Düşünce Ortamı ERENKÖY DİRENİŞİ VE HÜSEYİN LAPTALI

İsmail BOZKURT

Erenköy Direnişi iki yönden, tarihsel önem taşır:

1) Türkiye’de öğrenim gören Ada’lı Türk öğrencilerin neredeyse tümü, gönüllü olarak okullarını bırakarak, Kıbrıs’taki Türk Direnişi’ne katıldı. Dünya Tarihi’nde buna benzer bir olay var mı bilmiyorum ama olsa bile örneği çok çok azdır.   

2) Anavatan Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan müdahale hakkını fiilî olarak ilk kez Erenköy’de zor duruma düşen ve katliamla yüz yüze gelen öğrencileri korumak amacıyla kullandı; Türk jetleri bilfiil çatışmaya girdi, Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel şehit oldu. Türk jetleri 25 Aralık 1963 günü de Kıbrıs semalarında bayrak göstermişti ama uçuşlar yalnız uyarı niteliğinde kalmıştı.

Erenköy Direnişi konusunda neredeyse hiç söylenmeyen, yıldönümlerinde de es geçilen iki de konu vardır:

Birincisi, Erenköy Direnişi’ne İngiltere’de yaşayan Türkler’den de gönüllü olarak katılanlar olduğu gerçeği! Örnek olarak benim köyümden (Güney’de kalan Boğaziçi/Aytotro) dört kişi vardı İngiltere’den gelen ve ikisi evli barklı, çoluk çocuk sahibi kişilerdi.  Evlerini, eşleri ile çocuklarını bırakıp gelmişlerdi.

İkincisi, Zir kampında eğitim gören ilk üniversite öğrencilerinin Ada’ya normal yoldan havayolu ile geldiği! 21 Aralık 1963’ten sonra duran uçuşlar bir süre sonra yeniden başlamıştı. Yani bazı üniversite öğrencileri Erenköy’de değil, başka bölgelerde göre yapmıştı. Bu da ya bilinmiyor ya da söylenmiyor.

Elbette ki önemli olan o bilinç ve “ruh”tur, Kıbrıs Türkleri’nin yurtlarını savunmak için nasıl özveri ve yiğitlik göstermeleridir ama tarihi de doğru yansıtmak gerekmektedir.  

ERENKÖY MÜCAHİDİ HÜSEYİN LAPTALI’NIN YAZAR VE ŞAİRLİĞİ

Erenköy Mücahidi Hüseyin Laptalı (Lapta, 1940 - 2021) için, ölümünden sonra çok şeyler söylendi, açıklamalar yapıldı, haberler yayımlandı. Ne yazık ki Laptalı’nın  kitaplarından söz edilmedi. Oysa Laptalı’nın yayımlanmış dört kitabı vardır:

1) Erenköy Sürüngeni  (Şiir) 1965.

2) Erenköy Sürüngeni I- Özgürlüğün Bedeli (Anı) (yty)..

3) Erenköy Sürüngeni II- (Özgürlük Geleceğe, Gelecek İse Umutlara Kalmıştı…).(Anı) 2004

4) Erenköy Sürüngeni, Soykırımı Hissederken- Anılar ve Şiirler (Anı – Şiir) 2008

Hüseyin Laptalı’nın ilk kitabı “Erenköy Sürüngeni”nin en belirgin özelliği, özgünlüğü ve önemi, 1965 yılında yani üniversiteli gençlerin, Erenköy’den Türkiye’ye geri çekilmesinden hemen sonra sıcağı sıcağına yayımlanmış olmasıdır. Kitap, bir anlamda üniversite öğrencilerinin Erenköy’e çıkış ve oradaki mücadele sürecini, o günlerde, “günlük tutarcasına” yazılan şiirlerle öyküler.

1965’te İstanbul’da, İstanbul Türk Talebe Cemiyeti Yayını olarak yayımlanan kitap, 64 sayfa ve üç bölüm olup içinde 21 şiir vardır.

Laptalı, “Ön Söz”de,  kitabının “I. Bölüm”ünde Erenköy’e nasıl gidildiğinin yanıtının bulunacağını belirtir ve “Her şeyimizi nasıl feda ettiğimizi, vatanımızdan başka hiçbir şey düşünmediğimizi göreceksiniz” der.

