İsmail BOZKURT
Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 tarihinde, saat 23.30 sıralarında evinin önünde "faili meçhul" bir cinayetin kurbanı oldu. Olay bugünlerde yine gündemin başında! Yapılan bazı açıklamalar, küllendiği sanılan ama aslında içten içe yanmayı sürdüren olayı, bu kez çok da yaygın ve büyük boyutta tartışılır duruma getirdi.
Bu toz duman içinde her söyleneni doğru kabul etmek elbette ki mümkün değil! Olaya yalnız dar siyasal çıkar ya da ideolojik saplantılarla yaklaşanlar, hedef saptırmaya çalışanlar, peşinen hedef gösterenler olabilir. Bu bakımdan ciddî, kararlı, yansız, tarafsız ama sonuca giden yöntemlerle olayı incelemek ve soruşturmak gerekmektedir. Halkın/kamu vicdanının rahatlaması ve Türkiye ile KKTC’nin üstüne inen sis/giz/sır ve kuşku perdesinin kaldırılması için bu koşuldur.
KUTLU ADALI KIBRIS TÜRKLERİ’NİN BİR DEĞERİDİR
Olay dolayısıyla söylenegeldiği gibi Kutlu Adalı, yalnız bir gazeteci değil; şiir, roman, tiyatro, gezi gibi değişik yazınsal türlerde kitapları olan ve Türkçeyi çok iyi kullanan bir yazar, edebiyatçı, aydındır.
Gazeteciliğe 1959’da Nacak Gazetesi'nin Yazı İşleri Müdürü olarak başladı ve yaşamının sonuna kadar gazeteciliği sürdürdü. Eleştirel, uyarıcı, yergi ağırlıklı ama kültürel birikimi olan yazılarıyla, okunan ama üslup ve içeriği dolayısıyla siyasetçilerin hışmına uğrayan bir yazardı.
Kamu görevlisi olarak müdürlükleri, müsteşarlığı, bir de pek bilinmeyen bir de siyaset girişimi vardır. Dönemin Toplumcu Kurtuluş Partisi’nden milletvekilliğine aday olmak istemiş ama bu gerçeklememiştir.
“ŞAİR” KUTLU ADALI
Şiirlerinde derinlik vardır. Daha çok “insanlık halleri” ile “insanlık dramları”nı anlatır. Şu iki dizesi, emperyalizme/sömürgeciliğe kızgınlığının çarpıcı bir yansımasıdır:
İstilaya uğramaya görsün yurdun
Ülkende sıkılmış limona dönersin çocuğum
Aşağıdaki, ironi yüklü kısacık şiir ise, ABD özelinde emperyalizm ve sömürgeciliğe bakış açısını yansıtır:
Aaaa…
bakın bakın
bakın bakın aaa…
uzaya insan attı gene
rödgenciler
“Girne Kıyısında” şiirinde anlattığı köylü kızı Kıbrıs’ın ta kendisidir:
Zeytin topluyordu küçük köylü kız
Örülmüş saçlarına takıldı gözüm
Lapta’nın limon bahçeleri gibi yeşil mi desem
Vasilya’nın dağları gibi çamlık mı desem
Lambusa Kıralı gibi soylu mu desem
Zefiros gibi esen bahar yeli mi desem
Deniz uzanıyordu önümde gözleri gibi yeşil
Şiirin devamında, zeytinin değirmen taşları arasında ezilmesi, çağlar boyu Kıbrıs’ın ezilmesine benzetilir.
Şiir kitabına adını veren “Tutsak Bağırtı” şiirinde Kıbrıs’ın İngiliz yönetimine geçmesini ve 82 yıl sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını anlatır. Şiir şöyle biter:
Derken bir bayrak indi:
Bir bayrak çekildi Yeni Saray’a; yeniden
Seksen iki yıllık tutsak bir yaşlı bağırdı
Yaşasın Türkiye!...
20 Temmuz 1974 için yazdığı “MEMET” şiirinde ise ulusalcılığı tavan yapar:
Yıllardır söylediğimiz yarım türküler
Şimdi ötede
İşte el eleyiz, işte öpüyoruz, kucakladık işte
Bir başkayız seninle şimdi.
Şiir, şöyle sona erer:
Sen bu topraklara değiniyorsun artık Memet
Memet bu toprak bizim!
Kutlu Adalı, Kıbrıs sorununu, Nasrettin Hoca fıkralarını yerlileştirerek şiir diliyle ve mizahî bir dille anlatır:
Biz de papazı bindirelim ters eşeğe
Ve hoca sorsun papaza
-A papaz efendi bu halin ne?
