Cem Karaca’nın Bindik Bir Alamete parçasının sözlerinin halen geçerli oluşu, Türkiye gündeminin yıllar boyunca bir dirhem yol alamadığını, yıllardır aynı basit problemlerle boğuşup boğuşup bir çözüme ulaşamadığımızın net bir doğrulaması gibi. Hatta yıllar içinde bazı sorunlar daha da bataklık haline gelmiş durumda. Ülkedeki tabanın ve tebanın her noktasına yayılmış adaletsizlik başlı başına en büyük dertlerimizden biri. Ülkeyi tam anlamıyla kafasına göre yönetmeye çalışan ekibin ise kanun, kural, hukuk tanıdığı yok. Açıkça da bunu ifade edebilecek cesarete ulaştılar birkaç yıldır. Anayasa yoksa ülkede ne var? Kanun kural olmayınca haliyle yolsuzluk, yolsuzluk olunca yoksulluk, yoksulluk olunca suç, suç olunca da olanlar oluyor ister istemez.
Başımızdakilerin ruh halleri de gerçekten kitaplara konu olacak ilginçlikte. Narsistik soslu, öğrenmeme ve muhakeme yapmama isteği, uyumsuzluk, başıbozukluk, herkese efelenmenin geçer akçe olduğunun düşünülmesi, diplomasi bilmemek, dünyayı takip etmemek ve her şeyi en iyi bilenin kendileri olduğunu “bilerek” ülkenin, ekonominin hepimizi getirdiği hal ortada.
Bakın güzel bir haber. Benim alanım su böreği: 13 Şubat’tan itibaren yeşil mercimekte gümrük vergisi sıfırlandı. Yani gümrük vergisi alınmayacak. Daha da güzeli var. Yeşil mercimek ihracatına da kısıtlama getirildi. Yani ne demekmiş bu? Yeşil mercimeği bile artık yurt dışından dilenir hale geldik demek. Yurt içindeki tarımı, hayvancılığı güzelce bitirdiğimiz ve zamanının ders kitaplarında yazan “Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye”yi, mercimeğe muhtaç ülkelerden biri haline getirmek, gerçekten de zoru başarmak.
Ama mantıksızlıkların ve anlamsızlıkların global olarak cazibe merkezi gelmiş ülkesi olarak, bizim için zor her zaman çok kolaydır, imkansız biraz zaman alır. Geçtiğimiz haftalarda Ankara’ya gösteri için gitmiştim Atatürk İmam Hatip Lisesi gördüm. Başka bir şey demek istemiyorum. Eğitimde uzay çağı bu olmalı.
İktidarı eleştiriyoruz eleştiriyoruz da aslında hepimizin de kumaşı aynı bir yandan. Temel basit kurallarda, insanca anlaşamadığımızdan muhalefet de ayrı bir deli ediyor ülkede insanı. Deprem bölgesinde vatandaş tarafından ısrarla istenilmeyen bir adayı ısrarla aday olarak çıkartmaya çalışmak bu durumun en güzel örneği. İktidar akılcı değil zaten biliyoruz da siz hayırdır sevgili muhalefet? Böyle giderse 20 yıla ülkede neredeyse toplama yapmayı bile bilemeyen nesiller sağda solda dolaşacak.
Genç nüfusumuzu avantaja çevirememek de üzücü. Türkiye, Avrupa içinde hız olarak yerlerde sürünen, fiyat olarak zirvelerde dolanan internet altyapısıyla yıllardır gözlerimi kamaştırmakta. Bunun üzerine eklenen dünyanın en sağlam internet sansürlerinden biri ile birlikte neredeyse tüm dünyanın “normal” olarak baktığı şeyler bizler adeta mağara insanıymışız da hak etmiyormuşuz gibi bize yasak… Toplumun giderek daha da gerilemesini de geçelim aralık sonunda Türkiye’de bilinen birçok VPN servisi de yasaklandı. İşin üzücüsü bizi yöneten tayfa sansürün bizi gerçeklerden koruyacağını düşünüyor. Hem de yıllardır. Yasaklar ve sansür, Türkiye’nin fonunda sürekli çalan, kötü hoparlörlerden birkaçı aynı anda yayın yapan bir kakofoni gibi. Kulak kulağı duymuyor, duymayınca da cahillik yetişiyor yardıma. Cahil kalıp cahil gideceğiz, ne güzel.
Bir de bunların yanında Türkiye’nin Instagram’da en çok vakit geçiren ülke olduğu ortaya çıktı. Dünya ortalaması 12 saat iken Türkiye’de bu süre 21.4 saat oldu. Yapacak iş yok, güç yok. Bir yere gitmek istesen pahalı, konserler iptal edilmiş, memleketin tersaneleri filan satılmış, ne yapalım evde, işte, metrobüste, elde telefon kendi boşluklarımızı başkalarının boşluklarıyla doldurmaya çalışıyoruz. Dünyanın iki katı Instagram kullanıp da en fazla işte ponzici fenomenler, kara para aklama sistemleri geliştirebiliyoruz.
Yol dediğin yol gibi / Ulaşmalı bir yere / Biz dön baba dönelim / Geliyoz aynı yere / Bu döngü kısır döngü / Başı var da sonu yok / Dönüyom dönemiyom / Sonunda bir cıgış yok / Amanieyynn