Çin’de koronavirüsü yüzünden binlerce insan ölünce, işin boyutu ve ölümün renki de farklılıklar yaratmaya başladı. Yavaştan yavaştan bu virüs tek tük de olsa Ortadoğu’da görülünce, uzmanlar ve varsayımcılar acı konuşmaya başladı.
Mesela Microsoft’un yaratıcısı Bill Gate’in yapmış olduğu açıklamalar nedense bana ve birçok kişiye şu soruyu sordurdu:
“İnsanlık böyle mi yok olacak?”
Gerçekten bu sorunun yanıtını bulmakta zorlanmıyoruz. Çünkü insanlar savaşır, binlerce insan ölür, ülkeler arası çıkar kavgaları, kimyasal silahlar, petrol yataklarının kavgası ve daha da önemlisi, güçlerin birbiri üzerinde egemen olma çatışmaları hala devam ederken, Çin’de meydana gelen ve durmaksızın bir ölüm makinası gibi her an, her dakika ve her gün binlerce insan koronavirüsü yüzünden ölürken de bu soru geçiyor kafalardan.
Bil Gates esasında, dünya devi Microsoft’un kuruculuğu yanında, yazılımcı ve küresel sağlık öncüsü bir değerli zattır. ABD’nin Seatle kentinde katıldığı bir etkinlikte çok acı ve çok da düşündürücü açılamalarda bulundu. Bill Gates’in yapmış olduğu en önemli açıklama şudur:
“Koronavirüsü Sahra altı Afrika’ya ulaşması halinde büyük bir felaket yaşanacak, on milyon insan ölecek.”
Bu uyarılar ve bu dillendirmeler hiç de yabana atılacak birşey değildir. “Alt Afrika” dediği bölgeler, geri kalmış toprak parçalarının insanlarıdır. Bir deprem dalgası gibi Çin’den dalga dalga civaındaki ve daha da ötelerindeki ülkelere teker teker ulaştıkça, o çember daha da büyüyecek demektir.
Bu arada Bil Gates’in vurgu yaptığı çok önemli şey, insanların bağışıklık sistemlerinin pek de güçlü olmadığıdır.
Bill Gates’in yapmış olduğu bazı hatırlatmalar da inşallah insanların beyinlere kazılır. Bill Gates, 1957 yılında yine Çin’de meydana gelen Asya gribinin dünyayı nasıl sardığına da atıfta bulunuyor.
Bill Gates bir doktor değil, ama pek çok bilgi ile donatılmış bir zattır. Ve en önemlisi insanlık için uğraş vermektedir.
Bir Gates’in sözünü ettiği koronavirüsünün Sahra altı Afrika’ya ulaşması sözü, nedense birden aklıma Çinlilerin beslenme kültürünü getirdi.
Çoğu insan Çinlilerin nasıl beslendiklerini, nelerin insan sağlığına yararlı veya zararlı olduğunu pek bilmez. Şayet indernetten araştırma yaparsanız, bazı şeyleri de öğrenmiş olacaksınız.
Geçekte Çinlilerin yemedikleri canlı yok gibidir. Çekirgeden, yılana çiyana, kerkentele, fare, kedi, köpek, kurbağa, timsah ve daha nice canlı etiyle hayatlarını sürdürürler. Aldıkları gıdalar veya yedikleri kabul edilmez canlılarda bakalım ne kadar zararlı maddeler vardır. Gördüğünüz gibi bütün virüsler hep Çin’den dünyaya yayılmaktadır.
Aids mikrobunun da Afrika ve uzakdoğudan dünyaya yayıldığını açıklamıştı bilim insanları. Özellikle cinsel ilişki ile bir insandan ötekine geçen aidsin başını ezmiş gibi görünüyor tıp adamları.
Demek her türlü hastalık ve tehlikeli virüslere karşı birinci iş, bağışıklık sistemimizi korumak ve yükseltmek, ikincisi sık sık ellerimizi yıkamak ve kalabalık yerlere girmemek, tehlike arzeden ülkelere seyahat etmemek ve icab ederse yüze maskeler takmak.
Zaman zaman bilinkurgu tipinde filmlere rastlarız televizyonlarda. Bazı filmlerde insanlığın sanal olarak nasıl yok olduğu anlatılır. Hani varsayımlar var ya...
Tabii ki Çin’de meydana çıkan koronavirüsü, Çin’in, hatta bütün dünyanın ekonomisini etkilemiş ve etkilemeye de devam edecek gibi.
Mesela bunların başında turizm gelmektedir. Bu virüsün meydana çıkması ve binlerce insanın ölmesi nedeniyle bütün rezervasyonlar iptal edildi. Ne gidecekleri yere gidebilecek turistler, ne de kendi ülklerine turist kabul edecekler.
İthalat-ihracatta da durum bence aynıdır. Uzakdoğudan ithal edilmesi gereken malların ithali de dondurulmuştur.
Demek oluyor ki siz ne kadar önlem alırsanız alınız, şayet alnınızda böyle bir virüsten ölmek varsa, mutlaka siz de öleceksiniz demektir. O halde iş, bütün tıp dünyasına kalıyor. Bu canavar virüsün aşısı bulunup dünyaya dağıtılmazsa, daha milyonlarca insan can vermeye devam edecek.
Allah bütün insanlığı korusun, demekten başka çaremiz yok, öyle değil mi sevgili okurlarım?