Derdimiz inanmak.
Ve anlayın artık İsa’dan iki bin yirmi üç yıl ve Muhammed’den bin beş yüz yıl sonrasında inanmak değil bilmek gerekir bunu anlayın artık.
Okullar eğitim bakanı ya da meclis başkanı ve Cumhur Başkanı’nın sık sık tekrarladığı gibi ‘‘ inançlı ’’ mezunlar değil kendine güvenen ve kendine güvenmek için bilgi görgü biriktiren dolayısı ile de bilen bilgili mezunlar yetiştirmek için vardırlar.
Bir bakıyoruz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti atmosferine muhalifi muvaffıkı inançla yatıp inançla kalkıyor.
Biz bu inançla diye başlayıp esip gürleyen tarafların bilmeye dair bir gayretleri yok.
Federasyon diye yatıp kalkanlar hatta sayıklayanların ne federe devletin ne olduğu nasıl olması gerektiği hakkında bir bilgi birikimi donanımı ve görgüsü var ne de iki devletlilik diye kükreyenlerin bir devletin hangi temeller üzerinde yükseleceğine dair düşünceleri araştırmaları.
Bu inanmak safsatası o boyutlara vardı ki, bakanlar kendi bakanlıklarını ilgilendiren en basit meseleler de dahi ( örneğin çocuk yurdunda bir bilemedin iki memure ‘‘ anne ’’ istihdamında dahi Başbakan’ımızın talimatları üzerine diyebiliyor.
Talimat daha çok topuk selamı ile ilgili değil mi ve topuk selamı da eratın generaline kayıtsız şartsız inanması mantığı ile yaşayan ordular / askeriye kurumu için geçerli değil mmi.
Devlet sivilleştikçe gelişen bir organizma ve devleti inanma ekseninde yorumlarsanız o devlet çürür.
Hayata dair hatta günlük işlere dair hiçbir şey inanmakla olup bitecek şeyler değildir ve olamaz da
İşlerin hakkıyla yapılması için bilgi / bilmek yapmak gerekir ve bilgiyi ölçmek de bizim devlette olduğu gibi bilmem ne sınavı ve mülakatı ile olmaz, yeterli değil o sınavlar.
Bir bakın bütün memurlar şikayetçi diğer bütün memurların iş konusundaki hallerinden ve fakat hiçbir memur kendi halini irdelemiyor.
Hani nerde koca koca memur sendikalarının kendi üyelerine yönelik iş yeri verimliliğini ve iş disiplinini sendika ve ilgili daire içinde çözme geliştirme seminerleri eğitimleri.
Mimar ve mühendislerimiz kendi içlerinde bilgiye bilime görgüye dayalı eğitimler gelişme çalışmaları yapmış olsalar bu kadar çok inşaat yapılabilir miydi örneğin dere yataklarına.
Tamam evet bu hükümet ve bundan öncekiler imar planlamasını umurasmıyor ve fakat bu beton cangılında hiç mi suçu yok meslek odalarının.
Ülke koşullarına uymayan mimari işler için niye ses yükseltmiyor meslek odası kendi üyelerine.
Müşteri istedi devlet göz yumdu ben de yaptım demek olur mu hiç, olursa olacaksa olmaya devam edecekse meslek odaları niye var.
Tek bir tüccara tarihi geçmiş mal sattığı ya da fahiş fiyatla kazık attığı için üyesine ceza vermeyen KTTO ( Kıbrıs Türk Ticaret Odası ) niye var.