Siyaset kurumumuzun içine düştüğü durum ortada, Mısır’daki sağır sultan bile duymuş: Yerlerde sürünüyor, saygınlığı sıfır hatta sıfırın altında! Daha da kötüsü ona zerre kadar güven kalmamış. Bu, o kadar açık seçik ve belirgin ki doğrulayacak başka kanıta gerek de yok. Esasen bütün kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor.
Dünya yanıyor, memleket yanıyor ama bizim siyaset kurumumuz kısır bir döngü içinde çırpındıkça batan bir görüntü sergiliyor. Sanki bu dünyada değilmişiz gibi! Post kavgası cabası! “Sidik yarışı” da denebilir.
Ayrıca yakın tarihimizde, reddedilen ve siyaset kurumuna atılan şamar niteliğinde olan iki anayasa referandumunun reddedilmesi olayı var. İki anayasa referandumunda da seçmene sunulan anayasa değişiklikleri, reddedilmeyi gerektirecek içerikte değildi. Red, siyaset kurumuna duyulan güvensizliğin ve ona saygı duyulmadığının kanıtı idi.
“SİNE-İ MİLLET” KARARI ALABİLMEK
Bu berbat durum içinde Halkın Partisi’nin “sine-i millet” kararı, kararmış bir gökyüzünde parlayan bir yıldız gibi! “İstifa” gibi, yalın ve kişisel bir davranış biçiminin /duruşun görülmediği siyaset kurumumuzda, bir partinin sine-i millete dönme kararı, O parti için “yüzde yüz,” siyaset kurumu için “bir nebze” yüz akı” anlamı taşır. Nedeni, niyeti, hedefi, amacı ne olursa olsun alkışlanacak, takdir edilecek, saygı duyulacak bir davranış biçimi, bir duruş söz konusudur.
Sine-i millet kararının eleştirilecek yönleri de olabilir, sonuç da vermeyebilir. HP’nin sonunu da getirebilir hatta getirme olasılığı az değildir. Daha birçok şey de sayılabilir, eleştiri yapılabilir. Hiçbiri ama hiçbiri, olayın özünü, görkemini, “yüz akı” olma niteliğini zedeleyemez.
Benzer bir olay 1990’da Demokratik Mücadele Partisi (DMP), daha doğrusu bu ad altında seçime giren CTP ile o dönemin TKP’si tarafından yaşatıldı ama o olay “sine-i millet”e dönmek değildi. O olayda, DMP listesinden kazanan CTP’li milletvekillerinin tümüyle TKP’li milletvekillerinin çoğunluğu (iki milletvekili buna katılmamıştı), Meclis’te and içmeyerek milletvekilliği sıfatını tam olarak kazanmamıştı. Olayı küçümseme anlamında söylemiyorum bunu! Muhteşem bir olaydı o da ama tam olarak HP’nin karar verdiği “sinei millete” dönmek değildi ki bu da HP’nin duruşunu tarihimizde ilk yapar. Söylemek istediğim budur.
Elbette ki bütün bunlar için kararın verilmiş olması yetmez, uygulanması, hayata geçirilmesi takdirde! Söylediklerim o durum için geçerlidir.
SONUÇ OLARAK
HP’nin sine-i millete yani Türkçesi ulusun bağrına dönme kararının ne getireceği, ne götüreceğini kestirmek kolay değil! İki yönlü gelişme/duruşun, belirleyici olacağını düşünüyorum. Birincisi ana muhalefet CTP’nin tutumuna, ikincisi kurulan tartışmalı hükümetin göstereceği performansa bağlıdır.
CTP, izlediğim kadarıyla yoluna devam edecektir, sine-i millete dönme gibi bir eğilimi görünmüyor. Bu durumun, HP’nin sine-i millet kararının etkisini azaltacağı kesindir. Ünal Üstel Hükümeti’nin, tüm olumsuzlukları tersine çevirme gücü yoktur. (Hiçbir hükümetin yoktur, olamaz.) Buna karşı kötü gidişi yumuşatacak performans gösterebilir ki bu da HP’nin sine-i millet kararının etkisini azaltacak ikinci unsurdur.
Şu ya da bu, önemli olan öyle bir kararın verilebilmesi ve yaşama geçirilmesidir. .