11 Nisan ‘Dünya Parkinson Hastalığı Farkındalık Günü’ dolayısıyla açıklama yapan Doç. Dr. Beliz Belgen, hastalığın erken evrelerinde fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamalarının hastaların yaşam kalitesini olumlu etkilediğini söyledi.

Lefke Avrupa Üniversitesi  Öğretim Üyesi Doç. Dr. Beliz Belgen, ‘Erken dönemde, hastanın fonksiyonları kısıtlanmadan fiziksel egzersiz alışkanlığını kazandırmak ve bu alışkanlığı sürdürülebilir kılmak, ilerleyen dönemde oluşabilecek sınırlamaların önüne geçmek açısından kritik bir önem taşır’ şeklinde konuştu

“Hastalığın erken evrelerinde fizyoterapi ve rehabilitasyon programına başlamak, Parkinson hastalarının yaşam kalitesini olumlu etkiliyor.”

Tabipler Birliği’nden yöneticilere çağrı: “Harekete geçin” Tabipler Birliği’nden yöneticilere çağrı: “Harekete geçin”

Lefke Avrupa Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Beliz Belgen Parkinson Hastalığı Farkındalık Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, hastalığın öncesi ve sonrasındaki tedavi süreçlerine değinerek, yeni gelişen uygulamalarla ilgili bilgi verdi.

Doç Dr. Beliz Belgen’in açıklaması şöyle;
Parkinson hastalığı 65 yaş ve üstü populasyonun %2-3’ünü etkileyen, beyinde dopamin adlı maddeyi üreten hücrelerin bozulması sonucu ortaya çıkan ilerleyici nörolojik bir hastalıktır. “Dopamin” adlı kimyasal madde beynimizde üretilen, hareketlerimizi kontrol etmemizden, uyumlu ve akıcı hareket yapmamızdan sorumludur. Tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte bu hücre kaybında genetik ve çevresel faktörlerin etkisi olduğu düşünülmektedir. Parkinson hastalığının erken dönemlerinde en yaygın görülen belirtiler arasında hareketlerin yavaşlaması, dinlenme halinde tremor (titreme), yürüme zorluğu, vücut duruşunda bozulma (öne eğilme) gibi fiziksel sorunlar yer alır. Bunun yanı sıra, psikiyatrik problemler, ağrı, yorgunluk, uyku bozuklukları ve görme kayıpları gibi şikayetler de hastalığın seyrine bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Parkinson hastalığının tedavisinde erken tanı, doğru ilaç tedavisi seçimi ve fizyoterapi  rehabilitasyon programları büyük önem taşır. Son yıllarda geliştirilen çeşitli ilaç tedavileri sayesinde Parkinson hastalığının semptomları/belirtileri hafifletilebilmektedir. Ayrıca, son yıllarda ülkemizde de uygulanmaya başlayan, cerrahi bir müdahale ile yerleştirilen "Beyin Pili" sayesinde, etkilenen beyin dokusuna yapılan elektriksel uyarılarla hastanın şikayetlerinde iyileşme sağlanabilmektedir.
Parkinson hastalığı genellikle 60 yaş ve sonrasında başlar ve hastalığın ilerleyen aşamalarında pek çok fiziksel ve fonksiyonel sınırlamaya neden olur. Bu nedenle, fizyoterapi ve rehabilitasyon programına hastalık tanısı konur konmaz, erken dönemde başlamak, olası kalıcı sınırlamaları önlemek açısından büyük önem taşır. Kas kısalıkları, kas gücü kaybı, denge ve koordinasyon problemleri, postural bozukluklar (öne eğilme) gibi durumlar, her hastaya özel olarak hazırlanan fizyoterapi rehabilitasyon programlarıyla tedavi edilmeli ve ilerlemeleri engellenmelidir. Rehabilitasyon programı, hastalığın seyrine ve engellilik durumuna göre uygulanmalıdır.
Parkinson hastalığında uygulanan tedavi programları genellikle germe, güçlendirme, solunum ve gevşeme egzersizlerinin yanı sıra fonksiyonel iyileşmeye yönelik egzersizleri de içerir. Mevcut semptomlar nedeniyle düşme riski yüksek olan bu hastalarda, denge ve koordinasyon eğitimi ile yürüyüş eğitimi de programa dahil edilmelidir. Erken dönemde, hastanın fonksiyonları kısıtlanmadan fiziksel egzersiz alışkanlığını kazandırmak ve bu alışkanlığı sürdürülebilir kılmak, ilerleyen dönemde oluşabilecek sınırlamaların önüne geçmek açısından kritik bir önem taşır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, Parkinson hastalığının ileri yaşlarda başlaması ve bilişsel problemlere yol açması nedeniyle, fizyoterapist rehberliğinde yapılan rehabilitasyon programlarının, evde yapılan programlara göre daha etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca, kişiye özel hazırlanan fizyoterapi rehabilitasyon programları, hastanın mümkün olan en bağımsız şekilde yaşamını sürdürebilmesi için büyük önem taşır ve yaşam kalitesini yüksek tutmak açısından belirleyici bir faktördür.