HEP BANA HEP BANA CIBANA CIBANA

Maalesef Kıbrıs konusunda geldiğimiz son durumun özeti... Nedenini müsadenizle izah edeyim. Kazan-Kazan diyorlar ya, İngilizcesi Win to Win. Her iki tarafın da kazançlı çıkmasını sağlayan bir nevi çözüm veya andlaşma. Birde Win to Lose VAR . Bu ne demek? Kazanıyorsunuz ama kaybetmek için kazanıyorsunuz. Beting shoplara gidenler, ne dediğimi çok iyi anladılar. Bir atınız kazanır, kazandığınızı zan edersiniz ancak diğer koşuları kaybettiğiniz zaman, hep paranızı kayb edebilirsiniz. Asıl kazanan beting shop dur.

Birde tabii “Lose to Lose” örneği vardır ki, ordada her iki taraf da kayb eder.

Şimdi Kazan Kazana bakalım ve hangi kazanda kaynıyoruz siz karar verin. Amerikan kazanımı, Yahudi kazanımı, İtalyan kazanımı, Alman kazanımı, İngiliz

kazanımı... Kazanlar çok kazanacak olanlar da çok. Eeeh biz kazandığımızı zan eden ama aslında kayb eden durumda olacağız. O zaman “Win- Lose” olayı değil mi?

Daha henüz ortada hiçbir metin yok, taraflar bunca yıl masada görüşmüşler ama hala aralarında uçurumlar varmış. 1963 den bu yana 50 kusur yıl geçmiş...

22 Aralık 1963 den 20 Temmuz 1974 de kadar Kıbrıs Türküne Rumlar ve Yunanlılar tarafından yapılan sistematik mezalimin, faturasını ödeyen yok... güya çok olağan bir durummuş gibi Kıbrıs Türk halkının 10 yıl aç sususuz bırakılıp çektikleri, yollardan alınıp katledildikleri, mallarının, mülklerinin yakıldığı, hala daha Güney de veran harap edilerek yakıldığı gerçeği hep göz ardı ediliyor. Daha da vahimi Güneydeki Rum hükümeti, Rum ve Yunanlıların bazılarına özgü Diva attitude dediğimiz Türkleri ve yabancıları aşağılama hor görme ve kendilerini Tanrının seçkin kulları olarak görme alışkanlığı ile hareket ediyorlar. Bizler için yalnız, serbest kölelere verilen haklar kadar haklar vermek arzularındalar. Ne eşit ortaklık, nede eşit haklar. Hükümdar ben olacağım diyorlar... tabii çok açıkgöz siyasi bir uslupla, siyasi komplolarla, tehdid ve şantajla ellerimizdeki mal ve mülkümüzü zapt etmek niyetindeler... Açayım, çünkü görünüyor ki bazılarınız bu konuları anlamakta zorluk çekiyor..

1960- 1961 andlaşmalarında Kıbrıs Türkünün mal varlığı Londra andlaşmalarında İngilizler tarafından masaya %33 + olarak konduğunda ( Sayın Necati Sayer Bey efendinin anlatımı) Makrios III hemen karşı çıkmış... Hayır bu kadar malları olamaz demiş... ve masayı terk etmeye kalkışmış. Ancak O günkü dirayetli güçler bütün tapuların gerçek ve doğru olduğunu ve andlaşma zeminin de bu temelde olacağının altını çizmişler. ZEMİN DEMEK Kİ % 33+

Peki 1963 de sırf kendi egemenliğini Kıbrıs adasında kurmak isteyen Makariosun bozduğu andlaşma ve Türklerin direnişi neticesi ortaya çıkan kanlı mücadeleler, Türkiyeyi ziyadesiyle rahatsız etmiş, Birleşmiş Milletlerin, Kıbrıslı Türklerin korunması için, Kıbrısa müdahalesini istemişti... Birleşmiş Milletler, orda bir hükümet yok, biz ancak, bir hükümet, bir yetki makamı olursa müdahale edebiliriz deyince, O zamnın Sayın İsmet İnönü hükümeti en büyük tarihi yanlışı yapar ve Makarios hükümetini, yetkili makam olarak kabul eder... Türkiyenin Birleşmiş Milletlere olan güveni, Kıbrıs Türkünün , Birleşmiş Milletler askerleri tarafından korunacağını varsayar. Netice hiçde öyle olmamış, tam aksine Kıbrıs Türkü tam bir abluka altında esarete terk edilmiştir. Yunanlılara buda yetmemiş ve yayılmacılık arzuları ile, nice, büyük Helen Devleti kuracakları hayallerinde, Kıbrısta darbe girişiminde bulunmuşlardır. Allah gani gani Sayın Bülent Ecevit i rahmet eylesin 20 Temmuz kararı ile biz Kıbrıs Türklerini, Rum, Yunan mezaliniden kurtarmıştır.

