“Cümbezin Kızı”

Cümbezin Kızı bir roman! Romana adını veren Cümbez, simgesel olarak Kıbrıs’ı anlatıyor. 
Ben kendim, romanlarımı yayımlamadan birkaç kişiye okutup görüş ve önerilerini alırım. Sayın Ülkü Demiray da benden bunu istedi. Okudum ve çok beğendim. Bayıldım bile diyebilirim. Masalsı, simgelerle yüklü, yer yer bilgece/felsefi anlatım çok hoş bir roman! Akıcı ve okunması kolay! Ülkü Demitay’ın kalemi “mükemmel!”  
Ülkü Hanım’a, “romanınızın ödül kazanması beni şaşırtmayacak, tersine kazanmaması şaşırtacak” diye yazmıştım. Kehanet değildi yaptığım. Roman gerçekten de Türkiye’nin saygın ödüllerinden biri olan “Emine Işınsu Roman Ödülüne” layık görüldü.    
Önce ön jüri, tam 141 romanı tek tek değerlendirerek sayıyı 8’e indirmiş. Hepsi de bilinen isimler olan Alev Alatlı, A. Yağmur Tunalı, Prof. Dr. Bilge Ercilasun, Prof. Dr. Belkıs Altuniş Gürsoy ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan oluşan esas jüri ise, tam bir uzlaşma/oybirliği ile Cümbezin Kızı’nı  birinciliğe seçmiş.
Hiç şaşırmadım. Çok da sevindim ve mutlu oldum.

***

Cümbezin Kızı Araplar’a satılan kızlarımızı anlatıyor.  Aslında bana göre olay bildiğimiz “satış” işlemi değil, başlık parasıydı ama halk dilinde satış olarak yer etti, yazılı metinlere ve edebiyata da öyle geçti. Zaten ha başlık parası, ha satış! Çok da fark etmez. İkisinde de kızlarımızın değeri para olarak belirlenir.
1940’lı ve 1950’li yıllarda, bu şekilde satılan kızlarımızın sayısı tam olarak bilinmiyor ama 9000 gibi bir sayıdan söz ediliyor ki, küçük bir toplum için bu bayağı yüksek bir sayı! O günleri yaşayan birisiyim. Araplar geldi diye söylendiği zaman sokaklar bir anda boşalır, kızlar saklanacak yer arardı ve ben o çocuk halimle Araplar denilen o varlıkları korkunç yaratıklar olarak hayal ederdim.   
Bazı çevreler İngilizler gittikleri yerlere ve Ada’mıza uygarlık götürdü derler. Sömürgeci bir ülkeye nasıl uygarlık götürür, hiç anlamıyorum. Yalnız Araplara Satılan Kızlar olayı bile, sömürgeci İngilizler’in, -en azından göz yumarak- sömürgelerine nasıl uygarlık (ve insanlık) dışı bir yönetim uyguladıklarının kanıtıdır. O dönemde kızlarımızın ana alıcısı olan Filistin de İngiliz toprağı idi.
Araplara Satılan Kızlar konusu, Kıbrıs Türk Edebiyatı’na bolca yansıdı. Sanırım ilk kez Cümbezin Kızı  romanı ile, -en azından bir roman olarak ilk kez- Türk Edebiyatı’na da yansımış oldu böylece!  

***

Kitap yayımlandı. 14 Aralık Perşembe günü Ankara’da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu’nda, Ülkü Demiray Cümbezin Kızı romanıyla Emine Işınsu Roman Ödülü’nü alacak.
Cümbezin Kızı  Kıbrıs’a, kitapçılara ulaştı mı bilmiyorum. Mutlaka gelmeli ve roman Kıbrıs’ta da okunmalı! Ülkü Demiray’ın da Ada’ya gelip okuyucularıyla buluşması gerekiyor. O da olacak eminim.
Ülkü Demiray’ı bu sayfadan da bütün içtenliğimle kutlamak isterim. İyi ki Kıbrıs’ımız için bu güzel, çok beğendiğim hatta bayıldığım, masalsı, simgelerle yüklü, anlatımı yer yer bilgece/felsefi, çok hoş, akıcı ve okunması kolay Cümbezin Kızı’nı yazmış. Çok iyi etmiş de yazmış.
Bütün içtenliğimle okumanızı öneririm.  
NOT: Tuncer Bağışkan’la kısa bir süre önce yaptığımız telefon görüşmesi sonmuş meğer. Ondan önce de son eseri Karpaz’ın Geçmişine Yolculuk üzerine Zekâi Altan’la sohbet ederek onu da anmıştık. Ölümü beni şoke etti. Yalnız ailesi ve yakınları değil, halkımız da gerçek ve gerçek anlamda yeri doldurulamayacak bir değerini yitirdi. Ona rahmetler diliyorum. Ruhu şad, başta ailesi ve yakınları, toplumun/hepimizin başı sağ olsun.