Merhaba sevgili Vatan okuyucuları…
Bu sütunlardan sizlere çeşitli zamanlarda çeşitli konuları kapsayan yazılarla seslenme fırsatım oldu. Çevresel konular, kültürel ve sosyal konular derken bu sefer yurt içi ve yurtdışı gezilerim sırasında karşılaştığım çeşitli olaylar, gördüklerim ve geziyle ilgili yorumlarımı sizinle paylaşmaya çalışacağım.
Geziler insanlığın gelişmesinde çok önemli unsurlardır.
Tarihe mal olmuş birçok kişi, kendi zamanının dünyasında birçok yeri dolaşmış ancak amacı gezmek olmadığından, tarihe gezileriye değil, fetihleriyle geçmiştir. Büyük İskender, Atilla, Yavuz Sultan Selim, Kristof Kolomb , Napolyon ve diğerleri..
Sırf gezmek, görmek, hükümdarlar ve kültürler arasında arasında iletişim kurmak için yola çıkanlar da vardı. Örneğin Marco Polo, Magellan, Evliya Çelebi ve diğerleri… Bu kişilerin yolculukları, dünya üzerinde kültürel değişim, yeni icatlar ve keşiflerin ortaya çıkmasuı açısından son derece etkili olmuştur.
Örneğin ipekböceğinin çinden çıkıp tüm dünyaya yayılmasında Marco Polonun ekibindeki papazların çok önemli rolü olduğu tarih kitaplarında yazılıdır.
Kendimizi bu gezginlerle kıyaslamak anacıyla bu yazıya başlamadık. Ömürlerini seyahat etmeye adamış bu kişilerle kemdimizçi kıyas edemeyiz elbette. Ama günümüzde, birkaç gün içinde onların katettikleri mesafenin kat be kat fazlasını dolaşmak mümkündür.
Çağımızın ulaşım araçlarınıkullanarak gerek Kıbrıs içinde ve gerekse diğer ülkelere yaptığım gezilerde karşılaştığım ilginç olaylar ve yerler, birçok kişinin ilgisini çeker diye düşünerek bu yazıya başladım. Ne kadar ilgi çekeceğini göreceğiz.
DOLANDIRICILKTA DÜNYA ŞAMPİYONU İNSANLARIN YAŞADIĞI BİR ÜLKEYE YOLCULUK
Yurtdışı gezilerimle ilgili olarak en ilginç bulduğum bir dış geziyi anlatmak istiyorum. Bu gezi, Nijjerya gezisiydi. Yıl 1991. Yani 25 seneden fazla olmuş. O yıllar, piyasada iş yapmaya başladığım ilk yıllardı. Uzun yazışmalardan sonra birkaç firmayla deneme mahiyetinde iş yapmaya karar vermiştim. Bu firmaların istedikleri numuneleri göndermiş, işin nasıl bir süreçten geçeceğini kararlaştırmak amacıyla bu firmalara bir ziyaret gerçekleştirmek üzere yola çıkmıştım. İstanbuldan direkt uçak bulunmadığından THY ile Roma’ya gidip Romadan Alitalia ile beş saatlik bir uçuştan sonra Nijerya’nın o zamanki başkenti Lagosa varacaktım. Yolculuğa başlarken, dolandırıcılıkta dünyanın bir numaralı ülkesine gitmek üzere yola çıktığımı asla tahmin edemezdim.
Uçak Romada havalandıktan sonra yolcuların yarısından fazlasının zenci olduğunu fark ettim. Yanımda oturmakta olan Afrikalı gençle konuşmaya başladım. Hatırımda kaldığına göre adı Jeff veya onun gibi bişeydi. Ankara’ da okuyan bir üniversite öğrencisiymiş. Yol boyunca kendisiyle sohbet ettik. Türkiyeyi ve Türkleri çok sevdiğini anlattı. Benim iş için ülkesine gitmemden memnun olduğunu, ancak dolandırıcılara dikkat etmem gerektiğini söyledi. Diğer tarafında ve sıranın diğer ucundaki 3 koltukta outran 4 Türk vatandaşı da iş için Nijerya’ya gidiyormuş. Jeff onlara da, bana da Lagos’a vardığımız zaman pasaport kontrolundan geçtikten sonra hiçbir vasıta veya kişiyle anlaşmamamızı, kendisini beklememizi söyledi.
