Evvelki gün Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) 62’nci yaşını kutladı. Dile kolay... Tam 62 yıl geçmiş bu sendikanın kuruluşunun üzerinden.
Evvela KTAMS’a uzun bir ömür dileriz...
Gerçekçi olmak gerekirse KTAMS, kuruldu kurulalı iktidarı ile muhalefeti ile memurun menfaatleri için ölümüne bir mücadele vermiş ve gerçek anlamda sendikacılığın erdemlerini ortaya koymuştur.
Şayet ülkemizdeki sendikacılığın tarihçesini yazacak olursak, herhalde en önemli ve en aktif, hatta en uzun ömürlü sendika KTAMS olur.
Bundan öncesi mi?
Bundan öncesinin sendikaları, Türklerle Rumların karma bir hayatın içindeki sendikalarıdır. Rumlar işçi sendikalarına “Sindehniya” derlerdi. Şayet Türk ve Rum çatışmaları ve ayrılıkları olmasa ve normal bir hayatı yaşamış olsaydık, herhalde bugün bile karma sendikalarla hayatımızı sürdürecektik. Lakin Rumların ard düşünceleri, insanları bölmeye başlayınca mecburen Türkler de kendi sendikalarını kurmuşlardır.
Çiftçiler Birliği’nin ayrılışı da buna dayanıyordu. Merhum kitapçı Kemal Deniz Rumlarla karma Çiftçiler Birliği’nin üyesiydi. Melkonyan Ermeni Okulu’nda bir toplantıda birlik başkanı Rum, masanın üstüne Yunan Bayrağını koyunca, Deniz Bey de “Biz de Türk bayrağını koyacağız” deyince kızılca kıyamet kopmuştu. Rumlar, “Koyamazsınız” deyince bu birliğe üye Türk üyeler derhal toplantıyı terkederek tamamen Türklerden oluşan kendi birliklerini kurmuşlar ve bu kuruşa en büyük desteği de Dr. Küçük vermişti. Sadece basın ve kamuoyu desteği değildi Dr. Küçük’ün verdiği destek. Ayrıca bu yeni kuruluşa, ayakları üzerinde duruncaya kadar bir de bina vermişti.
Şayet KTAMS’ın geçmişine bakacak olursak...
Geçmişi ve anılarımızı şöyle bir kaşımamız ve kafamızdan geçirmemiz lazım.
1961 yılında liseden mezun olup memuriyete atıldığımızda, bize büyüklerimizin ilk söyledikleri şey şuydu:
“Oğlum sen memur oldun ama sosyalleşmen ve toplumda bir yer edinmen için eski memurların kurduğu Kıbrıs Türk Memurin Sendikası’na üye olmalısın. Ayrıca sadece üyelik değil, sık sık da onların lokallerine gitmelisin” demişlerdi.
KTAMS’ın o zamanki ismi Kıbrıs Türk Memurin Sendikası’ydı. Nitekim Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş günlerinde ben ve benim gibi aynı yaş döneminde olan çiçeği burnunda memurlar bu sendikaya üye olmuş ve lokale de gitmeye başlamıştık. Tabii ki deneyimli eski memurlarla bir zamanı geçirmek de adeta okulda öğrenim görmek gibi bir şeydi.
O lokalde ne kadar eski ve değerli, bunun yanında İngiliz döneminden gelme deneyimli Türk memur vardı. Onlar İngiliz döneminde hükümete girmiş, ikinci Dünya Savaşını yaşamış insanlardılar. Ayrıca bizim dönemin genç memurları gibi gerekli hükümet sınavlavlarını vererek memuriyette yükselmişlerdi.
O zamanki yükselişle şimdiki yükseliş arasında dağlar kadar fark vardır. İngiliz veya Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde bir mevki almak, arslanın ağzından yiyecek almaya benzerdi. Ama şimdi, kim filan partidense, kim filan siyasiye yakınsa, hemen müdür müsteşar oluveriyor. Ne kadar kolay olmuş mevki kapmak...
Her ne ise, merhum Demirel’in dediği gibi “Dün dündür, bugün bugündür” misali bir hayat sürecini yaşamış ve hala yaşıyoruz.
Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde Türklerle Rumların sendikaları ayrı ayrı binalarda faaliyet gösterirlerdi. Bizim sendika binamız, Ledra Palace Otel’ini geçince, tam Ermeni Mezarlığı’nın karşısındaki görkemli İngiliz binasıydı. Hemen hemen her odasında şömine vardı. Arka bahçesi, Taksim Sahamız’ın karşı sur duvarlarına ve Çetinkaya yolundaki evlere bakardı. Sanırım o bina şimdi yıkılmış veya yıkmışlardır.
Kış geldi mi binadaki şömineler bir güzel yanar, yazın da arka bahçede tavla muhabbeti başlardı. O dönemlerde arabası olan memurları parmakla gösterirlerdi. Biz genç memurlar da bisikletlerimizle gider gelirdik işimize de, lokalimize de.
21 Aralık 1963 olayları, insanları ve şehirleri böldüğü gibi sendikaların bölgelerini de böldü. Artık Kıbrıs Cumhuriyeti döneminin sendikal günleri yoktu.
On bir yıllık getto hayatımızda kendi benliğimizi bulurken, KTAMS da kendi benliğini bulmuş ve kendi idari yapımızdaki memur haklarını savunmuştur. O bakımdan eski bir KTAMS üyesi olarak her zaman onları takdir etmişimdir.
Zaman içinde daha da sendikalar kurulmuş ve gelişmişlerdir. Özellikle KTÖS de o gelişmişliğin bir parçasıdır. Sadece eski dönemle yeni dönem arasında bir fark vardır. O da, senikaların politize olmalarıdır. Geçmişte merhum Dr. Küçük’le Özel Kalem’de çalıştığım günlerde O’nun duyduğu en büyük rahatsızlık, sendikaların politize olmalarıydı.
O nedenle geçmişle şimdiki zamanı yaşayan eski bir bürokrat ve gazeteci olarak sendikaların mevcut görevlerinin dışına çıkarak politika yapmalarını zaman zaman eleştirmişimdir. Bundan da rahatsızlık duyduğumu söyleyemem.
Her ne ise... Hakların paylaşımına ve hakların savunulmasına diyeceğim yok. Böyle bir çalışmaya şapka çıkarırım da, sendikacılığı politikaya alet etmeye tahammül edemem nedense.
Evet... KTAMS’na daha daha nice yıllar ve başarılar dilerim.