210 bin seçmeni olan bir devlette sorunların çözülmez halde kalması ancak ve yalnız sorunları umursamamakla açıklanabilir.
Ve bu umursamazlık seçenler ve seçilenler arasında nerdeyse tek ortak paydadır.
Ben özel doktora, özel hastaneye giderim yaklaşımının da payı az değildir memleketimizdeki sağlık sorunlarının sürekli gündemde kalarak, üzerinde kelimenin bütün içeriği ile lafazanlık ediliyor olmasının. Kimse kusura bakmasın demeyeceğim, isteyen kusur arayıp bulabilir okuduklarında. Pembe kurdelemi taktım daha ne yapabilirim ki yaklaşımından ibarettir kanser denen illetle mücadelemiz. Pembe balonlarla yürüdük daha ne yapalıma, en azından kanserojen olduğu şüphesi taşıyan malları satan bütün marketleri ve benzeri dükkanları boykot ederek, teşhir ederek bir anlamda yüzlerine tükürerek bir tavır koymak da olası.
Benim, bizim tuttuğum, tuttuğumuz takım şampiyon olsun da mahallemin, köyümün, kasabamın, şehrimin gençleri spor yapmasa da olur diyenler sadece spor bakanı, federasyon başkanları, kulüp yöneticileri değil, gençlerin bizatihi kendileri, abileri baba dayı amca enişteleri değil mi. Hey sen, sen evet ey okuyucu, susuzluktan grak vrak öten bu topraklarda 82 çim futbol sahasının varlığından hiç mi rahatsız olmuyorsun. Ya sen diğer okuyucu hani denize sıfır villandaki yüzme havuzu olan, havuzunun varlığı senin var olmana ne katıyor, caka satmaktan, görgüsüzlükten başka.
Çocuklar yarış atı olmasın diye ağlaşıp, çocukları kurstan kursa koşturmak için çırpınanlar, az biraz nefes almak için inseniz ya yarış atınıza çevirip de sırtlarına binip kırbaçladığınız evlatlarınızın üstünden. Devlet okullarının kalitesinin artması için yapabileceğiniz hiçbir şey yok sanıyorsanız eğer öyle sanmak hoşunuza ve kolayınıza gittiği içindir.
Sokağınızı, köyünüz ve kasabanız şehriniz yollarını , şehirler arası yolları çöplük haline getirenler uzaylılar mı, bal gibi biziz işte,
Kuraklık parası, peşin ödenek gibi abuk menfaatlerin peşinden giderek memleket tarımının per perişan olmasında bu abuklukları arz eden hükümetimsiler kadar bu abuklukları talep eden oy vericilerin kolay kazanç peşinde koşanların hiç mi suçu yok. Yok diyorsanız bu kendinizi kandırmak, kendinize yalan söylemek konusundaki son saçmalığınız değil.
Alışmışız kendimizi sütten çıkmış ak kaşık görmeye ve fakat durum hiç de bizim zannetmeye çalıştığımız gibi değil.
Ne işçi örgütlerimiz ne de sermaye örgütleri, bir arada ve güzel yaşamak için kendi üstlerine düşen gerekli asgari sorumlulukları üstlenmeyi akıllarına bile getirmiyor.
Tarihi geçmiş malları satışa sunduğu için KTTO ya da Esnaf ve Zenaatkarlar odası tarafından ikaz edilen, cezalandırılan, teşhir edilen bir vaka hatırlayan var mı.
İşçi memur örgütlerimizin, iş yerlerinde, dairelerde kaytaran çalışanlara karşı her hangi bir ikazını, seminerini, kursunu yaptırımını hatırlayan var mı.Haydi hatırlayalım o meşhur şiirini Brecht’in ki slogan olmuştur sakız misali dillere
‘Kurtulmak yok tek başına / ya hep beraber ya hiç birimiz ‘ ve ekleyelim
Batmak yok tek başına hep beraber batacağız sorumluluk alıp çalışmazsak.