BM İLK KEZ RUMLARDAN TÜRK KAYIPLARI SORDU
Bu haberi okuyunca gayri ihtiyari şu sözler dökülüverdi dudaklarımdan.
“Herhalde kargalar beyaz oldu.”
Bugüne kadar kulakları duymayan, gerçekleri görmeyen, söylenenleri doğru algılamayan BM, nasıl olur da bizim kayıplarımızı Rumlara sorma duyarlılığını gösterdi hayret doğrusu.
Bu bir uyanış veya gerçekleri görmek mi?
Bence böyle önemli bir toplantıda Rumlardan Türk kayıpların akibetini sormak, bir uyanış ve gerçekleri görmekten başka birşey değildir.
Zaman zaman söylediğimiz bazı ifadeler vardır. Şu Kıbrıs meselesindeki inişleri çıkışları, doğru veya yanlış algılayan nice BM temsilcisi, genel sekreteri veya Kıbrıs’ta görevli, görüşmecilikte gözlemcilik görevini üstlenmiş nice insan bir dönem belgeleri ile haşır neşir olur, ondan sonraki görevliler, olaya yeni yeni girmeye başlar. Bütün gerçeklerimizi tam öğrenecekleri zamansa, onlar giderler, sil baştan acılarımızı ve kayıplarımızı anlatım onların idrakini sağlayıncaya kadar, bir başka ekip gelir.
Halbuki Türk kayıpların aileleri kaç kez Ledra Palace barikatına gidip BM Genel Sekreterine iletilmek üzere muhtıralar vermişler, nice anlamlı pankartlar açmışlar ama kendi acılarına tek bir yanıt alamamışlardır.
Kayıp aileleri “Kocam nerede, babamız nerede?” sorularının karmaşası içinde bir dramı yaşadı.
Bence böyle bir sorunun sorulması geçtir. Lakin geç olsa da sorgulanması ve gerçeklere dayanarak Rumlara “Siz 502 Kıbrıslı Türkü alıp götürdünüz, meçhul yerlere gömdünüz, nice kadını eşsiz, nice çocuğu da babasız bıraktınız. Sizi şimdi sorguluyoruz. Bu insanlar nerede? Onlara ne yaptınız?” sorusunu sorması yine de gerçekleri görme ve Rumların yaygaracılıklarını ortaya koyma açısından iyidir.
Zaman zaman söylediğimiz bir diğer ifade de şudur.
“Rumların maskeleri düştü. Artık dünyayı daha fazla kandıramayacaklar. Bakınız kayıplarımız kemik halinde meçhulden gerçeğe dönüyorlar.”
Galiba birmozaik taşı gibi meçhulün motifi çıkıyor. Ve bu motif, Birleşmiş Milletler’e ve İnsan Haklarına kendini gösteriyor.
Hal böyle iken, bu komite şunu da sorgulamalıdır:
“Bu kadar masum Türkü öldüren, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Türk haklarını gasp eden Rumları neden tek taraflı olarak AB’ye aldınız?”
İnsan kendini o kayıp ailelerinin yerine koyarsa, daha bir gerçekçi gözle bakabilirler yaşadıklarımıza. Ne kadar masum insan öldürüldü ve arkalarında kundakta bebek bıraktı. Hatta daha da önemlisi... Vadilili İrfan Mehmet’in karısı, kocası kaybolduktan sonra çocuğunu doğurmuştur. O masum yavru, baba kelimesinden yoksun oldu, baba sevgisini hiç tatmadı.
Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nden ailelere kemik olarak dönen o zavallı insanların yaşadıkları, işkence ile öldürülmeleri ve tek sıkımlık kurşunla kafalarından vurulmaları tümden BM Komitesi’nin önüne gelmelidir. Zaten bu bilinmeyenler ve gerçek belgeler onların bilgisine gelmezse, Rumları daha gerçekçi bir gözle sorgulayamazlar.
Yine de bu sorgulamayı yapan BM ilgililerini kutlamak isteriz. Çünkü artık onlar da uyanmışlar ve Rumların yıllarca aldatmalarına çanak tutmayacaklarını göstermişlerdir.
Bakınız... Hala Kıbrıs sorununda Rumların uzlaşmazlığı yüzünden havanda su dövüyoruz. Bu iş nereye kadar? Rumlar ne kadar daha hayatımızı çalmaya devam edecekler? Bunları da sorgulamalıdır BM ilgilileri.
Her geçen gün, her geçen saat ve dakika, bizim hayatımızdan birşeyler alıp götürmektedir. İyi ki Anavatan Türkiye’miz varmış ki ayakta ve hayatta kalabilmişiz, insan gibi yaşamayı öğrenmişiz. Türkiye olmasaydı kim bilir kaç tane daha masum kardeşimiz ölüm çukurlarında, meçhulde bir yerlerde olacaktı.
Rumları sorgulayan BM ilgililerine bir kez daha teşekkür ederiz.