Sanal helikopterime atlayıp Fransa’ya uçuyorum. Değmeyin keyfime. Önce Ciro ( İtalya bisiklet turu ) arkasından Fransa bisiklet turu. Fransa turunda yarışan bisikletçilerle birlikte karıl karış geziyorum Fransa’yı. Sürülmemiş ekilmemiş bakılmamış mamur edilmemiş bir metrekare toprak görmek na mümkün. Bir memleket nasıl sevilir, bir memleketin sakini ve yurttaşı sevdalısı nasıl olunur, bu bisiklet turları bunu çok güzel anlatıyor. Köylerden geçiyoruz, bisikletçiler asfaltta ben havadan, ne olsa da bir tek su deposu ya da anten görsem çatılarda. Bütün Fransa’yı havadan gezsem, bizim Çatalköy ve Ozanköy de olduğu kadar villalara ait özel yüzme havuzu görmeyceğimi biliyorum. Herhalde bu fransız milleti henüz bizim refah seviyemize ulaşmamış olmalılar ki, nerdeyse hiç girmeyecekleri ve fakat yanında face ve twiteere koymak için başında-kenarında mutlaka selifie ( özcazibe –post modern narsizm ) çektirdikleri, bir de mangal yakıp şiştir, şeftalidir suflakidir, kaburgadır biftek antrikottur diye etoburluk yapacakları ÖZHAVUZ yapmıyorlar. Köyleri bildiğiniz köy, küçük-büyükbaş hayvanlar besliyorlar ama köy ne inek fışkısı ne koyun gübresi ne de Girne ve daha nice köyler gibi tavuk boku kokmuyor. Nerden mi biliyorum. Temiz be refik tertemiz köyler, yöresine göre ne yetiştiriliyorsa ekiyor bakıyor hasat ediyorlar. Tabbi ki geri kalmış oldukları için, kuraklık parası diye bir kavramdan haberleri bile yok. Köylüyüz biz deyip, ekip biçiyor bakıyorlar ve gecelerini de kendilerinin imalatı olan şarap eşliğinde peynir ve dansla geçiriyorlar. Nasıl ormanlar, nasıl yollar, olabildiğince az trafik levhası, ve tertemiz şehirler arası yollar, daha bizim kentsoylu seviyemize gelmedikleri için genelde yeryüzünün ve özelde de Fransa’nın, tanrı taalâ hazretleri tarafından onlara, çöp tenekesi ya da çöplerin biriktirildiği bir yer olarak bahşedildiğini bilmiyor, tam dabizim aksimize, burası memleketimiz, ona ne kadar iyi davranırsak o da bize karşı o kadar verimli olacak diye çağdışı, post modern olmayan bir salaklık içinde çalışma vakitlerinde çalışıyorlar ve eğlenmeye ayırdıkları vakitler de var eğleniyorlar. Aslında eğlenmenin ne olduğunu bildiklerti de pek söylenemez. Öyle vur patlasın, mahalle sokak köy semt emrimize amade, biz eğlenirken kimsenin uyuma dinlenme hakkı yoktur olamaz zihniyetinde değiller. Belki bir gün öğretiriz onlara ki BİREY dünyanın merkezidir ve BİR BİREY NE İSTERSE YAPAR, İŞTE BU ÖZGÜRLÜKTÜR. Zavallı fransızlar, onlara acıyorum toplu yaşama kuralları ve bir birlerine saygıları var. Memleketlerini seviyor ve mamur hale getirmişler . Halbuki bu dünya ölümlü, Girne’yi , Lefkoşa’yı, Mağusa’yı birlikte mi götürceğiz. Hele de KKTC yi Canı cehennme vuralım patlatalım çalıp oynayalım hem da şıkıdım şıkıdım.