Gündem

Başsavcılık bütçesi 300 bin TL artışla komiteden geçti… Varol: “Devamlı ricacı konumuna getirilmemiz doğru değil”

Başsavcılık bütçesi 300 bin TL artışla 195 milyon 644 bin 500 TL olarak Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinden oybirliğiyle geçti. Toplantıda konuşan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, bütçe konusunda yaşadıkları sıkıntılara işaret etti, Başsavcılığın yürütmenin kontrol ve sınırlamalarına dahil olmaması gerektiğini vurguladı, “Devamlı ricacı konumuna getirilmemiz doğru değil” dedi.

Başsavcılık bütçesi 300 bin TL artışla 195 milyon 644 bin 500 TL olarak Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinden oybirliğiyle geçti. Toplantıda konuşan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, bütçe konusunda yaşadıkları sıkıntılara işaret etti, Başsavcılığın yürütmenin kontrol ve sınırlamalarına dahil olmaması gerektiğini vurguladı, “Devamlı ricacı konumuna getirilmemiz doğru değil” dedi.

-Varol: “Devamlı ricacı konumuna getirilmemiz doğru değil”
Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol Başsavcılığın yaşadığı sıkıntılardan bahsetti. Varol Başsavcılığın yürütmenin kontrol ve sınırlamalarına dahil olmaması gerektiğini, tüm dairelere eşit davranıyoruz gibi bir argümanın kendileri için geçerli olamayacağını ifade etti.
Kağıt ihtiyaçları için bile her yıl kavga vermek zorunda kaldıklarını belirten Varol, bunun faaliyetlerine sekte koyduğunu ifade etti, yazışmalar, verdikleri yanıtlar gibi çoğu faaliyetleri için kağıda ihtiyaçları olduğunu belirtti, ricacı konumuna düşürüldüklerini kaydetti.
Şu an Başsavcılığa, bütçe olmadığı için günlük gazete dahi alınamadığını anlatan Varol, araçlar bakımından akaryakıt, yağ ve servis bütçesi konusunda da sorun yaşadıklarını, sürekli ek ödenek istemek durumunda bırakıldıklarını dile getirdi, bu araçların faaliyetlerini yürütmeleri için önemli olduğunu vurguladı.
Binalarına elektrik bağlanması için haziran ayında ödenek talebinde bulunduklarını ancak hala beklediklerini dile getiren Varol, savcı istihdam etmeleri gerektiğini ancak yapamadıklarını çünkü istihdam edilecek kişileri yerleştirecek oda olmadığını ifade etti.
Oda mefruşatı için çıkan ödenekle piyasadan mal-hizmet almanın mümkün olmadığını dile getiren Varol, izaz ikram ve temsil giderlerini ceplerinden ödemek durumunda kaldıklarını söyledi.
Bir yıl boyunca 32 kez müracaat etmek zorunda bırakıldıklarını dile getiren Varol, Başsavcılığın devamlı ricacı konumuna getirilmesinin doğru olmadığını vurguladı, bütçe olmadığı için dava yürütürken yurt dışından tanık getirtemediklerini anlattı.

-Canaltay bütçe artırımına gidileceğini açıkladı
Komite Başkanı Resmiye Canaltay ise Başsavcılığın yürüttüğü görevin önemine işaret etti, bütçe artırımına gitme kararı aldıklarını dile getirdi. Bunun üzerine oturuma 5 dakika ara verildi.

-Şahali: “Bağımsız olması gereken kurumlar idareye muhtaç hale getirilmemeli”
Aranın ardından söz alan CTP Milletvekili Erkut Şahali, Varol’un açıklamalarında oldukça haklı olduğunu belirtti, bağımsız olması gereken kurumların idareye muhtaç hale getirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Özellikle insan kaynakları anlamında ve yurt dışından tanık getirme anlamında sıkıntıların oldukça ciddi olduğunu belirten Şahali, Başsavcılığın bekleyen dosyalar karşısında eleştirilere maruz kaldığını, siyasetle ilgili konuların beklemesinin özellikle sıkıntılı olduğunu anlattı.
Meclis komitelerinde yasama faaliyetleri sırasında başsavcılıktan görevlendirme yapılması konusuna da değinen Şahali, bunun önemli bir ihtiyaç olduğunu dile getirdi, bunun zaman israflarının önüne geçmek için de önemli olduğunu söyledi.

