Bu Kadarı Da Olmaz

Yalnız kendi iç yaşamımızda değil, uluslararası ilişkiler bakımından da “bu kadarı da olmaz” söylemini çokça kullandığımız bir dönem yaşıyoruz. Putin, Rus postallarını bir anda Ukrayna topraklarına salıverince; BBC muhabirinin horoz gibi kabararak “bunlar mavi gözlü sarı saçlı insanlar” diyerek açıkça ırk ayrımcılığı yapması karşısında; Gazze soykırımını, çocuk kıyımını -bırakın sessizce- apaçık biçimde silahla, parayla, diplomasiyle, hatta hukukla destekleyenler karşısında; anlı şanlı ama mankafa kafalı nice insanın nükleer savaş tehdidi yapması; (ve daha pek çok konuda da) bu söylemi kullanmış, bu kadarı olmaz tepkisini ortaya koymuştuk. 
İç yaşamımızda “bu kadarı da olmaz” dedirten o kadar çok şey var ki! Saymaya kalksam nerede duracağımı bilemeyebilirim. Feleğimizi şaşırtan, sekiz yaşındaki hayat dolu kız çocuğu Narin’in katledilmesi ve sorasında ailesinin yaklaşımı ile iki yaşındaki bebeğe tecavüz olayı mesela! (Bunlar iç yaşamımız demeyin sakın çünkü günlük yaşamımızın bir parçasıdır.)
Son günlerin, “bu kadarı da olmaz” dedirten iki olayı üzerinde biraz duracağım bugün: ABD’nin Güney’le askeri işbirliği/bağlaşıklık yapması ve okulların atamaların/nakillerin yapılamaması gerekçesiyle bir hafta eklenmesi olayı konularında!    

ABD-RUM ASKERÎ İLİŞKİSİ
ABD’nin Rum Yönetimi ile resmen askerî işbirliği/bağlaşıklık ilişkisi kurması,  İsrail’in “soykırım” nitelikli Gazze saldırısı üzerine Ada’ya asker konuşlandırılmasına benzemez. Yalnız ABD değil, Fransa, Almanya ve başka ülkeler de asker konuşlandırmıştı Güney Kıbrıs’a (hâlâ daha buradalar sanıyorum) ve bu da Kıbrıs özeli söz konusu olunca çok rahatsız ediciydi ama en azından “kurumsal” değildi. ABD’nin şimdi yaptığı, devletlerarası kurumsal bir askerî ilişki başlatmaktır.  Oysa 1960 sistemi (Zürih, Londra, ittifak, garanti anlaşmaları), yürürlükte olan uluslararası hukuk belgeleri olmanın ötesinde tescillenmiş AB Hukuku belgeleri niteliğindedir. 
Haydi bunu da bir yana koyalım: Kıbrıs adasının şu anki durumunun, ABD’nin de oy verdiği BMGK kararına dayalı “ateşkes statüsü” olduğu, nasıl göz ardı edilir? Ateşkes taraflarından birini yok saymak nasıl bir şey? Gerçi ABD söz konusu olunca, uluslararası hukuk denen şey ne ki? Üstelik NATO bağlaşığı Türkiye’yi hedef almış zaten! ABD’de ABD Elçiliği olmadığı için darbe yapamayan ABD, Dünya’nın her yerinde beğenmediği hükümet varsa onu alaşağı etmek için darbe yapar da senin uluslararası hukuk kurallarına ya da ateşkes statüsüne mi bakacak? 
Rum Yönetimi’ne gelince! Zaten bütün dertleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne konmak! O kadar kondular ama doymuyorlar. ABD, NATO bağlaşıklığı dolayısıyla göreceli olarak Türkiye-Yunanistan ile Kıbrıs Türk - Kıbrıs Rum bağlamında -güya- tarafsız davranmaya çalışıyordu. Artık buna gerek duymadan Türk tarafına her bedeli ödetmeye çalışırken senin uluslararası hukuk kurallarına ya da ateşkes statüsüne mi bakacak?
İnönü’nün dediği gibi: “Haydi canım sen de!”
(Bu ABD - Rum Yönetimi askeri ilişkisinin, olası bir anlaşmanın tabutuna peşinen çivi çakmaktan öte anlam taşımadığını düşünüyorum. Belki de ABD bunu sağlamak istiyor.)  

EĞİTİM ÖNEMLİ/CİDDÎ İŞTİR
Eğitim önemli ve ciddi iştir, çünkü insan-yurttaş yetiştirir. İnsan kaynağı ise her toplumun/ülkenin/ulusun/devletin en yüce değeridir. Bir ülkenin ekonomisi de, teknolojisi de, savunması da, bekası da, kültürü de, sosyal yapısı da, ulusal yapısı da en başta insan kaynağı ile biçimlenir. Eğitimin önemli ve ciddi iş olmasının nedeni budur. 
Bundan dolayıdır ki bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin insan/yurttaş yetiştirme düzeneğidir. (Bir tür insan/yurttaş yetiştiren fabrikasıdır.) Etnik/kültürel kimliği ne olursa olsun, ABD eğitim sistemi insanlardan ABD yurttaşı, İngiliz eğitim sistemi İngiliz yurttaşı, Japon eğitim sistemi Japon yurttaşı yetiştirir ama KKTC eğitim sistemi KKTC yurttaşı yetiştirmez. Bundan dolayıdır ki eğitim, “bu mektepler (okullar) olmasaydı maarifi (eğitimi) ne güzel yönetirdim” diyen Osmanlı Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) anlayışıyla yürümez.
Her ülkede ve bizde okullar için uzunca bir tatil dönemi vardır. Bunun öğretmen-öğrenci tatil gereksinimi yanında, o uzunca tatil döneminde okulun ve bir bütün olarak eğitim yapılanmasını yeni öğretim yılına hazırlama amacı vardır ama bir baktık ki bizde okullar tam açılacakken, açılış bir hafta ertelenmiş. Gerekçe ise evlere şenlik: Efendim, atamalar/nakiller yetiştirilemezmiş.  
Hade canım sen de! Tam “olmaz öyle şey” dedirtecek cinsten bir erteleme! İnsan aklı ile oynamak öyle bir şey olmalı! 
Ey siyaset, ne duruma düşmüşsün!  .