Lagos Havaalanına indiğimizde neredeyse geceyarısı olmuştu. Pasaport kontrolundan geçip valizimi aldım ve yolcu salonunun dışına çıktım. Ama çıktığıma da, çıkacağıma da pişman oldum. Bir sürü taksi şoförü üzerime hücum etti. Hepsi de kendisiyle gitmemi istiyordu. Ben Jeff’in söylediklerini hatırladım. Şoförlere “Benim arabam var. Şoförümü bekliyorum” dedim. Bir an inanıp durakladılar Tam bu sırada kapıda Jeff göründü. Şoförlere; “Hadi gidin. O benim arkadaşım. Benimle gelecek. Siz başka yolcu bulmaya bakın” deyip gönderdi. Diğer Türk grubunu beklemeye başladık. Bu arada Jeff, Nijerya ve havaalanı hakkında bazı bilgiler verdi.
Nijeryanın nüfusu 120 milyon cibvarındaır. Aşağı yukarı 200 kabileden oluşmuştur. Nüfusun bir kısmı müslüman, bir kısmıda hristiyandır. Son zamanlarda sık sık darbeler, ihtilaller sonucu yönetim el değiştirmektedir. Ş,md,ki cumhurbaşkanımız Babangiba adlı bir askerdir.
Bu havaalanıda II. Dünya savaşı sırasında yapılmıştır. Bölgenin adı İKEJA’ dır. Orijinal adı Lagos Uluslararası Havaalanı olup 1970 ten sonra yeni terminal binası inşa edilirken askeri komutan Murtala’nın adı verilerek Murtala Muhammed Uluslararası Havaalanı olarak adı değiştirilmiştir. Yeni terminal binası resmi olarak 1979 yılında açılmıştır. Maalesef 1980 lerden beridir tehlikeli bir havaalanı olarak ün kazanmıştır.
Bu sırada diğer Türkler de kapıda belirdi. Jeff büyük bir taksi çağırdı, hepimiz yerleşince yola çıktık. Birkaç km ilerleyince karşıda barikata benzeyen bişey farkettik. Biraz daha yaklaşınca şoför “Polis barikat kurmuş, yoklama yapıyor” dedi. Jeff: “Sakın durma. Bunlar polis değil. Yoklama bahanesiyle arabaları durduruyorlar, gözlerine kestirdiklerini rehin alıyorlar. Sonra da fidye istiyorlar. Yavaşla, yanlarına gelince gaza bas” dedi.
Şoför çok ustaca bir hareketle denileni yaptı. Polis kıyafetli silahlı nöbetçiler arkamızdan bakakaldılar. Bütün olay birkaç saniye sürmüştü. Ben, arkamızdan kurşun yağmuru yağmasını bekliyordum ama hiçbişey olmadı. Bu da Jeff’in haklı olduğunu gösteriyordu.
Arabanın arkasında oturan Türklerden biri: “Nijeryalılar bizi hiç te hoş karşılamadılar. Bakalım başımıza neler gelecek!” diye söylendi. Onlar önceden bir otelde yer ayırtmışlardı. Onları otellerine bıraktık. Jeff
-Seni de bir otele yerleştirelim. Bu gece belki iyi bir otel bulamayız ama, yarın sabah ben gelir seni alırım. Daha iyi bir yer buluruz, dedi.
Ben zaten itiraz edecek durumda değildim Olur anlamında başımı salaldım. Taksiyle birkaç otele uğradık. Hepsi doluydu. En sonunda “Intercontinental “ isimli bir otelde yer bulduk. Jeff resepsiyondaki görevliye ertesi gün beni gelip alacağını söyleyip iyi biro da vermesini söyledi. Ben odaya yerleştikten sonra gitti. Ben de yorgunluktan perişan olmuştum. Saat sabahın ikisini geçmişti. Sırtüstü yatağa uzanıp gözlerimi kapadım. Ama uyku tutmuyordu. Gözlerimi açtım, Amacım pijamaları giyip yatağa girmekti ama….
Gözlerimi açınca tavanda koskoca bir örümcek görmeyim mi? Tavanda, en az on cm çapında bizim “Böğ” dediğimiz cinsten bir örümcek, tam karşımda konaklamıştı.
Onu görünce ne pİjama istedim, ne de ışığı söndürdüm. Gözlerimi örümceğe diktim, onu gözetlemeye başladım. Ayakkabımın birini de elime alıp yatar vaziyette beklemeye başladım. Eğer aşağıya inecek olursa, kendimi savunacaktım. (DEVAMI HAFTAYA)
YURT İÇİNDE BİR DOĞA KEŞİF GEZİSİ
Geçtiğimiz günlerde Uluslararsı Kıbrıs Üniversitesindeki bazı öğrencilerle piknik yapmaya karar verdik. Programda bir de doğayı keşif gezisi vardı.