-Varol: “Meclisi ihmal etme gibi bir durum söz konusu değil”
Varol da Başsavcılığın savcı gönderip göndermemesinin kendilerine önceden bilgi verilmesi ve inceleme fırsatı yaratılmasıyla ilgili olduğunu ifade etti.
Varol Meclisi ihmal etme gibi bir durumun söz konusu olmadığını dile getirdi.

-Özdenefe: “Başsavcılık inisiyatif almıyor… Dosyalar baskı aracı haline getirildi”
CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe de, ceza davalarıyla ilgili sorumluluğun Başsavcılıkta olduğunu ama son yıllarda savcılığın bu önemli konuda sıfır inisiyatif aldığını gözlemlediğini anlattı.
Her şeyin polise bırakılmış gibi bir görüntü olduğunu dile getiren Özdenefe, polisin icraatta adil davranmadığıyla ilgili de duyumlar aldıklarını belirtti.
Başsavcılığın Polisten geleni olduğu gibi dava sürecine götürdüğü gibi bir görüntü olduğunu da ifade eden Özdenefe, bunun önemli bir konu olduğunu kaydetti.
Olgusal ve yasal olarak zayıf olan davaların ilerletilmesi sonucu, insanlar sonunda beraat etse de belirli bir süre özgürlüklerinden mahrum olduklarını anlatan Özdenefe, dosyaların bir baskı aracı haline getirildiğini aktardı.
Özdenefe, ifade özgürlüğünü hedef alan dosyaların kategorik bir örnek teşkil ettiğini de dile getirdi.
Reçete meselelerinde de benzeri bir durum yaşandığını anlatan Özdenefe, polisin herkese aynı tutukluluk süresi istediğini belirtti, Ceza Hukukunda soruşturma sürecinin de, tutukluluk sürecinin de, cezanın da kişiye özel olduğunu kaydetti.
Delilleri karartma ya da kaçma ihtimalinin göz önüne alınarak kişiye özel karar verilmesi gerektiğini anlatan Özdenefe, herkese 3 gün tutukluluk istenirken Başsavcılığın neden bu konuyla ilgilenmediğini sordu, 3 güne itiraz edecek olanlara, “3’ü kabul etmezsen 8’i isterim” dendiğini anlattı.

-Varol: “Soruşturması daha erken bitenler bazen 2 günde de serbest bırakıldı”
Yanıt veren Varol da, yasal mevzuata göre soruşturmaların polis tarafından yürütüldüğünü, savcılığın ancak danışılması durumunda görüş bildirdiğini söyledi.
Reçete meselesinde 70 doktor, 120 eczane ile soruşturma başlatıldığını kaydeden Varol, sahte belge düzenlemek suçuyla ilgili soruşturma sürecini özetledi.
Otomatik 3 gün tutukluluk gibi bir durumun söz konusu olmadığını anlatan Varol, zanlının belgelere müdahalesini engellemek için tutukluluk verildiğini, soruşturması daha erken bitenlerin bazen 2 günde de serbest bırakıldığını anlattı.
Şu an esasa ilişkin inceleme yapılmadığını, somut verilerin kendilerine getirilmediğini ifade eden Varol, bu veriler geldiği zaman dava getirme kararı verebileceklerini söyledi.
Soruşturmanın tutuklama yapılmadan yapılamayacağını da dile getiren Varol, polise 3 gün tutukluluğa gerek var mı diye de sorduklarını anlattı.
İfade özgürlüğüne ilişkin meselelere savcılık olarak dahil olmamaya çalışsalar da bazen kendilerini konunun içinde bulduklarını belirten Varol, suç unsuru olup olmadığına karar verecek olanın mahkeme olduğunu, konuları mahkemeye götürmek durumunda olduklarını anlattı.
Varol, ifade özgürlüğüne giren konuları mahkemeye götürmek zorunda olduklarını belirtti.
Varol’un konuşması sırasında Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars, bu süreçte doktor ve eczacıların tüm mal varlıklarına el konmasıyla "gereksiz yere mağdur edildiğini" kaydetti, Varol ise devletin uğratıldığı zararın karşılanmasını garanti altına almak için bu uygulamanın yapıldığını dile getirdi.
Varol’un konuşması sırasında CTP Milletvekili Ürün Solyalı da, ülkeyi idare edenlerin yargı önüne çıkmasının kendileri açısından önemli olduğunu belirtti, jet raporu, KIB-TEK raporu konularını  ve suçlu deportu konusundaki tutumu sordu.

