İçi İnsanın Ve Dışı

Derindir.
Hem de çok derindir.
Tabiatın / Allah’ın diğer canlı türlerine göre  insana verdiği en önemli ayrıcalık içinin derin oluşudur.
Derindir evet çok derindir ne ki bu derinliğin peşine düşmek hiç te kolay değildir zahmetlidir zordur çok zordur Everest dağına tırmanmaktan bile hem de beter zordur.
Derin olmasaydı içi insanın fark edebilir miydi çekirdeğin tohuma dönüşmesindeki gizli ormanı ve yağmurun tek damlasının okyanusya olduğunu.
Derinliğini bildiği içindir ki kalktı yürüdü.
Sığmadı kabuğuna.
Evet kabuğuna sığmayan tek canlı türüdür insan türler içinde.
Bir ormanda milyon ton yeşil varsa ve insan gözü bu milyon yeşil tonunun ancak yüzünü ayırt edebiliyorsa da içinde insanın milyar tonu ile dans etmektedir yeşil ve mavi ve sarı mor.
Tabiatta şu kadar renk vardır da insanın iç derininde renk zenginliği ölçülemez sayıdadır meydan okur doğanın renklerine.
Evet işte böyleyken haller.
İçi ile, içinin derini ile meydan okursa insan renklere şekillere ve şeylere açılır ufku ufkun ta ötesine.
Nedir ki çok az insan içinin derini ile meydan okur ve ne yazık ki çoğu kalabalık dışının yüzeyselliği ile savaş açmıştır tabiata tanrıya ve hayata.
Ondandır başı beladan kurtulmaz insanlığın.
Dışını önemser kötüler içleri dururken
İçi ile düşünen sanat yapar ve sever sevdalanır, dışı ile düşünen de silah yapar savaş ilân eder bomba yağdırır ve saygı duymaz başka insanların değerlerine.