Akaça göçmenlerindendi. Bitişik kalın kaşlı güler yüzlü, duvar ustası Hasan Holâsto.
1963 de 10 larca köyden göç etmek zorunda bırakılmıştı Kıbrıs türkleri Makarios’un hırsı, ihtirası aklının bir arşın önünde giden enosis siyaseti yüzünden.
Bunu yazmaya bilirdim ve fakat LTL müdürü Süleyman Uluçamgil’in kim olduğunu bilmediğine göre, 1963 yılında binlerce türkün göç etmesine yol açan rum saldırılarını da bilİnmediği varsayımı ile yazdım.
Belki de LTL tarihinin en önemli öğrencisi bilmiyor LTL nin müdürü ( kim neyi biliyor, ya da kime kimlere ne öğretebildik diye sorgulamalıyız kendimizi, özellikle 2000 li yıllardan sonra ipin dört ucunu da goyvermiş bir nesil olarak, geçelim )
Hasan Holâsto , inşaat ustalığının daha icat edilmediği yılların duvarcı ustalarından biriydi. İnşaat ustalığı icat edilmediydi diyorum çünkü konut icat edilmediydi.
Ev yapardı duvarcı ustaları. İnşaat ustaları ise konut inşa eder.
Duvar ustasıydılar, unutuldular. (daha neleri unuttuk unutturduk ki biz, düne dair ) Nerdeyse yaşamamışlar gibi.
Horoz sesleriyle uyanmadılar hiç, belki de horozlar onların sesiyle uyanır öterdi, erkenciydiler horozları kıskandıracak kadar.
Fota’dan, Akaça’dan, Çatoz’dan, Ortaköy’den kalkarlar, Lefkoşa da, Mağusa da, Limasol da evler yaparlardı.
Beton denen gayrı sihhi inşaat yönteminin ithalinden önce, kerpiç, tuğla, taş evler yaparlardı ki; yazda yangın, kışta karlı dağ değil , Ağustos’un kavurucu sıcaklarında serin, Şubat’ın acı patlıcanı kırağı çalan soğuklarında ılık evler olurdu yaptıkları.
Hele bir de mermer döşerlerdi ki yalınayak yürümek üstünde keyflerin en alâsıydı.
Karanfilli baharlı çay olurdu sabah kahvaltıları, gabira eklmek ,zeytin hellimle. Öğle yemekleri ya yoltasında böğrülce, fasulye ve benzerleri ya da çıkına sarılmış ekmek hellim domates olurdu çoğunlukla.
Kütleşirdi parmakları daha çırak zamanlarında, çıraklık nedir i soralım bakalım çocuklarımız bilir mi. Bilmezler, nerden bilsinler ki, iyi bişey yapar gibi, el bebek gül bebek diplomalı işsizler ordumuz için büyütüyoruz onları.
O kadar önemli , gerekli işti ki yaptıkları, okul bile açıldıydı duvarcı ustası yetiştirmek için, şimdi Dr Fazıl Küçük endüstri meslek lisesi adı ile anılan okulun başlangıç noktası, artık ihtiyaca yetmeyen ustaların yanına, çırak kalfa ilişkisinden daha sağlıklı ve verimli olacağı varsayılan, okumuş, hesap hendese bilir usta yetiştirme gayreti idi.
Yanlış bir gayret miydi bu. Hayır değil ve fakat gerektiğince sebat gösterilmeyen ve bir süre sonra tavsayan dolayısıyla da , ‘dimyatta pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ sonucunu verdi.
Ustalar, duvar ustaları kütleşmiş parmaklarından asla beklenmiyecek ince işlerin, inceliklerin adamlarıydılar.
Türkü şarkı eksik olmazdı dillerinden, elleri, mistriyi malayı göz göremez bir hızla sallarken, melodiyi hiç kaçırmadan, ‘ bu ne sevgi a ahh bu ne istirap’ diye Abdullah Yüce ‘ koklamaya kıyamam benim güzel manolyam’ diye de Zeki Müren in şarkıları ve ‘ cevizin yaprağı dal arasında’ türküsü ile seslerlerdi yeni evlenenlere yaptıkları evleri.
Asıl önemlisi de şuydu , evleri içinde mutlu mesut yaşansın diye yaparları. Satılsın da paraya para katılsın diye değil.