-İncirli: “Sahte reçete kavramıyla ilgili çerçeve belirlenmeli”
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, sahte reçete soruşturmasına işaret etti; yargı üzerinde çok büyük yük olduğunu kaydetti.
Başta yapılan "hatalar" nedeniyle sürecin istenen gibi gitmeyebileceğini anlatan İncirli, konunun bir "fiyaskoyla" sonlanabileceğini dile getirdi.
Başsavcılık açısından sahte reçete kavramının tam olarak ne olduğunun açıklanmasını isteyen İncirli, kendisi için sahte reçeteyle, Başsavcılık için sahte reçetenin farklı olduğunu dile getirdi, sahte reçete kavramıyla ilgili çerçeve belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
Hastaların kullandıkları ilaçların ne olduğunu bilemeyebileceğini, ancak hasta ifadelerine bakılarak sert tedbirler alındığını anlatan İncirli, 80 yaşındaki doktorun emekli maaşına el konulduğunu belirtti.
Bu işin sonunda birçok kişinin suçsuz olduğunun ortaya çıkacağını, eczanelerin ecza depolarının hastaların çok zor durumda kaldığını belirten İncirli, bir doktorun bildiği bir hastayı görmeden de reçete yazabileceğini dile getirdi, her seferinde hastayı görmeye ihtiyaç olmadığını, bunu sahte saymanın kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Bilir kişilerle bu soruşturmanın yürütülmemesinin de ciddi sıkıntı olduğunu dile getiren İncirli, tutuklama sürelerinin kısaltılmasının memnuniyet verici olduğunu anlattı, “bizim eczacılarımıza ve doktorlarımıza yaşattıklarımız affedilir şeyler olmayacak” dedi.
Bir sistemi kullanan 200 eczacının hepsinin birden nasıl suçlu olabileceğini soran İncirli, bundan sonraki süreç için bir çerçeve oluşturmanın çok önemli olduğunu tekrarladı.
Günün sonunda bu yaşananların yargı sistemine zarar verebileceği endişesi yaşadığını anlatan İncirli, "4 kalem reçetede bir ilacın izi sürülemedi diye bir eczacının hapse atıldığı bu sürecin içinden nasıl çıkılacağını" sordu.

-Baybars: “Savcılık yasaya göre polise talimat verebilir”
Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars da, savcılık kurumunun bağımsız bir kurum olduğunu, kâğıt alacak paramız yok demesinin, gazete alınamamasının kabul edilebilir olmadığını dile getirdi.
Savcı maaşlarının günün koşullarını karşılamıyor olduğunu kaydeden Baybars, bunun savcılığa olan ilgiyi de azalttığını ifade etti.
Savcılığın yasaya göre polise talimat verebileceğini kaydeden Baybars, soruşturmanın gizli, yargılamanın aleni olduğuna işaret ederek, Başsavcılığın yetkisini davayı ilerletmek yönünde değil, ettirmeme yönünde de kullanabileceğini kaydetti.

