BRTK’NİN YAYINCILIK TARİHİ MÜZESİ

Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesinde çok önemli bir yeri olan Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nun nasıl oluştuğuna dair gerekli bilgileri elde etmek isteyen gençlerin, özellikle üniversitelerin İletişim Fakültesi öğrencilerinin bu müzeyi ziyaret etmeleri ve pek çok bilgi edinmeleri gerekir.

            Malum 18 Mayıs, “Uluslararası Müzeler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu anlamlı güne denk getirilen BRTK’nin tarihi müzesinin açılışı gerçekleşmiş oldu.

             Zaman zaman BRTK’nin bazı programlarına katılmak amacıyla bu binaya gittiğimde, sanatçı dost Ayhatun Ateş’in kurum girişinde harıl harıl çalışmakta olduğuna tanık olurdum.  Bu çalışmalar esnasında kendisine bir soru sormuştum...

            “Ayhatun Hanım, bu eski aletler, aksamlar, eski kablolar ve eski mikrofonlar ne olacak?”

            Bana verdiği yanıt çok anlamlıydı:

            “Bu kurumun nasıl oluştuğunu, bu halkın nereden nereye geldiğini belgelemek adına kurumun müzesini oluşturuyoruz.”

            Ayhatun Ateşin’i kutlarken şöyle düşünmüştüm...

            “Hiç de kolay değildir bir halkın geçmişini belgeleyen müze oluşturmak.”

            Ayhatun Ateşin, yaklaşık iki üç yıldan beri canını dişine takarak, sağdan soldan topladığı eski BRT aksamlarını kurumun o geniş giriş yerine dizdi.  Hatta kendi anlatısı ile kurumun bütün eski depolarını ve bu depolarda saklanan BRT’nin oluşumunda kullanılan malzemeyi araştırdı ve meydana çıkardı.

            Ve bu müze 18 Mayıs 2021 günü açılarak, bütün izleyicilerin ve meraklıların görüşüne sunuldu.

            BRTK’nun bugünlere ulaşmasında emeği geçen kaç kişi kalmıştır hayatta?

            Bunu irdeleyerek hayatta kalanlarla uzun söyleşiler yapmak ve o günleri belgelemek lazım.  İlk aklıma gelenlerin başında çok değerli dostum Fuat Beyar vardır.

            21 Aralık 1963 olaylarının başlaması ile Rumlar, bütün devlet olanaklarını kendi tekellerine almışlar ve Türkleri Londra ve Zürih Anlaşmaları ile kurdukları “Kıbrıs Cumhuriyeti”nden fırlatıp atmışlardır.

            O zor günlerde herşeyi elinden alınan Türklerin, müşterek yayın kurumu olan “Kıbrıs Radyo Televizyon Kurumu”ndan da mahrum bırakılmışlardır.

            Çaresizlik ve yokluklar, insanlara yaratıcılıklarını meydana getirir.  O zor günlerde, sırf halkın moralini yüksek tutmak, bölgerele mesajlar iletmek ve en önemlisi hayata tutunabilmek için Bayraktarlık Kıbrıs Türkü’nün kendi radyosunu kurmasına ön ayak olmuş ve o günün şartlarında ne olanak varsa bu işe seferber etmiştir.

            Zaman zaman kendim için şu ifadeleri kullanırım naçizane bir anlatı ile...

            “Bizler de kenarından kıyısından bu tarihin bir parçasıyız” derim hatta.

            1963 olaylarının başlaması ile benim Cumhurbaşkan Yardımcılığı’ndaki görevlerim, Dr. Küçük’ün Özel Kalem görevlerim, mevzideki gece nöbetlerim ve o karmaşa içinde bitmek bilmeyen toplum dertleri, bölgelerden gelen kötü haberler, yakılıp yıkılan köylerimiz, katledilen masum kardeşlerimiz, büyük göçler ve sokaklardan toplanan masum kardeşlerimizin Rumlar tarafından kaybedilişi hep hayatımızda vardı.

            İşte o zor günlerden birindeydi...

            Merhum Ulusal Lider Dr. Küçük bana bir talimat vermişti.

