Salıdan çarşambaya nasıl geçersiniz.
Ya çarşambadan perşembeye.
Takvim yaprağını, cırt kesmekle mi, yoksa akıllı telefonunuza bakarak mı.
Horoz ötünce yarın mı olur yoksa.
‘’Geç bunları anam babam geç bunları’’
Cırtt diye yırtılınca takvim yaprağı, pazardan pazartesiye geçen sadece takvimdir. Telefonunuz o kadar akıllı ki fabrika nasıl ayarladıysa öyle davranır, fabrika ona 24 saate bir yarın ol diye buyruk verdiyse, o kadar uslu akıllı ve itaatkârdır ki emre karşı gelmek aklına bile gelmez.
İş horoza gelince, orda durun biraz, horoz hakikaten cumadan cumartesine, dünden güne, günden yarına geçer, buna kuşku yok.Bütün canlılar diyeceğim insanı ayrı tutarak, insandan başka bütün canlılar asla ve katiyen dünkü gibi kalmazlar, olmadığına canı gönülden inandığımız ve belki de bilimsel olarak da kanıtlanabilir domatesin ya da tavuğun aklı olmadığı ve fakat eminim ki, marulun aklı dünün bitip günün, günün bitip yarının olduğunu kavrar ve değiştirir kendini günden yarına.
İş insana gelince de durup düşünmek iktiza eder.
İnsan için, dün bitip güne, günü aşıp yarına geçmek ne demektir.
Yanisi şu.
Ben ‘çelişkiye’ düşmem, dün ne dedimse bu gün de o, diyorsanız bırakın dünü, öte gündesiniz.
Yirmi yıl önce nasıl bir aşkla seviyorsaydınız eşinizi, yine ayni değişmeyen ayni aşkla seviyorsanız bu gün de, diyeceğim şu size ‘desene ki güzelim sen hiç yaşamamışsın ve daha beteri aşk nedir bilmeden göçüp gideceksin bu dinine yandığım dünyadan.
Yok be Cumhur, o kadar da değil 10 yıl, yirmi yıl önce ne kadar ve nasıl seviyorsam, yine tam aynisi gibi ve kadar seviyorum diyecek kimse yoktur diyorsanız.
Soru can yakıcı.
40 yıl önce federasyon demiştik.
Biz dediğimizden dönmeyiz.
Yine federasyon diyoruz diyen siz değil misiniz, ya da 30 yıl önce ‘bir çakıl taşı bile vermeyiz’ demiştik, yine söylüyoruz diyen siz değil misiniz.
Hop hop çalışmadığım yerden sordun, bizi pusuya düşürdün demeyin.
Siz hiçbir gün çalışmamışsınız memleket ve hayat dersine.
O kadar tembelsiniz ki, korkuyorsunuz, çelişkiden, çelişkiden korkanın varacağı yer tutarsızlıktır ki size yakışan tam da bu sıfattır.
Zihni’nin oynadığı YAK ile, adını bilmediğim ve bana luzum etmeyen o arabın oynadığı YAK’ ı ayni zannetmek kadar gaflet içresiniz, ve bu öyle bir içre olmak ki ne bilmediğinizi de bilmiyecek derecede.
1971 de, 1974 de federsayon, istemek bir şeydi. Kuşatma altındaydık, Geçici Türk Yönetimi vardı, nufus mubadelesi oldu, Fedrere Devletimizi ilân ettik, evet Fedrasyon mantıklı görünebilirdi.
Ama.
Ama gün bu gündür ve bu gün öyle bir gündür ki, komşularımız da AKEL iktidarını da gördük.
Ve AKEL iktidarında canı gönülden uğraşmanıza karşın federayon olmadı ise.
Olamaz demektir. OLAMAZ.
Ayni şeyler çakıl taşı sevdalıları için de geçerli. Taş mısınız.
Dünü dünde bırakın. Dünden güne, günden yarına diye bir boyun borcunuz var.
Yok hayır biz ‘çelişkiye düşemeyiz’ diyorsanız, çelişki yoksa değişme gelişme olası değil.
1970 lerde kalacaksanız, haydi LTL ye Şarlo Hoca’dan edebiyat, Köroğlu Hocadan felsefe dersi almaya. Marş marş.
Kızmayın canım mücahit öğrenciydik hepimiz