Demokrasinin yarısı özğürlük ve eşitlikse diğer yarısı da HOŞGÖRÜ'dür.Toleransİn öz türkçe eş anlamlısıdır hoşgörü...
Sosyal ahlağın gereklerinden hatta olmazsa olmazlarındandır hoşgörü. Düşünce tarihinde ahlak filozofları ahlak felsefesi başlığı altında hoşgörünün anlam ve önemi hakkında tez ve doktrinler ortaya atmışlar.Ve müstereken hoşgörüyü ahlaki düşünüş ve davranışın ilkesel önemini savunmuşlardır...
Hosgörü basit açılımıyla farklılıkları farklı görmeme alışkanlığı gibi düşünülebilir.Tarifinde kolaylık olmasına ragmen hoşgörünün benimsenmesi ,hele siyasallaşması kolay olmamıştır.
İnsanın sosyal örgütlenme sisteminde farklılıklara tahammül etmesi,hele farklılıklara önem vermesi hem çok zor, hem de çok kanlı olmuştur. Ne bireysel olarak ne de zümresel olarak insan homojen değildir....
Belki şeklen insanlar birbirlerine benzemektedir... Ama beden yapıları birbirlerinden farklıdır.Dünya coğrafyasına yayılmış çeşitli toplumların beden yapıları,karakter yapıları arasında bariz farklılıklar vardır.. Irk farklılıkları bir fenomendir....Çeşitli kriterlerlerle bedensel ırk farklılıkları isimlendirilebilir...Boy ve ağırlıklar...Saç renkleri, cilt renkleri ,kafatası şekilleri.Göz renkleri...Sosyal ilişkilerin oluşumunda mutlaka benzer beden özelliklerinin bir avantaj olduğunu düşünebiliriz...Ama toplumlarasında hatta zümreler arasında fikir,görüş,inanış farklılıkları da var..
Dahası düşünce farkları,kültür farkları...Bu farklılıkların bireyler arasında ve zümreler arasında hoşgörü ile kabul görmesi asırların geçmesini gerektirmiştir...
Irklar arası savaşlar,iç savaşlar nedeniyle yığiınla insan can vermiştir...Din ve mezhep savaşları canlar almıştır... Totaliter rejimler bir dereceye kadar farklılaşmalardan daha az etkilenir.Ama eşitlik ve özgürlüğü vadeden demokratik yaşamda hoşgorünün mutlaka demokratik toplum kapsamında gerçekleşmiş olması lazım.
Victor Hugo insanları duygular birleştirir,fikirler ayırır demiştir.Ama demokrasi açısından önemli olan fikir farklılıkları değil.Bu farklılıklara hoşgörü ile bakılmasıdır. Düşünün ki koca bir orta çağ din ve mezhep ayrılıklarından devletler,toplumlar ağır yaralar almıştı.Zümreler birbirlerine geçmişler.Nerdeyse iç savaşla sorunlarını çözmeye tevessül etmişler.Ta ki 16. -17. asırda bu farklılıkların kavgaları durulmuş ve ortaya pırıl pırıl HOŞGÖRÜ çıkmıştır.
Hemen ardından totaliter rejimler çökmüş ve belirttiğim zamanın sonlarında DEMOKRASİ, genel geçerli bir düzen olarak dünyaya kendini kabul ettirmiştir.