Yoksuluz.
Yok hayır yanlış anladınız bu yazı ekonomik ya da para açısından bir yoksulluğu konu edinmiyor.
Yoksuluz o kadar ki öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu ciddi olarak yapılacak bir Türkçe sınavından geçer not alamaz.
Yoksuluz o kadar ki radyo ve televizyon kanallarındaki sunucular bırakın diksiyondan on üzerinden 2 almayı telaffuz konusunda da ancak o kadarlar.
Yoksuluz çünkü meclisi dolduran vekiller arasında ancak ikisi üçü herhangi bir konuda bir birini tamamlayan cümlelerle bir adet A4 kâğıdı doldurabilecek kompozisyon yazabilir.
Yoksuluz çünkü, usulsüzlüğü  / yolsuzluğu / partizanlığı bizimle ayni düşünceleri paylaştığına inandığımız biri yaptığında görmezden gelmeyi tercih ediyoruz.
Yoksuluz çünkü  hakaret etmeyi aşağılamayı laf sokmayı siyasi eleştiri sanıyoruz.
Yoksuluz çünkü eleştiri kavramı hakkında hiç kafa yormadığımız için yıkıcı eleştiri / yapıcı eleştiri gibi iki anlamsız kavramı kullanıyoruz.
Yoksuluz çünkü eğitim üzerine kafa yormaktansa ah Finlandiya gibi olmalı diyoruz bizim eğitim sistemimiz de.
Yoksuluz o kadar ki  maç başına seyirci ortalaması elliyi ( 50 ) ancak bulan futbolumuzda gizli profesyonellik hüküm sürüyor.
Yoksuluz o kadar ki köy ve kasabalarımız tarlalarını bahçelerini sulayacak su bulamazken ve köylerinde ilkokul yokken çim futbol sahası istiyor ve daha da yoksuluz ki hükümet dediğimiz şeyler bu çim futbol sahalarını tonlarca lira harcatarak yapıyor.
Yoksuluz beter yoksuluz ki her derdimize deva olmak için canla başla çırpınan Türkiye’nin hükümet yetkililerine her hangi bir konuda, işte bu da bizim fikrimiz bizim plan ve projemiz demek, diyebilmek gözümüze çok zahmetli göründüğü için , efendim BİZİM sorunlarımızı ne olur SİZ tespit edip çözün diye el pençe divan durmayı siyaset ve hükümetçilik sanıyoruz.
Yoksuluz çünkü tarihimizden hatta biz olmaktan utanıyoruz.
Yoksuluz çünkü bilgisayar çıktısı almak icat oldu kitap yazmak dünyanın en kolay işiymiş gibi oldu. Yazan yazana yayımlayan yayımlayana ve kitabını şaheserini Cumhurbaşkanı’na sunan sunana.
Yoksuluz çünkü bizim gazetelerimiz televizyonlarımız bunlar.
Yoksuluz çünkü seçim diye diye yaptığımız şeylerde seçici davranan yok ya da seçicilikten anladığımız bu, döne döne aynılarını seçmek ki onlar da döne döne aynı lafazanlıkları ediyorlar.