Bu bölümdeki ilk şiir olan “Antalya Rüyası”nda, 21 Aralık 1963’te Akritas Planı’nın uygulanmaya konması ve Türk direnişinin başlaması üzerine, Türkiye’de okuyan Kıbrıslı öğrencilerin harekete geçip Kıbrıs’a çıkma yönündeki çabaları ve sonuçta adaya çıkışları anlatılır.  

Öğrencilerin, kümeleşip kendi aralarında konuşmalarını şöyle yansıtır Laptalı:  

“Ölüm saçıyormuş kurşunlar

Dışarıda vıngılamaktan

Biz burada emniyette şu anda

Ana bacı kardeş

Vuruluyor Kıbrıs’ta

Uykulu gözlerle solgun çehreler

Küme küme olmuşlar

Bunları konuşuyorlar”

25 Aralık 1963’te Türk jetleri Kıbrıs’a uçuşu ise şöyle yansır:

“Haberler geldi

Akşama doğru

Çocuklar neşelendi

Acıklı bir neşeydi

İnanılmıyordu

Türk jetleri Kıbrıs’a uçuyordu”  (s.4 – 26)

           

“Günlük” niteliği taşıyan ve üniversite öğrencilerinin, Kıbrıs’a çıkmalarının hemen öncesinde, savaşa gidecek genç yurtseverler olarak psikolojik durumunu da yansıtıyor Laptalı:

“BELKİ DE

Belki de kafam

Ağrıdan patlayacak

Belki de beynim

Beyaz tomurcuk gibi açılacak

Belki de yeşil adada

Bu tomurcuklarla bahar olacak

Belki de kudurmuş Papaz

O zaman sakinleşip sus olup

Mest olacak

Kim bilir belki de insanlık

Bundan hiç utanmayacak”

                                    (30 Mart 1964 Gümüşsuyu kantini, s.28)

“ÖLÜME GİDİYORUM” şiirinde, bile bile “ölüme gidiş”in psikolojisi vardır: 

Evler alev alev

Dumanlar bulut bulut

Yanan köylerden

Yollar çığlık çığlık

Göçen köylülerden

Kanlar sası sası

Ölen kardeşlerden

Başım patlayacak

Çıldırtan bu hallerden

Kanlar sası sası

Ölen kardeşlerden

Ölüme gidiyorum”

                        (8 Nisan 1964, s.29)

Erenköy günlerini yansıtan “II.” ve “III. Bölüm”lerdeki şiirlerin tümü de “şiirsel günlük” olarak tanımlanabilir. Laptalı, bu iki bölümdeki şiirler için “Nasıl Çarpıştık? Çarpışırken neler hissettik? Çarpışmalardan sonra idam sehpasında bir buçuk sene nasıl bekledik” sorularını sorar ve yanıtını da verir:

“Muhasarada olduğumuzu ve her türlü hareketimizin düşman tarafından görüldüğünü unutmayınız. Düşman, yüksek tepelere mevzilenmiştir. Bize kuş bakışı bakmaktadır.

“Düşmanın keyfi geldi. Üç kurşun attı Kenan’a. Kenan şehit oldu. Elimiz, kolumuz bağlı intikamını alamadık. Sadece ‘Ateş etmeyin, düşmanı kışkırtmayın” emrini verdiler bize.

“Son defa bir çıkış yapmak, düşmanla hesaplaşmak istedik. Bunda kararlıydık. ‘Hadi kendinizi düşünmüyorsunuz. O kadınları, o çocukları da mı düşünmüyorsunuz? Ya o her gün yanlarından geçerken yanacıklarını okşadığınız çocukları da mı düşünmüyorsunuz’ dediler.” (s. 5)

Laptalı, “II. Bölüm”de yer alan, aşağıdaki başlıksız ama tarih ve yer (8 Ağustos 1964 Havan Tepe) notu olan şiirinde,  günlük gibi sıcak çatışma günlerini şöyle anlatır:

“Çarpışma günlerinde

Geceleri seçerdik gündüzlere

Sesler kesilir

Ölüm sessiz gelirdi

Elim tetikte

                        Fişek namluda

                        Bakıyorum

                        Düşman tarafına

                        Dağlar

                        İnsan yok dağlarda

                        Ateş kusuyor dağlar

                        Dönüyorum

                        Dost tarafına

                        Yanan dağlar

                        Çözülen insanlar

                        Denizden dövüyor düşman

                        Çat çat

                        Şarapneller mermiler üstümde

                        Ha patladı

                        Ha patlayacak

                        Güneşe bakıyorum

                        Hâlâ yüksek çok yüksek

                        Ah ne zaman alçalacak

                        Ah ne zaman akşam olacak

                                                           (8 Ağustos 1964 Havan Tepe, s. 30)

