Düşünce Ortamı HUKUK, ADALET VE KIBTEK

İsmail BOZKURT

“Eğer bir ülkede yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılık, istismar, rüşvet ve benzeri yasa dışılık savları ayyuka çıkmışa ve kamu vicdanı bu savlardan rahatsızsa, KIBTEK (Elektrik Kurumu) bu savların içinde ciddi oranda yer alıyorsa, buna karşı yalnız KIBTEK genel müdürü "fazla mesai" suçlaması ile yargısız tutuklanırsa ve BRT genel müdürü seçim yasakları suçundan hapse gönderilirse o ülkede ciddi bir hukuk/adalet sorunu var demektir.”

Yukarıdaki paragraf benim 8 Haziran 2022 günü sosyal medyada yaptığım bir paylaşım!

Peşinen açıklık getireyim. Paylaşımımda amaç mahkeme kararlarını tartışma konusu yapmak değil! O bambaşka bir konudur. Mahkeme, önüne gelen konulara bakar. Ayrıca hukuk ya da adalet, yalnız mahkeme kararları değil.  Siyasal erkin tüm işlemleri de hukuk ve adaletle bağlantılıdır. 

Bir mahkeme kararının adil olup olmaması, yalnız doğrudan o kararın ilgili olduğu olay bakımından değerlendirilemez. Benzer başka olaylar için ne yapıldığı ya da yapılmadığı da önemlidir. Bu ülkede benzer ya da benzer olmayan yığınla yasadışı olay var ama neredeyse hiçbiri ya da belki çok azı yargıya taşındı. Yani yasadışılıkların yargıya taşınmaması/mahkeme huzuruna çıkarılmaması “olağan”a dönüştü. Algı da öyle! Buna karşı, bu ülkenin en tartışmalı ve yığınla yasa dışılık şaibesi ile karşı karşıya olan -ve yasadışılıkları birçok kez Kurum yetkilileri ve siyasetçiler tarafından da dile getirilen-  Elektrik Kurumu’nun Genel Müdürü, yalnız "fazla mesai" istismarı suçlaması ile yargısız tutuklanırsa ve başta siyasetçilerin, -seçim yasaklarının delinmesi bağlamında- büyük olasılıkla “dünya rekortmeni” olduğu bir ülkede yalnız BRT genel müdürü seçim yasakları suçundan hapse gönderilirse, o ülkede gerçek anlamda ciddi bir hukuk/adalet sorunu var demektir.   

Kimse kusura bakmasın ama bu, “kara mizah” gibi bir şey ya da “günah keçisi” meselesi!

Yargı karar vermedikçe elbette ki herkes “masum” sayılır. Bu çok doğru ama özellikle de “kamu” söz konusu ise, yargının karar vermesi için gerekli ortam ve koşulların yaratılması, yani konunun yargının önüne gitmesi gerekir. Eğer konu şu ya da bu nedenle yargıya gitmiyorsa/götürülmüyorsa, hele de söz konusu olan siyaset ve kamu ise “şaibe” kuşkusu güçlenir. Bir de “şaibe” kamuoyunda “algı”ya dönüşürse, konu yargıya götürülmediği sürece toplumsal bellekte soru işaretli olarak canlı durur.     

“Bir yerden başlamalı” diyerek olaya alkış tutanlar da var. Ben ona da razıyım. Yani bu bir başlangıçsa ve gerisi gelecekse “muhteşem” olur da bu, tek başına yargının işi değil ki!

Aslında yaşananlar, ülkenin hukuk/adalet sisteminin “kral çıplak” gerçeğiyle yüz yüze gelmesi için iyi bir neden ve iyi bir fırsat! Olur mu bilemem ama bu ülkenin en temel ve büyük sorunu olan “siyaset kurumu” ile bir yerlere gitmek çok da kolay olacağa benzemiyor.  Barış Manço’nun bir eserine de konu olan “deveye hendek atlatmak gibi bir şey! 

İşte esas mesele bu!

        ŞU BİZİM ELEKTRİK SORUNUMUZ

            Yukarda KIBTEK konusuna da değindim. KIBTEK’e devam edeceğim ama aynı içerik ve doğrultuda ya da “şaibe”ler bağlamında değil! Oldukça insancıl ve tecimsel bir konuda!

            Geçen 8 Haziran (2022) günü, sabah 08 gibi evimde elektrik kesildi. “Arıza”ya  bağlandım ve o gün 09.00 – 16.00 arasında evimin de olduğu bölgede elektik olmayacağını öğrendim. Sesli yanıt sistemi, kesintinin 16’dan önce bitebileceği ya da 16 sonrasına sarkabileceğini de söylüyordu.     

Saat 16 oldu ama elektrik yok. Saat 17 oldu yine yok. Bir süre daha bekledikten sonra  bilgi almak için telefona sarıldım ve arızaya ulaştım. “7’nci sırada” olduğumu öğrendim ve eyvallah deyip bekledim. Her numarada biraz bekletilerek bekleme sıram 7’den 6’ya, 5’e, 4’e, 3’e, 2’ye kadar düştü. Sonra “bekle babam bekle!” 7’den 2’ye düşen bekleme sıram, bir türlü 1’e ve sonra bana gelmedi. İnat edip on dakika kadar bekledim. Ne gezer? Sinir içinde telefonu kapatıp sosyal medyada şu paylaşımı yaptım: 

“Bugün sabah 09.00-16.00 arasında Yeniboğaziçi’nde planlı elektrik kesintisi vardı. Saat 17.22 ama elektrik yok. Arızaya sormak istedim. Sıra numaram 2'den 1'e düşmedi. Dakikalarca beklediğim halde ‘ne hikmetse' sıra bana gelmedi. Hiç olmazsa insanın bilgi alma hakkına saygı gösterilmesini beklerdim. Ne alaka?”

Bu paylaşımdan sonra birçok kişi ayni şeyle karşılaştıklarını söylediler. Yani “ne hikmet” ise sırası gelmeyen yalnız ben değilim. Bu bir uygulama ve açıkçası insanların bilgi alma hakkı ile “alay ediliyor.”

Yaklaşık yarım yüzyıldır, kendi elektrik otoritemiz var ama niye o kadar uzun süre ile elektrik kesintisi yapıldığını sorsak işe yaramaz. Niye “yetersiz üretim” olduğunu sormak da duvara toslamak gibi bir şey ama “be kardeşim”/”be gardaş,” insanlarla/müşterilerle dalga geçilmesin bari!  

 Tanrı aşkına, şu KIBTEK denen kurum, “insancıl” davranamaz mı? İnsanların bilgi almak hakkına saygılı olamaz mı? Ya da bırakın insancıllığı, muhataplarına “müşteri” değeri veremez mi? O kadar mı zor?