Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri ve Gazimağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, Rum Temsilciler Meclisi’nde, KKTC’deki eski Rum mallarının alım-satımını caydırmak amacıyla cezaları artıran yasa tasarısının onaylanmasına tepki gösterdi. Hasipoğlu, bu yasal düzenlemeyi, Rum tarafının “KKTC vatandaşlarına gözdağı verme” ve “KKTC’nin inşaat sektörünü olumsuz etkileme” girişimi olarak nitelendirdi.
Hasipoğlu, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, Rum Temsilciler Meclisi’nin, KKTC’deki eski Rum mallarının alım satımını caydırmak amacıyla cezaları artıran yasa tasarısını onayladığını, yeni düzenlemeye göre, üçüncü şahsa ait taşınmazları tasarruf eden, işleyen veya kullanan kişiler için hapis cezasının iki yıldan beş yıla, para cezasının ise 5 bin eurodan 10 bin euroya çıkarıldığını belirtti.
Hasipoğlu, “Bu yasal düzenlemeyle, Rum tarafı, KKTC vatandaşlarına gözdağı vermek gibi gaflet içerisinde olması bir yana, ülkemizin inşaat sektörünü de olumsuz etkilemek gibi bir ihtiras içerisine girmiş durumdadır.” dedi.
- “Rum Yönetimi, hukuki gerçekliği kabul etmek istememektedir”
Rum tarafının tutumunu eleştiren Hasipoğlu, “Öte yandan liderleri, milletvekilleri ve siyasi parti başkanları, basında ve Avrupa meclislerinde boy gösterip, ‘Biz Kıbrıslı kardeşlerimizle, bir an önce çözüm yapmak istiyoruz’ diyerek, samimiyetsiziklerini aslında dünyaya haykırmaktadırlar.” dedi.
“Rum Yönetimi, hukuki gerçekliği kabul etmek istememektedir” diyen Hasipoğlu, 2005 yılından bu yana, KKTC’de Rum vatandaşlarına sunulan bir iç hukuk yolu olduğunu, Taşınmaz Mal Komisyonunu (TMK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul edildiğini anımsattı.
Başbakan Ünal Üstel'in de talimatıyla, yabancılardan alınan vergilerden yapılan artışla Taşınmaz Mal Komisyonu’na, son bir yıl içerisinde çok ciddi bir fon oluşturulduğunu kaydeden Hasipoğlu, Devletin bugüne kadar 8 bin civarında Kıbrıslı Rumun dosyasını sonuçlandırdığını, bu kişilerin aldıkları yaklaşık 511 milyon sterlin karşılığında mülklerini KKTC devleti lehine feragat ettiklerini kaydetti.
-“Şimdi (güneyde) Türk mallarında oturan veya ticari olarak işletenlere biz de mi cezai tedbir uygulamaya başlayalım?”
Hasipoğlu, “Öte yandan, GKRY’nin, güneyde mülk bırakan Kıbrıslı Türklerin mülkiyet talepleri ile ilgili olarak kendilerine özgü ‘Vasilik Müessesesini’ icat ederek, Gardiyanlık Yasasını geçirdiğini, Kıbrıslı Türklerin güneydeki mülkiyet haklarına kısıtlama getirildiği de bilinen bir gerçekliktir” diyerek, Kıbrıslı Türklerin, Güney’de yaklaşık 450 bin dönüm mal bıraktığını, birçok ev ve tarlanın, Kıbrıslı Türklerin haberi olmadan kamulaştırırken, gerek vakıflara gerekse vatandaşlara ait birçok ev ve işyerinin de gerek yabancılara gerekse Rumlara kiralandığını belirtti. Hasipoğlu, “Şimdi Türk mallarında oturan veya ticari olarak işleten kişilere biz de mi cezai tedbir uygulamaya başlayalım?” diye sordu.
-“GKRY, güneydeki Kıbrıslı Türklerin mallarını ödemeden kamulaştırıyor, izinsiz kiralıyor ve tasarruf hakkını kısıtlıyor”
“Kıbrıs'taki mülkiyet sorunu ile ilgili olarak, AİHM bir yandan Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıyla bir iç hukuk benimserken, Avrupa Konseyi, üye kabul ettiği GKRY’ye, ‘kuzeyde ihtilaflı mülkler’ iddiası ile insanlara hürriyeti bağlayıcı tedbirler almasına izin vermemelidir.” diyen Hasipoğlu, “GKRY güneydeki Kıbrıslı Türklerin mallarını ödemeden kamulaştırıyor, izinsiz kiralıyor ve tasarruf hakkını kısıtlıyor.” ifadelerini kullandı.
Hasipoğlu, GKRY’nin bu çifte standardının, AİHM açısından ilgili komite olan Hukuk ve İnsan Hakları Komitesinde, kendi tarafınca gündeme getirildiğini ve konunun yakın takipçisi olmaya devam edeceklerini de söyledi.
Hasipoğlu, TMK’nın kararlarının AİHM tarafından etkin bir iç hukuk olarak kabul edildiğini ve GKRY dahil Avrupa Konseyi üye ülkelerinin tümünün AİHM’in kararlarına uyması gerektiğini hatırlatarak, Kıbrıs Rum tarafının gerçekleştirdiği tutuklamaların hukuki dayanağı olmadığını; GKRY’nin tek amacının, KKTC ekonomisine zarar vermek olduğunu belirtti.
“Rum tarafı, hem daha önceki tüm çözüm planlarına ‘hayır’ diyor, hem de şimdi halihazırda işleyen bir hukuk mekanizmasının işlevsizliğini iddia ediyor, meseleyi kişisel ceza davalarına götürerek aslında siyasileştiriyor.” diyen Hasipoğlu, Rumların siyaseten çözülmesi gereken bir meseleyi şahsileştirip cezai davalar ve tutuklamalar boyutuna taşımak istediğini, bunu, 2009 yılında Talat döneminde federasyon görüşmeleri devam ederken Orams davasını yaratarak yaptıklarını da anımsattı. Hasipoğlu, “Daha önceki çözüm planlarına evet deselerdi, örneğin bugün Kapalı Maraş gibi bir problemleri olmayacaktı. Çözüm hükümleri uyarınca bu bölge onlara bırakılacaktı.” dedi.
“Hem önceki çözüm planlarına ‘hayır’ deyip, hem de mülkiyet meselesini ben egemen anlayışıyla halletmeye çalışmak, ne iş birliği çabalarına olumlu etki yapar ne de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile örtüşür” diyen Hasipoğlu,” Eğer geçirdikleri bu yasayı KKTC vatandaşları aleyhine icra etmeye başlarlar ise, karşılıklılık ilkesi gereği Meclisimizden bizim de bir yasa geçirip, gerek yabancılar gerekse Rum vatandaşları tarafından tasarruflarında bulundurdukları Türk malları ile ilgili cezai tedbirleri başlatma zamanı gelmiştir.” ifadelerini kullandı.