İnsanlar bazı şeylerin değişeceğini sanır bir doğal afet yaşayınca veya böyle kovid-19 gibi bir virüsle buluşunca. Ne tuhaf değil mi? İnsanoğlu pek çok darbe yer, pek çok acılara boğulur ama hayat kısmen normalleşmeye başlayınca nerdeyse “hayat bıraktığımız yerden devam ediyor” dedirtiyor insana.
Sadece bizim ülkemizdeki olumsuzlukları ve tezatları kıyaslayacak olursak, bir an için düşünmeye başlarız o gözlemlerimizi.
Sendikalar yine şahlandı, uyuşturucu yine aldı başını gidiyor, basın ödülleri dağıtıldı, kardeş kardeşi bıçakladı, kadınlar yine darbedildi, Sağlık Bakanlığı hayatı bıraktığı yerden kucaklamaya devam ediyor ve umut veriyor, siyasiler muhalefet yapıyorlar veya yapılan işleri politize anlamında kullanıyor, hükümet bazı icraatlardan ötürü suçlanıyor, geçmişi unutarak bazı güçler kendi ideolojileri ile bir varlık olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar, turizmciler umutla umutsuzluk arasında gidip gelirken plajlar açılıyor ve insanlar mavi sulara dalıyor, parça parça da olsa güneye geçişler yapılabiliyor ve dahaları...
Bu paragraf içine sığdırmaya çalıştığım şeyler, tümümüzün gerçekleridir ve o virüs günlerimizin unutulduğu mesajını veriyor.
Rumlar mı?
Hala daha Rumlarda bazı virüs vakalarına rastlanıyor ama yine de külahı yere vurmadan, Akdeniz’de doğal gaz aramalarına devam ediyorlar.
Siyasi tepkiler ve hak yedirmeme adına Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu o düzeyli ve çarpıcı beyanatlarını veriyor.
“Siz Kıbrıs Türklerinin haklarını yiyemezsiniz, o hakları size yetirmeyiz” mealinde açıklamalar yapıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı Hulusî Akar da sağ olsun, Rumların ağzının payını veriyor ve onurlu çıkışları ile, Rumlara doğruyu işaret ediyor. Hatta Türkiye’nin attığı bütün adımların, uluslararası hukuk normallerine uyduğuna vurgu yapıyor.
Mahkemelerimiz henüz tam randımanlı çalışmasalar da, bazı davaların önü açılıyor, kısmi normalleşme adına. Mahkemede yığınla dava görülmeyi bekliyor. Bu davalar ne olacak? Elbette hayat kaldığı yerden devam edecek ve alacak verecek davaları, eşlerin ayrılma davaları, uyuşturucu davaları, bazı siyasilerin idari uygulamada görebildikleri ve yanlışlığı düzeltme adına mahkemede dava dosyalamaları...
Okullar hala istenen noktada tedrisata girememiş virüs nedeniyle. Hükümet bu konuda haklıdır, doğruya doğru. Mutlaka okullar ve üniversiteler de kaldıkları yerden hayata devam edecekler.
Gazinolar ve sosyal tesislerle işletmeler faaliyete geçti bile.
Yolda giderken trafik kuyruğunda zigzaglar çizerek aramızdan geçen motosikletler evlere yemek tevziatına başladı.
Ve hayat kaldığı yerden devam ediyor...
Üniversitenin bilim adamları geçmişte yaşananlara çare aramaya devam ediyor. Hatta bazı uzmanlar halkı aydınlatma adına “sağlıklı yaşam için” uzun önerilerde bulunuyorlar. Henüz virüsün aşısı bulunmasa da hayat gerçekten kaldığı yerden devam ediyor.
Sanat mı?
Evet, sanat da kaldığı yerden devam ediyor. Özellikle ressam ve yazarlar üretmeye devam ediyorlar. Hayatın kaldığı yerden öte bir yerde duruyor esasında sanatçılar. Virüs nedeniyle evlere kapanan sanatçılar da kendi eserlerini çoğaltmaya çalıştılar ve hala çalışıyorlar.
Gerek Cumhurbaşkanı, gerekse Başbakan ve bakanlar da hayatın kaldığı yerden öte bir pozisyon için icraatlarını ve düşüncelerini, alınması gereken tedbirleri ve alınacak tedbirleri halka aktarıyorlar.
Galiba hayatın kaldığı yerden değil de, hayatın başladığı yerden bugüne kadar gelinen noktada insanları tek meşgul eden ve insanlara “meşguliyet terapisi” uygulayan şey, bütün boş zamanlarımızda geceleyin karşısına oturup pür dikkat izlediğimiz televizyon kanallarıdır.
Belki de televizyonlardaki yarışmalar olmasa, insanlar bu kadar erken normal veya kısmi normal hayata dönemezlerdi.
Gerçekten televizyon, bütün zor günlerin dostu oldu herkes için. Özellikle Acun Ilıcalı’nın “Survivor” yarışmaları, insanların kafalarını dağıttı ve dağıtmaya da devam ediyor. Öte taraftan virüs nedeniyle yarım kalan ve çekimi yapılamayan diziler, dört gözle bakleniyor hayatın akışı içinde. Türkiye ne zaman “Hayat normale döndü” derse, diziler de çekilmeye başlayacak.
Müzik kanalları da bir nebze hayatı değiştiren sanat aktiviteleridir.
Bütün bunlara parmak basarken, gerçekten hayatın kaldığı yerden devam ettiğini ve umutlarla geleceği iyi düşüncelerle kucaklamamız gerektiğini düşünüyorum.
Kısacası hayat kaldığı yerden devam ediyor... Olumlu veya olumsuz yönleri ile devam ediyor.
O nedenle bütün acılarımıza rağmen hayata kaldığı yerden devam edelim diyorum...