İsmail BOZKURT
Timur Öztürk’le, 1979 sonları ya da 1980 başlarında başlayan 40 yıllık tanışıklığımız var. O yıllarda dikkat çeken genç bir gazeteci idi ama beni en çok etkileyen, onun 1983’te kitaplaştırdığı “Bir Şey Var” adlı öykü kitabıydı. Bana göre, “öykü” türünü iyi anlayan, dili ve anlatımı güzel bir kitaptı. Timur Öztürk’ün, bu alanda ürün vermeyi sürdürmesi gerekirdi. Gazeteciliğinin ön plana çıkması, öykücülüğü de sürdürmesine engel değildi ama öyle olmadı, tercihini öykü yazmayı sürdürme yönünde kullanmadı.
Yaşamını, başarılı ve deneyimli bir gazeteci olarak İngiltere ve Türkiye’de geçirdiği uzun yıllar iletişimimiz olmadı. Birkaç yıl önceki bir görüşmemizde, yukarıda dile getirdiklerimi ona anlattığında yeni bir kitap üzerinde çalıştığını söylemişti. Nitekim sözünü ettiği çalışmayı tamamlamış. “40 Yılın Hikâyesi - Unutamadıklarım” adlı, kendi deyişiyle “40 yılı aşan gazetecilik serüveninde biriktirdiği anıların bir derlemesi” olan kitabını imzalayıp bana ulaştırdı.
KIRK YILLIK GAZETECİLİK ANILARI
“40 Yılın Hikâyesi - Unutamadıklarım” 150 sayfa. Her başlığın altında tarih ve yer adı var. Başlık sayısı çok olmadığından, içeriğini daha iyi anlatması bakımından paylaşmak istiyorum:
“Uğur Mumcu ve 12 Eylül - Eylül 1980 Kuzey Kıbrıs”
“Başbakan Bülent Ulusu’nun Kıbrıs Ziyareti – Mayıs 1982 Kuzey Kıbrıs ”
“Londraya Tayinim Çıktı – Eylül 1982, Londra”
“Asala’nın Ölüm Tehdidi – Ağustos 1983, Londra”
“Haluk Bilginer – Kasım 1984, Londra - İngiltere”
“Tottenham Ayaklanması ve Engin Ragıp – Ekim 1985, Londra”
“Hillsborough Felaketi - 19 Nisan 1989, Londra”
“Başbakan Tansu Çiller… RTÜK… Ve Ben – Ağustos 1993, Aydın”
“Sütlüce Cinayeti – Ocak 1996, İstanbul”
“Duygu Bebeğin Dünyaya Yeniden Merhabası - Ocak 1996, İstanbul”
“Kırmızı Ayakkabılar – Şubat 1996, İstanbul”
“Herkes Kaderini Yaşar… - Mart 1996, İstanbul”
“Öğretim Üyesi Kadına Yazık Oldu…- Nisan 1996, İstanbul”
“Altılıyı Tutturdu Gece Kazada Öldü - Aralık 1996, İstanbul”
“Yaşar Öz Aranıyor ve Gelik Restoran - Ocak 1997, İstanbul”
“Antalya’da Kaçırılış - Mart 1997, Antalya”
“Ofis Baskını – Nisan 1998, İstanbul”
“Ahmet Kaya ve Düzce Depremi – 12 Kasım 1999, Londra”
“Tugay Kerimoğlu İskoçya’ya Geliyor – Aralık 1999, Londra”
“Acaba Gerçek Mi? – Mayıs 2005, Roma”
“1525, Kanuni ve Fransa Kıralı – Ocak 2007, Paris”
“Meğer Ben Hiç Kendime Yaşamamışım - Eylül 2007, Londra”
“Abdullah Gül, Kraliçe II. Elizabeth ve 1588 Yılı – Kasım 2011, Londra”
“Atatürk, Babam ve Alpaslan Türkeş - Ekim 2012, Londra”
“Londra’da Sıradan Bir Baba – Eylül 2016, Londra”
“Trendeki Karşılaşma – Nisan 2018, Londra”
“39 Yıllık Takip Ve Mehmetali Ağca – Şubat 2020, İstanbul”
Görüleceği gibi içerik gerçekten de zengin! Yalnızca başlıklardaki olaylara ve isimlere bakıldığında bile bu zenginlik görünebiliyor. Başlıklardaki coğrafyalar sayılı ama içerikte sözü edilen başka coğrafyalar da var.
