Reçete, tıp doktorlarının hastalarını muayene ettikten sonra, günümüz teknolojilerini de kullanılarak gerekli gördükleri analizlerin sonuçlarını ve/veya görüntüsel verileri de kullanarak, teşhis koydukları hastalığı yaratan nedenleri ortadan kaldıracak ilaçların isimlerini içeren ve bu ilaçların nasıl kullanılacağını belirten bir listedir.
Doktoru tarafından yazılan reçeteyi eline alan hasta da zaman kaybetmeden bir eczaneye (ecza Arapça kökenli bir sözcük olup çare anlamındadır) yani çarehaneye gidip reçeteyi eczacıya ibraz eder ve ilaçlarını alarak kullanmaya başlar. Her hastalığın tedavi süresi de farklı olduğu için bu süre içerisinde, alınan ilaçların hastalığı iyileştirmede ne kadar etkili ve başarılı olduklarını tesbit için doktor kontrolün gidilir.
Kış mevsimini yaşıyoruz, neredeyse mevsimsel bir hastalığa yakalanmayanımız kalmadı, bir de bugün oluşumu resmileşecek yeni hükümette başbakan ve başbakan yardımcılarının kendi akademik alanlarında doktor olmalarından da yola çıkarak teşbih yaparak yada bir metaforla yola çıktım.
Fransız düşünür ve toplumbilimci ve filizof Michel Foucault “power relations” yani güç ilişkileri diye adlandırılan teorisinde bilgi ve uzmanlık birikimi gerektiren hallerde iletişime giren taraflar arasında baskın olanın, bilgi gücünü elinde tutan tarafta olduğundan söz eder. Doktor-hasta ilişkileri de buna en yakın örnektir. Doktora giden hasta doktorunun koyduğu teşhis ve önerdiği tedavi yötemlerini pek tartışacak durumda değildir. Zaten istese de bu konuları tartışabilecek bir bilgi birikiminden yoksundur.Bu nedenle parasını da ödeyerek kendisine sunulan kaliteli emeği pek de sorgulama şansı olamadan alma durumundadır.
Güç ilişkileri dünyada her toplumda çeşitli düzeylerde bir dereceye kadar geçerlidir. Öğretmen-öğrenci ilişkilerinden tutun, bunu işveren-işçi, yönetici- memur ve daha birçok alanlara yayabiliriz. Bilgi gücü ve hiyeyarşik yetkiden kaynaklanan otorite gereği, bu durumlarda iletişim ilişkilerinde genellikle güç ilişkileri teorisi geçerlidir, ve güçlü tarafta olanın mesajları daha baskındır ve sorgulanmazdır.
Bugün KKTC’nde yeni bir hükümetin göreve başlamasında ilk adımlar atılırken aklıma, demokrasi , özgürlük ve eşitlik ilkelerinden hareketle , toplumuzun siyasal yöneticileriyle gireceği ilişkiler ve yaşayacağı iletişimler içerisinde yaşanması gerekli olan oluşumlar ve ilkler geldi. Aslında çiçeği burnunda başbakanımız Tufan Erhürman’ın “biz dört parti ile değil, halkımızla yöneteceğiz, açık olacağız” sözleri de beni bu yönde düşünmeye itti de diyebilirim. İyi de oldu.
Katılımcı demokrasi kavramını herkes biliyor. Bu kavram içerisinde milletvekillerini, cumhurbaşkanlarını seçenler bir dahaki seçime kadar, onların sadece ne yapacaklarını beklemez ve bir sonraki seçimde yapacaklarını düşünmez sadece. Ya ne yapar?
Bir defa siyaset coğrafyasında yönetenler yönetilenlerin iradeleriyle seçildikleri için bu seçici ve denetleyici iradenin her zaman gözetimi ve denetimi altındadırlar. Eğer yönetilenler yönetenler tarafından bireysel çıkarlar ve dogmalarla uyutulmamışlarsa, bu yönetenlerin her zaman şeffaf, hesap verebilir ve kontrol edilebilir durumda olmalarını sağlar. Kısacası güç ilişkileri ve güç iletişiminde güçler dengelenebildiği ölçüde tarafların başarısı da mutluluğu da artar.
Günümüzde sosyal dijital platformlar, sosyal paylaşım siteleri mecralarından tutun geniş bir bilişim ve iletişim ağı içerisinde 7/24 dalga dalga gelen görüş ve eleştirilerden tutun, editoryal denetimin daha fazla olduğu, yasal bir zeminde yapılan yazılı, görüntülü ve sesli yayınlar ve yayımlarla katılımcı demokrasi dediğimiz olayı an be an yaşamaktayız.
Bu nedenlerle herhangibir hükümetin kesinlikle açık ve denetlenebilir olma yolunda yürümesi başarılı olabilmesinin de gereğidir. Böyle bir açıklığı, dörtlü, daha koalisyon çalışmalarında, yaşanan olaylar nedeniyle de gösterdikleri için bu noktaya varabilmişlerdir. Yeni hükümetin dört liderinin de bunu tamamen bilinçli olarak gerçekleştirmiş olmaları yeni koalisyonun ilk önemli başarısı olarak kaydedilebilir.
Kurtuluş reçetemizi bizler hep beraber, hükümet olarak ve yurttaşlar olarak yazabildiğimiz ölçüde, bu reçetenin gerektireceği özverilere de beraber katlanabileceğimiz oranda iyileşmelere be başarılara beraberce varabileceğiz. Bunları başarabilme gücü hepimizdedir. GOLAY GELSİN HEPİMİZE DE.
Karşılıklı olarak kırmadan dökmeden, gücendirmeden karşılıklı olarak birbirimizi DÜRTECEYİK kısacası.