Neden eşeğe ters bindin öyle?
Ve papaz cevap versin hocaya
-Arkamda kalanları göreyim diye
Ve papazın ardında kalanlara bakalım
Yerde yatan ölüler
Yıkılmış, yanmış evler
Kan, barut, silâh, bomba
Eoka, tedhiş, terör, suikast
Korkunç Akritas Planı
Faşizim, ırkçılık, emperyalizm
Yabancı üsler, Türk kantonları
Parçalanmış, bölünmüş, parsellenmiş Kıbrıs
Ağlayan halk, gülen çıkarcılar
Bir örnek de şu:
Kıbrıs Rumları da biliyor
Enosis yaygarasının tutmadığını
Amma Papaz Makarios hazretleri
Bizim Hoca gibi umutlu
-Ya tutarsa diyor
Evet ya bir tutarsa
Rumların Enosis rüyaları
Ya kan gövdeyi götürür
Ya da Türklere yol gözükür!
KUTLU ADALI’NIN EDEBİYATÇI YAZARLIĞI
Kutlu Adalı, kamu görevlisiyken, köyleri dolaştı ve köy yaşamını gerçekçi çizgileriyle "Köy Raporları"nda topladı. Daha sonra bu raporları, Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda klasiklemiş sayılabilecek az sayıda kitaptan biri olan Dağarcık’ta yayımladı. Dağarcık, gezi edebiyatımızın çok güzel ve ilk örneklerinden olduğu kadar, dönemin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik ortamı için müthiş bir kaynak eserdir. Doğu Anadolu’da bir akraba evinde geçirdiği dönemi anlatan Kağnı adlı kitabı da yöre için aynı doğrultuda bir kaynak eserdir.
Kutlu Adalı’nın roman adını vermediği ama roman olan 1969’da yayımlanmış iki çok ilginç eseri de vardır: Çirkin Politikacı Pof ve Hayvanistan. İkisi de, insanı güldüren, o oranda düşündüren, diktaryotal polis devletini hedef alan politik taşlama ve kara mizaha dayalı siyasal yergi romanıdır.
Çirkin Politikacı Pof’ta, kitabın başkahraman Pof, çirkin ve popülist bir politikacıdır. Kutlu Adalı, Pof’u şöyle anlatır: “Pof, yere düşen kaba ve yumuşakça bir şeyin veya havası boşalan bir nesnenin çıkardığı sesi anlatır: Yastık pof diye yere düştü. Balon pof diye söndü. Fakat buradaki Pof, her ülkede olan çirkin politikacı tipinin temsilcisidir. Bazan başta olur, bazan kıçta, bazan da ortada! Arzu edilen, hiçbir yerde olmamasıdır. Fakat gel gör ki o her yerdedir ve yalnız menfaatini düşünmektedir. Her şeyden önce rey avcısıdır, demagogtur, çıkarcıdır, yalancıdır, düzenbazdır. Böyle olmasına rağmen taraftar bulur ve durmadan el sıkar. Onun için elini size de uzatabilir. Fakat bu eli sıkmadan önce, içinde ne olduğunu düşününüz. Çünkü pof, yukarıda dediğimiz gibi, sizden menfaati olmasa elini uzatmaz.”
“Hayvanistan” adlı eserinde roman kahramanları hayvandır. George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nden esinlenme vardır ama böyle olması eserin değerini azaltmaz.
Hayvan Çiftliği’nde esas hedef Stalinizm olmakla birlikte Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası ve benzeri tüm totaliter ve polisiye rejimler mizahî bir dille eleştirilir. Kutlu’nun Hayvanistan’da eleştiri, doğrudan “totaliter sosyalizme” yöneliktir ama bu eleştiri tüm totaliter ve polisiye rejimler için geçerlidir. Adalı’nın bu romanı, Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda, ilk ve tek “hayvan öyküsü (fabl) tarzındaki siyasal yergi (hiciv) romanı olup mecazlı ve ironik bir dille yazılmıştır. Anlatılan “hayvanlık halleri,” aslında “insanlık hallerinin” ta kendisidir.
SON OLARAK
6 Temmuz 1996 tarihinde, saat 23.30 sıralarında evinin önünde otomatik bir silahtan kendisine yöneltilen kurşunlarla "faili meçhul" bir cinayetin kurbanı olan Kutlu Adalı, öyle bir insan, öyle bir yazar, öyle bir aydındı. Ruhunun ve kamu vicdanının rahatlaması için olayın aydınlatılması ve onun canına kıyanların adalet önünde hesap vermesi gerekir.
Ruhu şad toprağı bol olsun!