Sabahın 7'si...
Yüzyıllık zeytin kökleri...
Daha dün gürül gürül zeytin yüklü dallar, bu sabah yerlerde...
O yüzyıllık zeytin köklerine baktıkça 'sokak ortasında kalmış, çırılçıplak bir insan' algısı doğuyor içimde...
Zeytin ağaçlarının kendinden utanması!!!
Bunları yazarken;
Kimseyi şikayet etme derdim yok!
Ne de birilerini, birilerine 'gammazlamak'!
Sosyal medya üzerinden 'olay çıkarma' falan derdinde hiç değilim!
Bilmem, anlamam, inanmam da bu tür 'atraksiyonlara'!
Bildiğim tek şey;
Mahallemin asırlık zeytinleri bir gecede gitti!!!
Belki de ilgili inşaat firması tüm izinlerini almış, yasal tüm sorumluluklarını yerine getirmiştir...
Belki de o kökler böyle çırılçıplak hale getirilip, bir yerlere transfer edilecektir.
Benim gerçeğim bunlar değil ama...
Benim gerçeğim, her sabah aralarından bisikletimle geçtiğim yüzyıllık zeytin ağaçlarımızın yerine 'dikine 8 kat'ın geleceği...
Benim sorunum, doğup büyüdüğü toprakların simgesi, zeytin ağacının gölgesinde büyümüş babama ne diyeceğimdir...
Sabahın 7'si...
Bisikletimi sürmüş eve dönüyorum...
Psiklojim yerle bir...
Yüzümde ter, gözlerimde iki damla yaş.
Hep yaptığım şey, kendi kendime konuşmak!
'Ağlasan ne yazar be Ahmet, çok geç! Hadi sür eve'!!!