" Anadolu Türk'ün son umudu, son melceidir. Oradaki kardeşlerimizin böyle sefaletler, mahrumiyetler içinde helak olmasına seyirci kalırsak, dünyada en alçak insanlar bizler oluruz. Bu felaketler hepimize büyük bir ders-i intibah olsun Onlar bizim ırkdaşlanmız olmasalar bile vazife-i insaniye muavenetlerine (yardımlarına) şitabımızı emreder. Şu halde vazifemiz iki katlıdır İzmir civarında yedi ay zarfında 60000 Türk şehit edilmiş, 40000 kişi terk-i diyar etmeye mecbur kalmış ve 200 milyon liralık servetleri gasbolmuştur. İşte bugün yersiz ve yurtsuz kalmış bu binlerce kardeşimiz bizden muavenet bekliyor"
12 / 1 / 1920. Remzi Okan. Doğru Yol gazetesi Lefkoşa
Hikaye böyle başlamaz tabii ki. Bu yazı gazetede çıkmazdan önce Kıbrıs Türklerinden onlarca insan Samsun'a çıkan Mustafa Kemal'in henüz olmayan ordusuna katılmak için küreklere asılmışlardır Kıbrıs kıyılarından Anadolu kıyılarına doğru.
Kıbrıs Türklerinin uzun özgürlük yürüyüşü, Osmanlı devletinin yürüttüğü ya da yürütemediği iç ve dış politikası nedeniyle Kıbrıs adasını geçici olarak elinden çıkarmak zorunda bırakılınca ve o günün emperyal gücü olan İngiltere Akdeniz ve Ortadoğunun kilidi / anahtarı olarak değerlendirdiği Kıbrıs adasına ayak basınca ta 1878'de başlar.
Kendi yurtlarında birdenbire 3 sınıf insan konumu ile karşılaşan Kıbrıs Türkleri adaya ilk ingiliz bayrağı çekildiği gün kararını vermiştir. O bayrak oradan indirilecektir ama yarın ama on yıl, yüz yıl sonra mutlaka indirilecektir.
Gün gelecektir ve fakat Kıbrıs Türkü bilincindedir ki gelecek o mutlu günü beklemek yeterli değil güzel yarınları mutlaka öne çekmek boyun borcudur. İşte özgür günleri yakına daha yakına çektiğimizin bir örneği daha. İstiklâl savaşı komutanlarından P.A.B1 Kumandanı Şadi Bey'in hatıratı:
Mülazım Mehmet Tahir Bey
16 Nisan 1931 tarihli Söz gazetesinin birinci sayfasındaki manşetinde "P.A. B1 10. Kumandanı Şadi Bey" tarafından gönderilen mektup 'Kıbrıslı Bir Türk Çocuğu Hizmeti İle Anavatanı Memnun Etti." başlığı altında veriliyor ve şöyle deniyordu:
"Anavatan'a çok kıymetli şahsiyetler yetiştiren Kıbrıs Türk gençlerine bir ibret dersi ve şeref hissesi kazandırabilmek için bizzat şahidi bulunduğum bir kahramanlığı anlatacağım. Türklerin kalbinden ebediyen silinmeyen ve toprağının her habbesinde tehassür ve iştiyak hisleri tüten Kıbrıs'ın yetiştirdiği gençlerden bölüğümde takım kumandanı bulunan Mülazim Mehmet Tahir Bey'le, harekatta geçen arkadaşlığımda, onda gördüğüm yüksek seciye, cesaret ve itaat hassalarile en felaketli anlarda bulunan numunei imtisal olmaya yarar atılganlık ve soğukkanlılığın meftunu ve mütehayyiri kaldım.
Pek mühim bir mevkide bulunan bir tepeyi, kumandasında bulunan kendisi gibi kahraman bir avuç Türk askeri ile uzun müddet müdafaa eden kahraman Tahir'in şahidi bulunduğum fedakarlık ve vatanperverliğini meskut geçmemek ve güzel Kıbrıs'ımızın gurur ve sururla göğsünü tezyin edecek metanet ve fedakarlığından vatanperver Kıbrıslıları hissedar ve nasebedar etmeyi kendim için bir vecibe bildim.
Yüksek selam ve hürmetlerimle bu gibi yeşerecek filizlerin ifadeden aciz kaldığım şu ulvi ve yüksek mezayayı kendileri için bir yoldaş olarak kabullerile tealilerini temenni etsem bilmem makbul ve mergup olur mu ?
Arzettiğım müsademe tarihinde yapmış ve Tepeyi iki makineli tüfekle ve 15 neferle Mülazim Tahir Bey müdafaa etmiştir. Tahir Bey 15 gün hiç bir yerden muavenet görmeksizin düşmana karşı durmuş ve ben de dahil olduğum halde bütün amirlerinin ve arkadaşlarının teveccühünü kazanmıştır.
Kim bilir güzel Kıbrıs'ımızda ne kadar böyle gençler saklıdır ?
Hürmet ve selamlarımın kabulünü rica eder ve böyle bir zabite malik olduklarından dolayı bütün Kıbrıslı kardeşlerimi tebrik ederim."
(NOT : Mülazım, askerlikte teğmen rütbesinin o yıllardaki karşılığı)