Haybeye konuşanların diline pelesenk olmuş bir kavram var  ‘ öğrenilmiş çaresizlik’

Haybeye konuşunca kim öğretmiş, neden niçin öğrenmişsiniz diye bir soru sorsam haybecilere, evet bülbülün dut yemiş halinden beter bir suskunluk kendi içlerinde ve dahi Nasrettin Hoca’nın bu alina da düşünür dediği alinasından beter bir düşünce yoksunluğu.

Öğrenmeyin kardeşim, o öğrenilmiş çaresizlikleri öğrenmeyin desem de ne fayda.

Öğrenilmiş çaresizliğin en çarpıcı tezahürü de ‘ öğrenilmiş, öğretildiği için öğrenilmiş  federasyonculuk’

Aman da aman zaman da zaman ve eyvah ki federasyon diye hayatımıza çoktan yerleşmiş futbol federasyonları var ki dünyanın neresinde isterse olsun, kendi kimlikleri konusunda mutlak egemen olan ve federasyonun işlemesi babında da yine mutlak eşitliğe sahip olan spor kulüplerinin gönüllü bir araya gelmesi ile oluşur.

Manchester United ile Bristol City, Ali Koç Fenerbahçe’si ile, Zonguldak Spor un kendi kurumsal – tüzel kişiliklerinde mutlak egemenlikleri sarih bir şekilde ortadadır.

Zonguldak, Fenerbahçe’yi yenerse 3 puan alır ve Fenerbahçe Zonguldak’ı yenince 4 puan almaz.

Demem o ki.

Federasyonlar egemenliğe mutlak hakim ve toplu ilişkilerde de eşit haklara sahip olanlar arasında olan ve ancak öyle yaşayan tüzel organizmalardır.

12 oy ile karar verilecek bir durumda federasyonun iki üyesinden birine, 11 oyu ben kullanacağım bir oy da sana lütfum olsun denir de kural haline getirilirse, siz bu duruma eşitlik deseniz de durum on ikiye bir dir ve olayın adı da federasyon olmaz, olsa olsa lütfedilen zavallılık hakkı olur.

Karar alma aşamasında X tarafın 11 oyla evet dediği bir durumda,  Y taraf hayır dediğinde ne olur.

Az düşünün.

Belki hatırlarsınız siz bu filmi görmüştünüz.

Ve hatta 6 oyun 34 oya eşit olduğu anayasal hükümdü sonuç mu.

Size öğrettikleri federasyonculuk noktasındaki çırpınmalarınız.