“Sonlar” şiiri, Erenköy mücahitlerinin ölümüne savaşma azmine örnektir:

“Son çağrı

Öyle de ölürüz böyle de

Gel kardeşim saldıralım

Belki de ölümü öldürürüz

Son ümit

Öyle de ölüm böyle de

Ben gidiyorum kardeşim

Belki de ölümü öldürürüm

Son cevap

Biz de geliyoruz kardeşim

Belki de ölümü öldürürüz

Son durum

Ölü ölümü öldürdü  

(8 Ağustos 1964, s. 31)

(Kitapta “Ölü ölümü öldürdü” dizesi için  “Erenköy’de dilden dile dolaşıyordu” notu vardır.)

Türk jetlerinin gelişi de, “Jetler ve Biz” şiiriyle, altındaki “ 8 Ağustos 1964” tarihiyle verilir:

“Jetlerimiz ilk akınlarında düşmanı bombalamadan süzülüp gittiler.

Baktıkça

Ufukta görünen

Toros’lara

Denize atlayıp

Son defa gülmek

Son defa bağırmak

İsterdim

Korkunç dalgalardan

Zavallı insanlara   

(8 Ağustos 1964, s. 32)

            “III. Bölüm”de de tarih atılmış “günlük nitelikli” şiirlerle, destansı Erenköy Direnişi’nin çeşitli yönleri şiir diliyle anlatılır. Şiirlerin başlıkları bile içeriği ile ilgili algı yaratmaya yeter: “Nöbetçiye,” “Bir Şehit Üzerine,” “Erenköy’de Selamlaşma,” “Mücahidin Dilinde Dolaşan,” “Söz ve Mücahit,” “Sual Cevap,” “Çirkinlikler - Geceler,” “Renkler Hisler,” “Kazmacı,” “Genel Kuruldan Sonra,” “Erenköy’ün Kamburu yahut Muslu Dayı,” “Yirmi Dört Saat,” “Anavatan – Yavruvatan.”   

            “Anavatan – Yavruvatan,” kitabın son şiiridir:

“Yaz

Böyledir bu haller

Anası yavruyu sallar

Yavru ağlar

Ağlar da ağlar.”

                        (10.2.1966, s. 64)

            Hüseyin Laptalı, anı nitelikli kitaplarında da az sayıda şiire yer verir. “Erenköy Sürüngeni Özgürlüğün Bedeli” kitabının “sonunun sonu” (yazarın kendi ifadesidir s. 346) da şiir olarak verilir. “Dostluk” başlıklı bu şiir, Annan Planı öncesinde, ironik bir eleştiridir:

“Yeğenim Mustafa, hasta ediyorsun beni,

Diyorsun ki…

Ben AB’ye gidiyorum.

Gel, dellenip gitme.

Yorgo uyanıktır,

Sana Drahoma verip kandırıyor,

Ocağına incir dikecek.

Bırak Yorgo’yu Güneyde,

Senin de bir gecekondun olsun Kuzeyde.

Komşuculuk oynarsınız güzel güzel,

O sana gelir, sen ona gidersin,

Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı olur.

Kız alıp kız verirsiniz ilerde,

Kol kola gidersiniz AB’ye;

İki bacanak gibi,

Bu işler böyle olur.

Göreyim sizi,

Aşk güzel şeydir.”

                        (3 Şubat 2003 Sabahın körü, saat dört, s. 346)         

SONUÇ OLARAK

Erenköy konusu, Kıbrıs Türk Edebiyatı’na oldukça yoğun biçimde yansıdı. Hüseyin Laptalı, Erenköy’ü ilk yazanlardandır ve bütün eserleri Erenköy direnişi üzerine olup Erenköy Sürüngeni” adını taşır. Kitapları birbirinden ayıran, bu adın ardından gelen ve tamamlayıcı ad denebilecek ektir.

İlk eseri olan “Erenköy Sürüngeni,” Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda, Erenköy Direnişi’ni şiirsel günlükler (ya da şiir - günlükler) halinde anlatan tek yazınsal yapıttır. Bu özelliği dolayısıyla Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi’nde yeri vardır.

Hüseyin Laptalı ile tüm Erenköy şehitlerinin toprağı bol ruhları şad olsun.