14 Haziran bütün dünyada “Dünya Gönüllü Kan Bağışçılar Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu günün anlamı da yine bir olaya veya bir anlamlı güne dayanmaktadır.
14 Haziran, ABO Kan grubu sistemini bulan Nobel ödüllü bilim insanı Karl Landsteiner’in doğum günü olması hasebiyle her yıl bu gün, bütün dünyada “Dünya Gönüllüler Kan Bağışı Günü” olarak kutlanmaktadır.
Esasında böylesine önemli ve hayati önem arzeden günün kutlanması olmaz bana göre. Lakin farkındalık yaratma adına 14 Haziran tarihi, insanların beyinlerine sokulmuştur. Tabii ki önemli bir bilim adamının buluşu da insanlığa hizmet ettiği için, onun doğum gününe ve dolayısıyla anılmasına atfen hazırlanmış gün oluyor 14 Haziran...
Bütün ülkelerde olduğu gibi, bizde de bu gün dolayısı ile Cumhurbaşkanı eşi Sibel Tatar’ın himayelerinde Cumhurbaşkanlığı’nda kan bağışı etkinliği düzenlendi. “First Lady” olarak Sibel Tatar’ın bu önemli olaya öncülük etmesi da ayrı bir anlam taşır.
“Kan” dediğimiz zaman türlü şeyler gelir akla...
İnsan hayatının “hayat sıvısı” olarak nitelendirdiğimiz bu kırmızı sıvı, gerçekte Allah’ın yaratıcılığının bir başka sayfasıdır. Bütün canlıları var eden ve hayatlarının idamesini sağlayan kan, o bağlamda daha bir ön plana çıkıyor hayat kurtarmada.
Bunlardan birisi Akdeniz anemisi dediğimiz thasemi hastalarının kan ihtiyaçlarıdır. Bu hastalar Sürekli belli zamanlarda kan almak zorundadırlar. Çünkü hastalıkları mutlaka kan almalarını gerektirir.
Geçmişte akdeniz anemisi hastası olan çiftlerden doğan çocuklar hep hasta doğarlardı. Daha sonra yapılan bazı DNA testleri sonucunda bu hastalığın da çaresi bulundu. Özellikle yeni evlenecek çiftler, yasa gereği bu testi yaptırmak zorundadırlar. Tıbbın ilerlemsi hayat kurtardı elbette.
“Kan bağışı” denince aklıma savaş yıllarımız gelir. Malum savaşta pek çok insan yaralanır ve o yoğun yaralıların acil kana ihtiyaçları olur. Şayet o kan bulunmazsa o yaralı asker mutlaka ölümle karşı karşıya kalır.
O savaş günlerimizde imdadımıza yetişen sağ olsunlar Kızılay kurumu olmuştur. Kızılay bir hızır gibi insanların imdadına yetişir. Fonsiyonel olarak Kızılhaç da aynı amaca hizmet eder.
O bağlamda kan bağışı çok önemlidir.
O savaş yıllarımızda imdadımıza yetişenler diğerleri ise, mücahit ve Türk birliklerindeki gönüllü askerlerdir. O askerler kan vermeseler halkımızın hali nice olurdu.
Gönüllü kan verecek kişiler için belli kriterler vardır. Ne bileyim en son verdiği kanla, son vermek istediği kan arasında belli bir süre olmalıdır. Yakın bir tarihte ameliyat geçirmiş veya vücudunun belli yerlerine dövme yaptırmış kişiler o kriterler içinde yer alır.
Bazı insanların anatomik yapısı, periyodik dönemlerde kan vermesini gerektirir. O periyodik dönem içerisinde kan veremeyen insanlar, bayağı rahatsız olurlar. Hematologlar bu durumu çok yakından takip ederler.
Doktorların tanımına göre, sağlıklı insanın kan vermesi, sağlıklı yaşamın işaretidir.
Bir de trafik kazaları geliyor aklıma.
Ağır bir trafik kazası geçiren kişi için acil kan aranmasına gidilir. Hatta yaralının bütün yakınları kan vermek için seferber olurlar. Böyle durumlarda taze kan çok önemlidir, yaralının hayatının kurtarılması açısından.
Hemen hemen herkesin başına gelebilen bir durumdur bu. Yani acil kana ihtiyaç duyulması ve deli divane gibi bölgelere saldırılması, kan vericilerin bulunması çok önemli.
Bizim toplumda para karşılığında kan veren insanlarımız vardır. Bu durumdaki insanlar, kan bankasınca bilinmektedirler. Acil kana ihtiyaç duyan insanlar çaresizlikten sağa sola saldırırken, imdatlarına bu durumdaki insanlar yetişir. Önemli bir husus da, kan veren insanın ciğer yemesidir, verdiği kanı yerine koyması adına.
Hatırlıyorum... 21 Aralık 1963 olaylarında bir yakınım yaralanınca deli divane gibi kan aramaya çıkmıştık ailece. İstenen kan sayısı şişe bazında galiba sekiz veya on şişeydi. Kolay mıydı o kanları bulmak?
Çok acil durumlarda kan bankasındaki kan size verilirken, “Şunu biliniz ki, bir şişeye iki şişe isteriz, kanların yerine konması ve kan bankasının güçlenmesi için” derler.
Bu konuda çok haklıdırlar ama.
Şayet kan bağışı sistemi tam ve randımalı yapılmazsa, bir gün sizin de başınıza böyle nahoş olaylar gelebilir. İşte o nahoş olaylarla karşılaşmamak için kan bağışında bulunmalıyız.
Bazı insanlar “kan” kelimeciğinden ürkerler. Hatta kan bağışını ciddiye almazlar.
Yapılan kampanyalar, gerçekten çok etkili ve yararlıdır.
Yani kan bağışı para değil, hayattır.
Kavramsal anlamda bunu idrak edersek, olaya daha sıcak bakabiliriz.
Kısacası kan bağışı para değil, hayattır...