Yazı uzundur Kıbrıs’ın ve korkunç, can dayanmaz deriz ama dayanırız ve hep şaşmışımdır yaz aylarında Kıbrıs’a, Kıbrıs adasında var olan iki ülkeye tatil için gelen turistlere.
45 derece ortalama sıcaklığı olan bu adada deniz suyu yaz aylarında Türk hamamı ya da sauna kıvamındadır ve kumlar da 1000 derece.
Allah akıl izan versin turistlere deyip geçeyim.
Gölgeleri kim sevmez yaz böyle olunca.
Gölgeleri sever misiniz.
Ağacı sevmeyenin gölgeleri sevme hakkı yok desem yeridir.
Evet ağaç severliğimiz sorgulanmalıdır.
Belki de bir milyon narenciye ağacını keserek arsa açmadık mı biz hiç utanıp sıkılmadan ve yarınları hatta önümüzdeki yazı ve yazda ağaç gölgesinin kıymetini aklımıza bile getirmeden.
Hani eyy eğitim bakanı ve gelmiş geçmiş bütün hükümetler hani eğitim çerçevesi içinde ülke ve tabiat sevgisine dair müfredatlar.
Çocukluğumda ağaç bayramı diye bir bayram vardı hakkıyla kutlamasak da öyle bir bayram vardı.
Sakın şimdi de var demeyin.
Derseniz bir daha demokrasi yok deme hakkınız olmaz.
Olmaz çünkü her ağzını açtığında siyasi parti yetkilileri demokrasi der ama fakat onlar için demokrasi bir sesten bir sözcükten ibarettir tıpkı okullardaki ağaç bayramı, çevre dersleri gibi.
Gölgeleri severiz de ağacı sevmeyiz biz.
Sevdiğimizi söylemek hayata karşı yalan söylemek olur.
Her bir kişi düşünsün son on yılda kaç fidan diktiğini ve kaç ağacın gerek meyve gerek zeytin gerek harup ve gerekse de orman ağacı olarak.
Her bir kişimizin hayata dair sorumlulukları var ve biz bu sorumlulukları umursamadığımız için KKTC bu günkü haldedir.
Hakkını teslim etmeliyim ki Suat Günsel bir kıraç olan ve mücahitlik yıllarımızda KOÇERO TEPELERİ diye isimlendirdiğimiz bölgede Yakın Doğu Üniversitesi ile birlikte yemyeşil bir alan yaratmıştır binlerce ağaç dikerek koruyarak besleyerek. Hayat ondan razıdır.
Türkiye’den gelen su ummak istiyorum ki hepimizi ağaç dikmeye karşı teşvik etsin ve en önce de okullarımızda bir ağaç dikim seferberliği ile ciddiyetle gerçekleştirilecek bir tabiat ve çevre dersi girsin müfredatlara.