KIBRIS DOSYASI (2)

Dünden Devam
24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandum öncesinde, Kıbrıs Türk Halkına yaşatılan ama bir türlü yerine getirilmeyen o pembe hayaller; günümüzde yürütülen Kıbrıs politikaları için unutulmaması gereken derslerle doludur!
 ‘’Birleşik Kıbrıs – AB’ye üyelik’’ çağrılarının/hayallerinin havada uçuştuğu, ata yadigârı Kıbrıs adasının 1974 Barış harekâtıyla, özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuştuğu Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı ‘O Gazi Topraklara’ gelince! 
 O zaman kesitinde, Annan Tuzak Planında yaşananları hatırlamak adına o sürece baktığımızda:
 2003 yılında K.K.T.C’de ülke yönetimini devr alan CTP-BG iktidarının biz yenilikçiyiz sloganı ile hedeflerinin ‘Birleşik Kıbrıs’olduğunu açıklayan Sn. Talat;  Kıbrıs Milli Davamızda son 60 yılda elde edilen tüm kazanımlarımızı, müzakere masasında görüşmekten hiç çekinmemişti!  Gerçek o dur ki! 2009 yılının son ayları ile 2010 yılının baharında, Kıbrıs Türk Halkı için ada da var olup olamayacaklarının belirleneceği bir dönem yaşanmıştı!  O dönem; ya Rum’ların ağırlıklı olarak yönetim sorumluluğu olan, Kıbrıs Türk Halkının ‘Halk’ statüsünden ‘Toplum’ statüsüne indirildiği bir çözümü getirecekti!
 Ya da, Kıbrıs Türk Halk’ının 19 Nisan 2009 tarihinde ortaya koymuş olduğu iradesine uygun olarak 1983 yılından beri var olan KKTC’nin, sonsuza kadar yaşayacağı ve uluslararası arenada tanınmanın önünü açacak yeni bir dönemi başlatacaktı…
 Geride kalan bu süreçten, günümüze baktığımızda:
 Kıbrıs konusunu ‘’Birleşik Kıbrıs, Tek Halk, Tek Egemenlik’’ zemininde çözmek adına o dönemde uygulanan politikaları, yapılan müzakereleri, bu konuda sivil toplum kuruluşlarının yapmış olduğu açıklamaları, kimi teslimiyetleri, adada Rum tarafı ile kol, kola yapılan etkilikleri, kimi uluslararası kuruluşların açıklamalarını, ABD ve İngiltere adına taleplerde bulunan siyasi liderlerinin ortaya koyduğu arabuluculuk faaliyetleri değerlendirdiğimizde;
  Adada kalıcı bir çözüm adına ve Kıbrıs Türk Halkı için elde edilebilen hiçbir politik başarı yoktur.
 Çünkü Rum tarafının Kıbrıs konusunda ortak çözüm bulmak adına bir tercihi yoktur! Güney Rum kesimi Kıbrıs adasında elde edebileceği her şeyi elde etmiştir. Son adım olarak Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk Halkını nasıl azınlık statüsüne indirebilirim, Türkiye’nin garantörlük hakkına nasıl son verebilirimin peşindedir!  Bu son iki hedefe ulaştıktan sonra yapacağı tek bir şey vardır! O da son bir hamle ile adanın Yunanistan’a bağlanmasıdır! Bu ulusal amaçlarından hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir, hiçbir neden uğruna vazgeçmeyeceklerdir..!
 Günümüzün uluslararası politik gelişimini, Ortadoğu’da yaşanan olayları, adanın çevresinde bulunan petrol ve zengin doğal gaz yataklarının varlığını, bölgedeki enerji boru hatlarının İskenderun körfezinde düğümlendiğini, adanın aynı zamanda Akdeniz’de adeta bir uçak gemisi gibi ABD ve İngiltere tarafından bir askeri üs olarak kullanıldığını ve Ortadoğu’yu kontrol ettiğini değerlendirdiğimizde; 
 Kıbrıs adasının, Türkiye ve adada kurulan son ‘Türk Devleti K.K.T.C’ için ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
 Kıbrıs adasının tarihsel yapısı içerinde 307 yıl kalan atalarımızın, yüzyıllar öncesinden bu adayı elinde bulunduran tarafa, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da sağlayacağı stratejik üstünlüğü bilerek hareket etmeleri, bugün içinde aynı tercih içinde olmamızı gösteren tarihsel bir gerçektir.
 Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs adasında tarihsel, hukuksal ve coğrafi yönden haklarımız vardır. Bu haklarımızı savunmak Türkiye ve K.K.T.C’de yönetimde bulunan iktidarlara düşmektedir.
 Türk Milletinin ‘’Milli Davamız’’ dediği Kıbrıs konusu bugünde aynı özelliği taşımakta, adada yaşayan Kıbrıs Türk Halkı, göndere çekilen milli ve devlet bayrakları, şehitliklerimizde yatan kahramanlar, çözüm adına teslimiyetin değil, bu haklı davamızda tüm kazanımlarımızın bulunacağı bir çözümü istemekte ve bu davanın türbedarlığını yapmaktadırlar… 
 Pekiyi, 1968 yılından bu yana Kıbrıs’ta çözümün odaklandığı BM süreçleri ve bu sürece (olmaması gerektiği halde!) 2004 yılında dâhil olan AB’nin konuya bakış açısı nasıldır?

Kıbrıs konusunda, BM ve AB sürecinden yansımalar:

 K.K.T.C’nin BM ve AB ile ilişkilerinin tarihsel sürecine bakacak olursak; bu ilişkilerin her safhası, A.B.D’nin ve İngiltere’nin katkıları ile hazırlanmış tuzak planlar ile doludur. Kurulan bu tuzakların temel stratejisi Kıbrıs Türk’ünün adada ki bağımsızlığının ve hürriyetinin elinden alınarak Rum’a yamanması, Türkiye’nin Garantörlük sıfatının ortadan kaldırılarak Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkarılması vardır!
 Kıbrıs Milli Davamızın uluslararası platformdaki görüşmeler sürecinde özellikle 17 Kasım 2002 Tarihinden sonra yeni bir oluşumun insiyatif alarak bu sürece dâhil olduğu görülecektir. Aslında hiç olmaması gereken bu oluşumun adı AB’dir. 
 İşte, bu yazımın içeriğinde;
 Özellikle bu birliğin Kıbrıs konusuna nasıl baktığı ve ada da ki Türk varlığı ile ilgili uygulamalarının neler olduğu incelenmiştir.
 Devamı Yarın