LAFAZANLIĞIN CAZİBESİ

Konuşmayı sevmek bir zaaf değildir tek başına.

Konuştuğunu bilmeden konuşmak hele de bunu alışkanlık haline getirmek pek de matah bir şey olmamakla birlikte cazip geliyor kimilerine.

Bu da sorun olmayabilir eğer Kâzım’ın kahvesinde ya da Cümbez’in altında laflıyorsanız arkadaşlarınızla, hele hele konu futbolsa ya da siyasetse dilinizde kemik olmasın sakın ve ağzınızı da çekip büzmeleri için torba yapma fırsatı vermeyin kimselere.

Cümbez’in altında otururken Galliga’nın kaçırdığı bütün golleri atabilir ve Kel Yıldıray’ın kesemediği bütün şutları, gol vuruşlarını Mağusa Panteri olup plojonla tam da doksana girerken kurtarabilirsiniz.

Siyasete gelince, Denktaş’ın kırk yılda çözemediğini, Kâzım’ın kahvesinde kırk dakikada belki de dört dakikada çözebilirsiniz, engel olamaz kimse size ve zaten ne demiş kitleler hep bir ağızdan ‘ Kıbrıs’da lafazanlık ENGELLENEMEZ’.

Dememişler mi demişler.

Kırk ya da dört dakikada çözdüğünüz Kıbrıs sorunu, sizin aslanlar gibi solcu ya da sağcı söylemlerinizle çözüldükten sonra da aynen devam ediyorsa,  sohbet ya da lafazanlığın sonu gelmez ki, yarın yine çözersiniz öbür gün yine.

Futbol ve siyaset de lafazanlık babında askerlik ve avcılık anılarından farklı değildir, salla gitsin, sallarsan gider. ‘ salla salla gül memeler çağlasın / salla salla yer yerinden oynasın’

Sallamayı kaldırmayan konular da vardır hayatta.

Sağlık ve tebabet lafazanlık edilecek, salla gitsin konular değildir.

Hele de salgın hastalık söz konusu ise orda durup düşünmek hatta hekimlerin bile boyun borcudur.

Bütün ahali büyük bir endişe ve merakla tv başında ekrana kilitlenmiş dinlerken,  dokuz bilip ama gerçekten bilip, on dokuz düşünüp ancak o zaman bir konuşmak gereği vardır.

Yayıncılık konusunda ne yazık ki henüz emekleme aşamasında bile olmayan kanallar sizi davet edip gel buyur konuş derse, ilk yapmanız gereken şey ‘ bu konu beni aşar çok aşar yeterli görmüyorum kendimi diyebilmektir, ama konuşmanın cazibesine mağlup olmuşsanız, bari ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak ölçülülükte konuşmaya özen göstermelisiniz.

İfade hürriyeti hiçbir şekilde bilgisizliğin ve panik yaratmanın malzemesi olamaz olmamalıdır.

Söz hürriyeti, düşünce hürriyeti ile doğrudan ilişkilidir ve düşünce ise bilgi birikimi olmadan futbol gibi konularda gündeminize gelsin.

Galliga’nın atamadığı golleri atmaya devam edebilirsiniz ve lâkin nöro cerrahi konusunda Gazi Yaşargil’e akıl satmaya kalkarsanız komik olursunuz. Acınacak kadar komik