Bir haftalık yağışlı havadan sonra o gün hava güneşliydi. Amacımız, Türkiyeden gelip burada öğrenim gören öğrencilere doğamızı tanıtmak, ot ve yemek kültürü hakkında bilgi vermek, ayrıca piknikte mangal kültürümüz ve şeftali kebabı hakkında kendilerine bilgi aktarmaktı. Malzemelerimizi alıp Haspolat kavşağından Taşkent piknik alanına doğru yola çıktık.
Yolda birkaç kez kısa molalar verdik.
Onlara hostes, yumurta otu, gafgarıt, gaz ayağını anlattık. Cinara, gavulla,gelincik otu, lapsana ve ekşili ot kesip tadına baktılar.Çeşitli otların arasından sadece ekşilice veya ekşili ot dediğimiz ot beğenildi. Ekşili otu o kadar beğendiler ki, birer demet de evde yemek için toplayıp götürdüler.
Taşkent piknik alanında ben daha önce de gitmiştim. Oradaki kilise açısından fazla bir değişiklik olmadı ama çevrede güzel gelişmeler oldu. Etraf çimle kaplandı, piknikçiler için mangalalr tahsis edildi. Eskiye oranla etraf daha temiz. Öğrenciler şeftali kebabını beğendi. Bunun yanında bahçeden kestiğim luvanaya limon, zeytinyağı ve tuz ekleyip hazırladığımız meze de çok beğenildi.
Gezi bitince öğrencilere geçirdiğimiz günü anlatam bir kompozisyon ödevi verdim. Gelen ödevlerden bir tanesini burada Vatan okuyuculaıryla paylaşıyorum:
Lefkoşa’da havalar yeni yeni kendine gelmişken güneşin açmasını da fırsat bilerek, sınıfça birlikte bir aktivite yapmak istedik Hocamız Halil Erdim eşliğinde gerçekleştireceğimiz piknik sosyal aktivitemizin gerçekleşmesi için herkes görev paylaşımında bulundu.
Az kişilerle oluşan bu piknik organizasyonumuz çok başarılı gerçekleşti herkes bulunduğu ortamdan ve gittiğimiz piknik tesisinden çok memnundu. Taşkente giderken durduğumuz otluk ovada herkes arabadan indi. Hocamız çizme giymemiz konusunda bizi de uyarmış ve yanımızda bir adet bıçak ve çizme getirmemizi söylemişti ama benim kıbrısta bahçe çizmem olmadığı için yanımda sadece bıçak getirebildim.
Kendimizi arkadaşlarımızla ve hocamızla yeşilliklerin arasında bulduk. Hocamız doğayla iç içe bir insan olduğu için haliyle tüm bitkileri tanıyor ve hangilerini nerde kullanabiliriz, hangilerini tüketebiliriz bunları gayet iyi biliyordu. bıçakla keserek bize hardal ve adını unuttuğum bir sürü ot ikram etti . İlk önyargılıydım tatlarının çiğken iyi olup olmaması konusunda ama sonra bu resmini çektiğim ve kompozisyonumun bir parçası yaptığım sarı çiçek görünümlü bitkinin saplarını yedikten sonra önyargım geçti. Çünkü ilk yemeye başladığınızda ekşi bir tat geliyor ağzınıza sonra üst üste birsürü yediğinizde 2005’lerde 2008’lerde yani çocukken yediğimiz (ekşi yüz) ‘ün tadı geliyor bir süre sonra.
Kısaca özetlersek burada herkes ailesinden uzakta belli bir amaç için yani eğitim almak için ailesinden sevdiklerinden uzakta eğitim görürken insanın hafta sonunda en az aile sıcaklığı gibi, aile ortamı gibi bölüm hocası ve bölüm arkadaşlarıyla birşeyler paylaşmak , güzel anılar biriktirmek, farklı yerler görmek İyi hissettiriyor. Ben kendi şahsı adıma çok güzel bir zaman geçirdim ve bulunduğum zaman dilimlerinde çok mutluydum emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
Kendi şahsım ve bölüm arkadaşlarım adına hocamıza çok teşekkür ederim . Bizi piknik alanına götürdü ve bahçesinden topladığı limon ,mandalina, greyfurt ve etleri mangalları getirdi çok teşekkür ederiz tekrardan . Bizi çok keyiflendirdi memleketine ait olan şeftali kebabını bizlere tanıttı. Bizlere hazırladı ve tadtırdı . Çok beğendik ve çok lezzetliydi. Aslında önemli olan bir ortamın sıcaklığı, samimiyet ve güleryüzdür. Finallerden önce bizi motive etti, iyi hissetmamizi sağladı.
Daha nice beraber geçireceğimiz güzel zamanlara, güzel anları yaşamaya. . .