-Özuslu: “Zem ve kadih iddiasında olan varsa sivil mahkemeye gitsin”
CTP Milletvekili Sami Özuslu da “hükûmetin güçlü yargıya ihtiyacı yok aksine adalet bakanlığını getirip bağımsız yargıyı ortadan kaldırmayı hedefliyor” diyerek, bağımsız yargının en büyük güvencesinin muhalefet olduğunu kaydetti.
“Dolayısıyla bizden gelen eleştirileri lütfen bizden bize olarak karşılayın” diyerek devam eden Özuslu, savcıların gerekirse dünyadaki gibi temiz eller operasyonu başlatmasını beklediklerini dile getirdi.
Ali Kişmir’e açılan davaya işaret eden Özuslu “Zem ve kadih iddiasında olan varsa sivil mahkemeye gitsin” diyerek, kamuoyunun beklentisinin esas meselelerle ilgili açılacak davalar olduğunu ifade etti.
Halkın beklentilerinin bir diğerinin "Başbakan Ünal Üstel’in bakanlık görevinden alınmasına neden olan Jet Raporu konusunun akıbetini öğrenmek olduğunu" anlatan Özuslu bunun yargıya olan güvenin sarsılmasına neden olduğunu dile getirdi.
Bunun kamuoyunun kalbinde bir "yara" oluşturduğunu söyleyen Özuslu, yaşananların üzerine polisin mi savcılığın mı gitmediğini öğrenmek istediğini ifade etti.
Özuslu, bunlar dururken Şener Levent’e, Ali Kişmir’e, öğretmenlere dava açılmasını garip karşıladığını söyledi.
Aynı 22 kişinin 2 kişiyi nasıl darp ettiğini soran Özuslu, elle dokunma darp sayılacaksa polise yaklaşmama yasası çıkarılması gerektiğini kaydetti.
“Kutlu Adalı dosyası tekrardan açılacaktı, açıldı mı?” diye soran Özuslu, basın şehidinin kimin tarafından katledildiğinin ortaya çıkarılmamasından Başsavcılığın rahatsız olup olmadığını sordu.
Reçete soruşturması konusunda masumiyet karinesi prensibine işaret eden Özuslu, "kelepçelemeden önce çapraz sorgu ve ön inceleme yapılması gerektiği" görüşünü dile getirdi.
Özuslu konuyu "yakan top" oyununa benzetti, "hükümetin attığı topu polis ve savcılığın tuttuğunu" kaydetti.

-Şahiner
CTP Milletvekili Salahi Şahiner de "Emlakçılar Birliğinin yasal statüsü sürmemesine rağmen yaptığı sınav ve aldığı para hakkındaki davanın akıbetini" sordu.
Şahiner 2023 faaliyet raporu konusunda da bilgi istedi.

-Derya: “Cinsel suçlar söz konusu olduğunda savcılık tahkikat ve davaya hazırlık yöntemlerini değiştirmeli”
CTP Milletvekili Doğuş Derya da kadına yönelik şiddet vakalarında özellikle tecavüzde kadınların avukatının savcılık olduğunu, kadınları korumakla mükellef olduğunu kaydederek, tecavüzün kaydının yapıldığı durumlarda mağduru mahkeme salonuna hazırlamak adı altında mağdurun tecavüze uğradığı görüntülerin tekrar izletildiğini anlattı.
Derya, cinsel suçlar söz konusu olduğunda savcılığın tahkikat ve davaya hazırlık yöntemlerini değiştirmesi gerektiğini ifade etti.
Derya, cinsel tecavüz suçları konusunda çapraz sorgu yöntemleriyle ilgili de önlem alınması gerektiğini ifade etti.