Türkiye ile ilgili olan anılar ağırlıkta! Esasen kendisi de, kitabı için “anı kitabından ziyade Türkiye’nin yakın tarihinin bir panaroması olarak değerlendirilebilir” der.
Yukarıdaki başlıklardan anlaşılacağı gibi birkaçı dışında anı başlıklarının altındaki tarih, “ay ve yıl” olarak yer veriliyor. İçerikte, anlatılana göre tarihin, “gün, ay ve yıl” olarak verildiği anlatılar da var. Timur Öztürk, anılarını o zaman kaleme alınmışçasına paylaşıyor. Büyük olasılıkla, en azından bir kısmı için günlük tutmuş olmalı! O günlerden otları/karalamaları/anımsatmaları da olabilir. Ya da hepsi var.
Bir hususu vurgulamam gerekir. Kitabın sadece bir gazetecinin gazetecilik anıları olduğunu sanmayın. Başlıklardaki, bazısı dünya çapında insanlara bakıp yalnızca onlar anlatılıyor diye de düşünmeyin. Hoş insancıl öyküler de var aralarında! Çok beğendiğim birine kısaca değineyim:
“Trendeki Karşılaşma - Nisan 2018, Londra” başlığı altında, Londra’nın bana epeyce bildik metro yolculuklarından birinde ve sonrasında yaşananları anlatır Timur Öztürk! Hem de günü gününe, 10 Nisan 2018 tarihiyle:
Tren kalabalıktır. Bir elinde bebek arabası, kucağında iki yaşlarında bir çocuk, bir Afrikalı biner trene! Yanında beş yaşında bir kız ve yedi yaşında bir erkek çocuğu da vardır. Tren hareket edince çocuklar savrulmaya başlar. Kimse ilgilenmez. Timur Öztürk, iki çocuğu yanına çekip birini bir dizine, diğerini öbür dizine oturtur ve onlarla ilgilenir.
İki gün sonra, yağmur altında okuldan çıkan oğlu ile birlikte telaşla arabasına ulaşmaya çalışan Timur Öztürk’ün omuzuna biri dokunur. Dokunan Afrikalıdır. Onun yedi yaşındaki oğlu Muhammet meğer kendi oğlu ile ayni sınıftadır. Muhammet ve Timur iki samimi arkadaş olur.
SON OLARAK
Timur Öztürk’ün “40 Yılın Hikâyesi - Unutamadıklarım” adlı kitabında canlı bir anlatım var. Yazarının “anlatıcılığını” zaten öykücülüğünden biliyorum. Dili güzel ve akıcı! Tümü bir araya gelince okuyucu için ilgi çekici bir kitap çıkmış. “Formal” tarih anlatıcılığını değil de bu tip anlatımı yeğleyenler için güzel bir kitap!
Başlıklardan anlaşılabileceği gibi, yakın tarihin önemli olaylarına tanıklık, iyi bilinen insanlar ve yukarıda verdiğim örnekteki gibi sıradan insanlarla insanlık hallerini yansıtan anılar var. Kitap iyi bir kaynak da sayılır.
Ben kitabı sevdim. İçtenlikle öneririm.
NOT: Ulusal Birlik Partisi Kurultayı’nda Faiz Sucuoğlu’nun % 60’ın üzerinde oyla Genel Başkan seçilmesi beni şaşırtmadı. Bu sonucu kestirebiliyordum ve birkaç dostla da paylaşmıştım. Bu sonuç rastlantı değil ve güçlü bir demokratik tabana dayalı güçlü bir liderlik için Sayın Sucuoğlu’nun yolu açık görünüyor. Onu kutlar ve başarılar ilerim.