İyi niyetli olmak!..

İyi niyetli bir davranış nasıl olur?
Bir halkın elindeki hakları ortadan kaldırmayı ve acı çektiği koşullara döndürmeyi öngören önerilerin uygulamaya konulması iyi niyet gösterisi olabilir mi?
Hayır olamaz.
Böyle bir şeyden bahsetmek dahi saçmalıktır.
Fakat, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi öne sürdüğü taleplerle işte böylesine saçmalıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı, iyi niyet göstergesi olarak Maraş’ın kendilerine verilmesini istiyor.
Başka ne istiyor?
Türkiye’nin askerini çekmesini ve garantörlüğün kalkmasının kabul edilmesini ayrıca Türkiye’nin limanlarını Rum Yönetimi’ne açmasını ve kendilerini tanımasını istiyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile diğer Rum yetkililer, konuşmalarında Kıbrıs’ta bir çözüme varılmasının Türkiye’nin elinde olduğunu ifade ediyor.
Yani bir çözüm için Türkiye’nin haklarından vazgeçerek Rum Yönetimi’nin taleplerinin karşılanması isteniyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu çerçevede Kıbrıs’ta garanti ve garantörlük haklarına ihtiyaç olmadığı iddiasında bulunup bu iddiasını gündemde tutmaya çalışmaktadır.

*

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye’nin haklarını ortadan kaldırmak için kendi çıkarına uygun olarak işte böylesine taleplerde bulunuyor.
Fakat böylesi bir durumda sormazlar mı?
Uluslar arası anlaşmalarla Türklere verilen haklar, sen istiyorsun diye, senin ihtiyacın yoktur diye ortadan kalkar mı?
Bunların kabul edilmesi mümkün müdür?
Türklerin ihtiyacı nedeniyle konan ve Türkiye’nin de güvenliğini gözetecek şekilde uluslar arası anlaşmaya konan hakların sırf Rumların ihtiyacı yoktur diye ortadan kaldırılmasından söz edilmesi dahi kabul edilemez.
Sorunun çözümü için Türkiye’nin garantörlüğünün ve askeri varlığını gündeme getirmek iyi niyetli değil kötü niyetli bir yaklaşımdır.
Çünkü; Kıbrıs sorunu Türkiye’nin askerinin burada olması ile başlamadı.
Kıbrıs sorunu Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak istemesi ile Türk haklarını ortadan kaldırmak istemesi ve Türkleri yok etmek için silahlı saldırıya girişmesi üzerine başladı. BM Barış Gücü bu saldırılar sürerken 1964’te Kıbrıs’a geldi.
Türklere yönelik saldırıların sürmesi ve Yunanistan’ın adada gerçekleştirdiği operasyon üzerine Türkiye garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs’ta kan dökülmesini önlemiştir. Türk askerinin sağladığı güvenlik sayesinde Kıbrıs’ta huzurlu bir ortam oluşmuştur.

*

Şimdi çıkıp da “Türk askerine ihtiyaç yoktur, garantörlük gereksizdir” demek, “haklarınızı teslim edin”, demekle eşanlamlıdır.
Ayrıca Kıbrıs’ta çözüm bulunması için iyi niyetten söz edilecekse başka şeylerden söz etmek gerekir.
Mesela, Rum liderliği Kıbrıs’ta ortaklaşa kurulan devleti yıkarak, o unvanı gasp etmiştir. Bu duruma da son verilmiş değildir.
Çözüm için iyi niyet gösterilmesi gerekiyorsa Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tüm Kıbrıs’ı temsil etmediğini kabul etmelidir.
Kıbrıs Türk halkını eritmek için başlatılan ambargo uygulaması sürdürülmektedir.
Çözüm için Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargonun kaldırılması gerekmektedir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi iyi niyetli bir davranış göstermezken, Türk haklarını yok etmeye yönelik istemlerinin yerine getirilmesini istemesi ve bunu iyi niyet göstergesi olarak takdim etmeye çalışması büyük bir pişkinliktir.