            “Osman, bizim tarafta kendi radyomuz kuruluyor.  Radyo bizim ikametgahın garajında yayın yapmaya başlayacak.  Bu çalışma çok gizlidir.  Sen orada çalışan arkadaşlarla ilgilen, birşeylere ihtiyaçları var mı sor.  En önemlisi garaja kimse girip çıkmasın görevliler dışında.”

            Kıbrıs Türkü’nün radyosunun kuruluşu için Dr. Küçük’ün Austin Princess marka makam arabası garajdan çıkarılıp Cumhurbaşkan Yardımcılığı ikametgahının tabyasına park edilmişti.  Artık o makam arabasının da anlamı kalmamıştı.  Önemli olan var olmak ve mücadele etmekti.

İlk kez o garaja girdiğimde garajın içinde yüzlerce araba aküsü, kablolar, bazı cihazlar ve mikrofon olarak kullanılan telefon ahizeleri olduğunu gördüm.

Garajda çalışanların başında merhum Özer Berkem, merhum televizyoncu Muammer ve Fuat Beyar vardı.  Ondan sonraki çalışmalara başka başka arkadaşlar da katılmışlar ve Bayrak Radyosu yayına başlamıştı.

            Rahmetli tiyatro sanatçısı Kemal Tunç’un güçlü sesinden anons yapılıyordu.

            “BAYRAK!   BAYRAK!  BAYRAK!  Burası Kıbrıs Türk Mücahidi’nin Sesi” diyordu Kemal Tunç.

            İlk yayınlar, ilk anonslar oradan yapılmıştı.  Daha sonra Bayrak Radyosu büyümeye ve biçimlenmeye başlayınca merkez postahanenin birişiğindeki Telgraf Dairesi binası ile Mahkemelerin bir oturum odasına taşınmışlardı.

            Bayrak Radyosu’nun yayın alanını genişletmek için gerek üslerde çalışan kardeşlerimiz, gerekse Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı mensupları vasıtasıyla gerekli aksam, teknik malzeme ve parasal yardım sağlanıyordu.

            Radyonun komedi türündeki skeçleri, bütün bölgelerden gelen mesajlar, parçalanmış ailelere ilaç oluyordu.

            Rumlar, tam on bir yıl anamızı ağlattı ellerindeki radyo ve televizyon sayesinde.  Her gece televizyonda Rum ve Yunan kültürünü anlatan programları izlemekten bıkmıştık. 

            Dr. Küçük olaylardan sonra ilk kez Ankara’ya gidişinde, anımsadığım kadarı ile 1970’li yıllardı, zamanın Başbakanı Ferit Melen’den bir ricada bulunmuştu.  “Türk televizyonlarının Kıbrıs Türkleri tarafından izlenmesini sağlar mısınız?”

            Bu mümkün değildi.  Çünkü Girne dağlarına bir verici konması gerekiyordu.  Kıbrıs’ın bütün gölgelerinde egemen olan Rumlara karşı öyle bir vericinin kurulması mümkün değildi.

            İkinci Barış Harekatı esnasında Rumlar, Kantara’daki televizyon vericisinin olduğu yere bir uçaksavar mevzisi kurmuşlar ve o uçaksavarla Türk uçaklarını bombalamaya çalışmışlardı. Türk pilotlar, nokta atışları ile Rum uçaksavarını berhava etmişler ve bir tehlike bertaraf olmuştu.  Türk uçakları Rum mevzilerini bombalarlarken, haliyle oradaki televizyon vericisine de zarar vermişlerdi.

            Özgürlük hattı çekildikten sonra TRT’den bir sürü teknik ekipler Kıbrıs’a geldi gitti ve Kantara’daki vericiyi tamir ederek, Kıbrıs Türkü’ne TRT yayınlarını armağan ettiler.

            Tabii ki bu süreç içinde de şimdiki BRTK binası inşa edildi.  Oluşmuş olan BRTK Yayın Tarihi Müzesi, bütün verileri ile geçmişten geleceğe güçlü mesaj veren bir birim haline geldi.

            Gerek BRTK’nu, gerek Ayhatun Ateşin’i, gerekse Dr. İsmet Birgül’ü bu başarılı çalışmalarından ötürü kutlarım.