelecek” fotoğrafına bakabilmemiz için önce vicdan muhasebesi yapmamız gerekir.

            Zaman bize, 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ötesinde barışı getiremedi.  Gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanlarının çeşitli yöntemlerle barışı zorladıkları ama karşılık bulamadıkları bir gerçektir.

            Yani arkadaş... Siz boşuna kürek çekiyor ve dünyaya yalan ve yanlış mesajlar veriyorsunuz.  Dünya 20 örgütün “barış” mesajıyla hareket etmiyor ama olumsuz etkileniyor.  Hatta bu tür tek taraflı açıklamalar, Kıbrıs Türkü’nün milli tezlerine zarar veriyor. 

            Bırakın “Dünyada ve ülkemizde barış isteriz” desinler.  Bu düşünceler sadece bir ideal olmaktan öteye birşey değildir.  Elli üç yıldan beri süregelen Kıbrıs müzakerelerinin neden bir sonuç vermediğini derinliğine incelemeyenler, sathi düşünce ve saplantılarla “barış” deyip duruyorlar.

            Bu örgütlerin barış istemlerine son derece saygım var.  Sadece barış mesajlarını verirken, Kıbrıs gerçeklerine tek taraflı bakarak hareket etmelerini, Rumları eleştirmemelerini yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.  Hepsi bu kadar...