Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıslı Türklerle ne uzlaşma, ne iyi ilişkide olma, ne de kardeşçe yaşamayı istiyor.
Ya ne istiyor?
Tüm Kıbrıs’ın sahibi olmayı istiyor.
Kıbrıs Türk halkı ile dünyanın bu talebini kabul etmesini istiyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; Kıbrıs Türk halkının kendi idaresi altında bulunmayı kabullenmesini ayrıca Kıbrıs’ın tümünde Rum egemenliği bulunmasını kabul etmesini istiyor.
Böylesi bir talebin, Kıbrıs Türk halkı tarafından kabul edilmesi mümkün değil!..
Ancak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu haksız talebinde ısrar ediyor.
Kıbrıs sorununa çözüm bulma yönünde taraflar arasında müzakere yürütülmesinden ve uzlaşma arayışlarından kaçınıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması arayışından kaçınırken Kıbrıs Türk halkını ambargo ve baskı altına alarak taleplerinin kabul edilmesi yönünde sıkıştırmaya çalışıyor.
Uyguladığı tecrit politikasını her geçen gün daha da yoğunlaştırıyor. Tecrit politikasının sıkı bir şekilde uygulanması için Kıbrıs Türk halkı yakın takibe alınıyor.
Kıbrıs Türk tarafının dış dünya ile yapacağı herhangi bir temas, anında engellenmeye çalışılıyor.
Neden?
Çünkü Kıbrıs’ın tek sahibi olarak kendilerini görüyorlar.
Böylesi bir düşünce yapısı ve tavrı ile hareket eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile nasıl iyi ilişki kurulabilecek ve uzlaşma yapılabilecek?
*
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, uygulamaları ile “ben uzlaşma ve iyi ilişki istemiyorum” diyor.
Dahası, “Türklerin bana tabi olmasını, benim şartlarımı, benim idaremi kabul etmesini istiyorum” diyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilileri, “iyi niyet” adına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin elinde bulundurduklarını aşamalı olarak kendisine teslim edilmesini istiyor.
“Maraş’ı bana ver, Gazimağusa Limanı’nı AB denetimine ver” diye talepte bulunan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilileri egemenliğinin adanın tümüne yayılmasını öngören açıklamalar yapıyor.
Adanın tümüne sahip olacakları koşulların gerçekleşmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapıyorlar.
Kuzey Kıbrıs’taki eski kiliselerin ve Rum malı olduğunu iddia ettikleri mal ve mülklerin kendilerine verilmesini, Maraş’ın iyi niyet olarak kendilerine verilmesini, Rumların Kuzey Kıbrıs’a yerleşmesi gerektiğini, her gün tekrarlayıp duruyorlar.
AB ve dünya kamuoyuna bu tür talepleri aralıksız bir şekilde yansıtıyorlar.
*
Rum halkı ve yöneticilerinin tüm Kıbrıs’a sahip olma arzusu ile bu yöndeki davranışları, uzlaşmanın önünde bir engel olarak dururken kendi egemenlikleri altında dahi olsa Türkleri barındırmak istemedikleri de bir başka gerçektir.
Bu gerçeklik de Güney Kıbrıs’ta sıkça kendini göstermektedir.
Güney Kıbrıs’ta Türklere ve Türklere ait olduğu anlaşılan şeylere karşı girişilen hareketler Türklerle iyi ilişki içerisinde olunmasının istenmediği ve Güney Kıbrıs’ta Türklere karşı olan tahammülsüzlüğün de hat safhada olduğu kanıtlanmaktadır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tavrı ile Kıbrıs’ta Türklerle iyi ilişki değil, Kıbrıs’ın tümünün katıksız Elen yapılmasının istendiğini göstermektedir.