Çin’den dünyaya yayılan koronavirüsü nedeniyle Türk ve Rum cemaatlarının irtibatını ve seyrüsefer özgürlüğünü sağlayan bazı kapıları Rumlar kapatınca bayağı her iki tarafta da sıkıntı yaşandı. Özellikle Rum toplumu lideri Nikos Anastadiadis’in şu sözleri bayağı mantık dışıdır.
Anastasiadis şöyle demiş...
“Kapıları kapatmamızın nedeni, kuzey’deki üniversitelerde pek çok İranlı ve yabancı öğrenci bulunmasındandır.”
Anastasiadis bu sözleri ile hem Kıbrıs Türkleri’ne, hem de kuzeydeki Türk üniversitelerine darbe indirmek için söylemiştir. Kendince iki türlü zarar vermeye çalışıyor kuzeye. Veya kendince halkına şirin görünmeye çalışıyor.
Halbuki güneyde yaşayan ne kadar çok Moldovyalı veya uzakdoğudan gelen yabancılar vardır. Anatasiadis bunların hesabını yaparak konuşmalıydı. Gerçekte güney Kıbrıs, tam bir kosmopolit ülke haline geldi. O topraklarda hangi milletten ararsanız bulabilirsiniz.
Geçen Cumartesi günü yaşanan kaos, bayağı hem Türkleri, hem de Rumları tedirgin etmiştir. Tedirginlikleri Çin virüsünden değil, sınır kapılarındaki muazzam birikimdendir. Özellikle Lokmacı barikatından yaya geçitleri kapatan Rum idaresi, mecburen güneye veya kuzeye geçen insanların iki bölgede mahzur kalmalarıdır.
Bir çok Türk hafta sonununu değerlendirsin diye kuzeye geçmiş, kapılar kapanınca da orada kalmışlar. Bir umut olarak kapıların açılması beklense de maalesef kapılardaki birikim bir türlü çözülememiştir. Çözülemeyince de bazı kardeşlerimiz Ledra Palace kapısı dışana arabalarını bırakarak kuzeye yaya geçmişler, daha sonra da arabalarını alarak kuzeye geçmişlerdir.
Esasında tek bir Türk düşünemiyoruz, arabasını güneye park edip kuzeye geçerek gece rahat uyumalarını. Neden rahatsızlık duyarlar? Rahatsız oluyorlar, çünkü geçmişte yaşanan fanatik Rum gençliğinin darbe ve anarşist davranışları, arabalara zarar verebilirler düşüncesi taşıyorlar. Yani güvensizlik.
Mesela “Birleşik Kıbrıs” feslefesini savunan BKP Genel Başkanı İzzet İzcan’ın bu sözleri yabana atılacak sözler değildir.
Bu anlamda İzcan, kapılarla ilgili bir yazılı açıklama yapmış ve bayağı Anastasiadis’e çatmıştır. Bakınız ne demiş İzzet İzcan açıklamasında.
“Anastasiadis hükümetinin federal çözüme karşı olduğu, attığı her adımda iki toplumun birlikte hareketini engellediği görülmüştür. Öyle olmasaydı iki Toplumlu Sağlık Teknik Komitesi çalıştırılırdı. Esas kontrolün, ülkeye giriş-çıkış limanlarında olması gerekir. Bu nedenle İki Toplumlu Sağlık Komitesi’ni göreve çağırıyorum.”
Esasında İzcan, doğru bir noktaya parmak bastı. Nerede o İki Toplumlu Sağlık Komitesi, onu merak ediyoruz. Bu komite bugüne kadar neler yapmış veya neler yapamamış, neden yapamamış, onu bilmek lazım.
Geçekte burası bir adadır. Savaşlar yaşamış, büyük göçler yaşamış ve derin uçurumlar oluşmuş bir ada...
Herşey bir yana, bütün dünyayı böyle bir bela sarmışsa ve risk altındaysak, herhalde en mantıklı şey, ülkeye giriş çıkışları durdurmak ve bir süre ciddi tedbirler almaktır. Ama gelin görün ki Anastasiadis yine politika üzerineden yanlış yapıyor.
O kapılar değil miydi, referandumdan sonra açılan ve kuzeye eski evlerini görmeye gelen Rumlar?
Artık eski güvensizlik dağılmış gibi görünse de yine her iki tarafta da ciddi ayırımlar ve uçurumlar vardır.
İzcan’ın hayal ettiği “Birleşik Kıbrıs” hiçbir zaman gerçekleşemeyecek. Anastasiadis’in tavrı ve niyeti ortada. Çünkü köprülerin altından çok sular geçti ve her iki toplum da kendilerini yeni coğrafyalarına alıştırarak, içiçe değil, yanyana yaşamayi seçmişlerdir. Zaten Rumlar hala zamana oynuyorlar çözümsüzlük için.
Malum dövizin fırlaması ile euro değer kazandı. Euro’nun değer kazanması ile pek çok Rum, ellerindeki euroları TL’ye çevirerek kuzeyde bayağı ucuz alış veriş yapmaya başlamışlardı. Nereye gitseniz Rum plakalı araç görmek mümkündü. Tabii yine Rum plakalı araçları ara ara görüyoruz da, kapıların kapanması ile o araçlar da azalma gösterdi.
Rum tarafınca bazı kapıların kapanması, her iki tarafa da ekonomik darbe indiriyor. Anastasiadis farkında değil. Veya farkında olduğu halde politika üretiyor.
Bu noktada İzzet İzcan’ın ilk kez bir Rum liderini itham etmesi ve “Anastasiadis’in federal bir çözüme karşı olmasını” eleştirmesi bayağı bir kırılma noktası haline geldi. Gerçi iki toplumlu eylemcilerin sayısı ürkütücü bir boyutta değildir.
Yani diyeceğim şudur:
Artık bu ada halkı, Türk ve Rum olsun, genel anlamda böyle durumlarda düşmanlıkları ve ayrılıkları bir tarafa fırlatıp atmaları ve Kıbrıs halkının sağlığına zarar verebilecek tehlikeleri bertaraf etmeleri şart.