-Cabacaba
Bütçe Dairesi Müdürü Mehmet Cabacaba da bu yıl mayıs ayında yeni yasa nezdinde DPÖ rakamlarıyla orta vadeli plan oluşturduklarını ve mal ve hizmet giderleriyle ilgili bir plan yaptıklarını anlattı.
Ancak gerçekleşmeler sonucu bunun gerçek dışı hal aldığını ifade eden Cabacaba, sonuçta bütçe açığını göz önünde bulundurmadan gerçekçi bir bütçe hazırlamak istediklerini, tek tek kurumlarla konuşup bütçe hazırladıklarını ifade etti, Başsavcılık muhasebe personeliyle görüşerek bütçe üzerinde mutabık kaldıklarını söyledi.
Bu yıl yüzde yüzün üzerinde artışla bütçe hazırlandığını kaydeden Cabacaba, bütçeyle ilgili takdirin komitede olduğunu ifade etti.

-Varol soruları yanıtladı
Varol da sorulara yanıt verdi. Jet Raporuyla ilgili geçen yıl ayrıntılı bilgi verdiğini anımsatan Varol, ilgili soruşturmada ifadelerin çoğunun alınmadığı bilgisini verdi.  
3 kişiye fiilen dava açıldığını ve geri çekildiğini kaydeden Varol, genişletilmesi gereken konular genişletilmediği için böyle bir adım atıldığını dile getirdi.
Polis ilave şahadetleri tamamlarsa konunun tekrar gündeme geleceğini belirten Varol, hangi müdürün hangi çavuşa emir verdiği silsilesinin bile tespit edilmediğini kaydetti.
Dokunulmazlıklar konusunun Başsavcılıkta siyasal partilerin mali denetimi hakkında gündeme geldiğini kaydeden Varol, deport konusundaki soruları da yanıtladı, cezaevinin durumuna işaret etti, izinsiz ikamet eden kişilerin ihraçlarının dava sonucu beklenmeden yapılması konusunda bir prensip kararı aldıklarını dile getirdi.
Sahte reçete davası konusundaki soruları da yanıtlayan Varol, sadece hastanın ifadesine bakılarak karar verilmediğini ifade etti. İlgili davanın olgulara bakarak yürütüleceğini ifade eden Varol, bu insanların kelepçeli olarak davaya götürülmesinin, ilgili yasal düzenleme olmadığı için PGM genel emrine uygun şekilde yapıldığını belirtti.
Zihni Uzman gibi 80’lerindeki bir doktorun mahkemeye getirilmesi gerekli miydi diye kendisinin de polise sorduğunu dile getiren Varol, konunun polisin inisiyatifinde olduğunu kaydetti.
Varol,  hesapları bloke edilen eczacıların mali olarak zor durumda kalmaması adına bir formül için çalıştıklarını dile getirdi.
Davaya başlanmadan önce avukatların kullanacağı argümanlar hakkında savcılığa bilgi vermesi gerektiğini anlatan Varol, avukatları buna davet etti.
Temiz eller operasyonu konusundaki soruya da cevap veren Varol, Özuslu’nun İtalya’dan verdiği örnekte bu kişiye yetkinin Meclis tarafından verildiğini dile getirdi, “yol açın yürüyelim” dedi.
Bir yıl içinde savcılık olarak ortalama 100 bin dosyaya baktıklarını dile getiren Varol, buna 36 savcıyla bakıldığını kaydetti.
Varol basın davalarıyla ilgili de bir meseleyle ilgili yasanın aradığı unsurlara ilişkin yorum yapmaları gerekiyorsa bunu mahkemeye ilettiklerini belirtti.
Cinsel tecavüz davasında görüntüleri izlettikleri davanın ifadeler arasında farklılık olması nedeniyle gerçekleştiğini kaydeden Varol, o yüzden bu uygulamayı yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti.
Konuşmaların ardından Başsavcılık bütçesi 300 bin TL artışla, 195 milyon 644 bin 500 TL olarak oybirliğiyle kabul edildi.