Uyuşturucu çok ciddi tehlikeli bir illettir..Her kötü alışkanlığın kapısını açan ve geri dönüşü çok zor olan bir tutkuların belki de en tehlikelisi...Hırsızlık ve dolandırıcılıktan tut,cinayetlere varıncaya kadar bütün fekaketlerin sebebi bir kötü tutkudur. Ama bir de kumar denilen bir tehlikeli alışkanlık var yaşamda..Bir eğlence ile başlar kumar fakat mutlaka felaketlerle devam eder...Çoğu kez de önlenemez olur... Sonucunda sadece kumarbaz zarar görmez...Ailesi de ,yakın çevresi de olumsuz etkilenir bu yüzden.Boşanmalar,iflaslara neden olur.Genel sağlık sorunları ile boğuşur kumarbazlar. Kendilerine bakmazlar...Vakitsiz vefat eder bir çokları... Halbuki ufak ufak kumara başlarken ne kadar zevk alırlar. Şahsen ben de denemiştim gençlik yıllarımda arkadaşlarımla. Eğlenceli geliyordu bana ilk zamanlar. Kesemizi sarsmayacak ölçüde oynuyorduk boş zamanlarımızda.Ama zamanla oynadığımız oyunun boyutları artmaya başlamıştı...
Ve bir hadise beni kurtarmıştı bu tehlikeli alışanlığımdan. Bir gün kulübe gitmek üzere evimden ayrılırken eşim benden bir yoğurt almamı istemişti hasta çocuğum için...Ederi de iki şilin gibi değersiz bir para idi. O zaman tek kız çocuğum ateşli hasta olduğundan iştahı kesilmişti..Yoğurdu hasta çocuğumuza yedirmek için istemişti eşim..Böylece mutad gereği kulübe gittim... Arkadaşlarla bir süre sohbet ettikten sonra her günkü gibi ufaktan oyuna başladık.Nedense o gün çok şansızmışım ki son kuruşuma kadar oyunu kaybettim...Ve hasta çocuğum için iki şilin değerinde bir yoğurdu bile satın alamıyacaktım..
Bir yandan hasta çocuğum için bir yoğurt alamama üzüntüsü yaşarken,diğer yandan da kaybettiğim param çok sevdiğim arkadaşlarımın ceplerinde olacaktı.Ve kazandıkları için onlar mutlu olacaklardı.Bu bana etik gelmedi.Ve o an kumar denilen illetten nefret edecek ve ondan sonra hayatımda kumarın yeri olmayacaktı.
Bir gün bir sohbetimiz esnasında babam anlatmıştı bana yaşanmış bir anısını... Berber bir arkadaşı vardı babamın.İyi bir insandı.Bir süre babamın kalfası olarak birlikte berberlik yapıyorlardı... Sonra ayrı dükkanını açtı ve çalışmaya başladı.Kendi gibi işi de iyiydi.Müşteri de tutmuştu yeterince.Aile ve çocuk sahibi idi.Yani sorumlulukları vardı..İşler yolunda giderken ufak ufak kumara başlamıştı...Kazanmakla başlarmış kumar oyunları önce.Kazandıkça da kumardan vazgeçemiyordu... Şeytan kazandırırmış derler kumarcıyı ilk zamanlar.. Eski insanlar kumarcı hiçbir zaman kazanmaz derlerdi. Mantıken de bu deyiş doğrudur...Pratikte de öyle... Sonuçta babamın berber arkadaşı bir gün kumardan dolayı sıfırı tüketmiş ve büyük bir bunalıma girmişti.Ailesine olan maddi sorumluluklarını yerine getiremiyecekti....
Dükkanına kapandı...Bir şişe saf alkolü çabuk çabuk midesine indirdi...İntihardan başka bir çare düşünemezdi Çilek damarlarını kesip yaşama veda edecekti.
Sonra da ustura çekmecesini var gücü ile açtı.Çekmece usturalarla birlikte yere saçıldı....Ve bu tesadüf onu intihar etmekten vaz geçirecek bir husus olmuştu.
O yıllarda bir sakal tıraşı yarım şilin idi ve para piyasasında gümüş renkte minik yarım şilinler vardı.Çekmeceye dadanmş fare, konulan yarım şilinleri bir yerde, yuvasında biriktirmiş ve yere saçılan bu paralar berberi intihardan vazgeçirmişti.Allah onu ailesine ve evlatlarına bağışlamıştı.Ama bilinmeli ki insana şans her zaman yardımcı olamaz...
Bazan tesadüflerin bir hayat kurtarabileceğini bu hikaye sayesinde öğrenmiş olacaktım.Eminim ki her insanın yaşamında değerlendirilmeye değer tesadüfler olabiliyormuş.Ama yaşam gibi değerli bir nimeti şansa bırakmak akıllıca olmaz...