Şimdi Sayın Salih Coşar beyin dediği gibi, bende soruyorum...

1963-1974 arasındaki devre neden sorgulanmıyor? Yunanisatnın ve Kıbrıslı Rumların müsebİbi oldukları bu yağma ve cinayetler dönemi neden sorgulanmıyor? Hala şehitlerimizin kemikleri bulunurken, neden hala hep Türk tarafı !974 savaş olaylarının müsebibi olarak sorgulanıyor?

Birleşmiş Milletlerin askerleri 1964 de Kıbrısa acaba Turistik amaçlamı gelmişti... İyiki GARANTİ ANDLAŞMASI VARMIŞ, İYİ Kİ TÜRK ASKERİ BU ADA DA KONUÇLANDIRILMIŞ... yoksa Hepimiz Hellenizim uğuruna kurban edilecektik.

Peki o zaman hiç suçumuz olmadan 10 yıl esarette, tutsak yaşayan bu Kıbrıs Türk Halkının suçu ne ki yeni bir andlaşma için % 33+ mülkünden vaz geçsin? Niye hep Rumlar durmadan kullanım tazminatı alırken, 50 yıldır kendi mallarını kullanamayan Türkler tazminat alamasın. Rumlar bizim tazminat komisyonumuzu tanımıyorlar, tanımıyorlarmı?İşlerine geldiğinde tanıyorlar müracaatlarını yapıyorlar ve tazminatlarını alıyorlar ama Türklere ayni haklar tanınmıyor. Avrupa Birliği seyrediyor, Birleşmiş Milletler bakıyor, ancak ses seda yok. Hani AB vatandaşı olan herkes eşitti. Hadi canım sende... Kiminle dalga geçiyorlar.Bazı çevreler, Ya işte Kıbrıslı Türkler Güneyde hep mallarını sattı, geldi Kuzeyde de mal aldı, onu da sattı onun için biz artık nekadar , Rumlar mal edinmemize razı olusa biz o kadar mal edineceğiz, ama çok avantajımız olacak. İşte GAZ varya... Hangi GAZ ? Biz böyle bir andlaşmaya evet dersek en büyük Gaz biziz. Haa O mallarını satan açıkğözler varya, çıkarın meydana... Sorun neden satmış. Yaa siz ne mal nede mülk vermemişseniz şayet adama, adam haklı.

Rumlar güneydeki Türk mallarının VASİ si imiş. Kim atadı onları? Türk mallarının tamirini yapmışmışlar, Kira usulü ile kiralamışmışlar... eyi güzel, hangi Türk malları inkişaf ettirilmiş acaba ? hangileri yakılmış yıkılmış, yerle bir edilmiş 1955 lerden beri, bir söyleyin. Birde Kuzey Kıbrısda ki Rum mallarının değerlerinin nekadar kat be kat artığının muhasebesini yapın, kim nekadar inkişaf ettirmiş, kim neyi harab etmiş bir ortaya çıksın.

Kuzeyi Kuzey yapan KKTC hükümetidir. Türkiye Cumhuriyetinin inanılmaz boyutdaki katkıları ile bu gün bir Cennete dönüşmüştür. Savaştan hemen sonra ki durumumuzu hatırlıyorumda, ALLAHA şükrediyorum. ALLAH TÜRKİYEMİZE ZEVAL VERMESİN...

ÖNEMLİ OLAN SOMUT OLARAK BİZİM ANDLAŞMALARDAN NELER ELDE EDEBİLECEĞİMİZDİR. BEN SANYİCİMİN, ÇİFTÇİMİN, ESNAFIMIN TAŞERON OLMASINI ASLA VE ASLA İSTEMİYORUM.

MEMURUMUN, ÖĞRETMENİMİN AŞĞILANIP HOR GÖRÜLMEDİĞİ BİR ORTAMDA ÇALIŞMASINI İSTİYORUM. EMEKÇİ İŞÇİLERİMİN SENDİKA GÜVENCESİ ALTINDA İNSANCA ÇALIŞMASINI, İNSANCA ÇALIŞTIRLMASINI İSTİYORUM. HALKIMIN BİR KEZ DAHA GÖÇ ETMESİNİ İSTEMİYORUM...

İŞTE O ZAMAN ONURLU BİR BARIŞ ORTAMI YARATILABİLİR ve HEPİMİZİN EVET DİYEBİLECEĞİ BİR ANDLAŞMA ORTAYA ÇIKAR...

Saygılarımla


YOKSA RUMLARIN HEP BANA HEP BANA DAVRANIŞLARI... BİZDE DE CIPANA CIPANA HAYALİ VAADLER POMPLAYAN ÇEVRELERİN HEZEYANLARI BU ADAYA BARIŞ GETİRMEZ ANCAK HÜSRAN GETİRİR.