Futbol oynardık.
Atatürk İlkokulu’nun bahçesi ki aynı zamanda öksüz minareli Yeni Camii’nde avlusuydu, bizim doğal top sahamızdı.
Her fırsatta oynardık, Pazar günleri sabah saat 10 gibi başlar öğle yemeğinde haftaym olur hava kararıncaya kadar maç ederdik, maçlar kimi zaman 44- 37 gibi biterdi kimi zaman da üç hatta dört maç ettiğimiz de olurdu.
Tabii ki uçurgan mevsimi de vardı. Geldiğinde uçurgan mevsimi, eski gazeteler toplanır, kamışlar kesilir, un ile su karışımından yaptığımız yapışkan bulamaç ile gazete kâğıtları altıgen sekizgen kurulmuş kamış iskeletlere yapıştırılır uçurganlar yapılır ve şenlik başlardı. Uçurgan şenliği.
Yeni Cami Mahallesi, Atatürk ilkokulu bahçesinde, Çocuk Bahçesi, Çağlayan çocukları hisar üstünde ya da yeni sahada, Arabahmet civarı da taksim sahasının orda uçururlardı.
Uçurgan terazisi yapmak maharet isterdi ve terazileyemeyenlerin uçurganları bizim kelle vurur dediğimizi yaparak kendi etrafında fırdolayım döner döner ve döne döne yere çakılırdı.
Sokaklarda ise bir başka uçurgan olan markuttilerin saltanatı sürerdi.
Markuttiler iskeletsiz, defter sayfalarından da yapılabilen küçük uçurganlardı.
Lingiri mevsimi de bir başka alemdi.
İki büyükçe taştan ocak yapılır, ocağın üstüne süpürge sapından yapılmış, yaklaşık bir karış boyunda yapılan iki ucu sivriltilmiş küçük lingiri değneği konur ve yine süpürge sapından kesilmiş yaklaşık bir arşın boyundaki büyük lingiri değneği ile havaya sıçratılarak belinin tam ortasına denk gelmesine özen gösterdiğimiz bir vuruşla uçurulurdu, karşıda bekleyenler lingiri değneğini havada kaparlarsa ayvayı yemiş olurduk, yok kapamazlarsa yerden alıp ocağa doğru savururlardı, ocağı savunan küçük lingiri değneğine vurursa ne alâ, yok ocağı savunamaz da lingiri değneği ocağa vurursa yandoz olurdu.
Ocaktaki savunmada başarılı olur da, arkadaşlarının attığı lingiri değneğine aşk ederse ( bu aşk etmek vurmak anlamındadır – bir tokat aşk ederim suratına da hanyayı da görün konyayı da) oyun renklenirdi. Lingiri değneğinin düştüğü yerde başlardı hengâme, sivri uçlara değnekle vurulur ve havalanan küçük lingiri, büyük lingiri değneğinde sektirilmeye başlanırdı, her sektirme beş puan sayılırdı ve matsas - götsas – andrigitsas diye üç vurma hakkı vardı. Matsas-dan 15, götsas-dan 20 andrigitsas-dan da 5 puan alınmışsa, ocağa kadar her adım 40 puan ile çarpılırdı ve 1000 puan ya da 10 000 bin puan bir kazık / balluga olarak lingiri ocağına bir taş eklemekle ödüllendirilirdi.
Kızların oyunları ip atlama ve bir ayak beş taş gibi oyunlardı.
Ben bu yazıyı sokakta inşaat olduğunda inşaat önüne dökülen bir kamyon kum, bir kamyon çakıl ile oynadığımız oyunlardan söz etmek için yazacaktım güya, onlar da kalsın başka haftaya.
Matsas, götsas, andrigitsas derken, lingiri yapıştırdı ballugayı ( kazığı ) yazıma, şenlik olsun