OKUDUKÇA MANA ZEMİNİMİZDEKİ DEPREM : Ahmet İnam

https://www.timeturk.com/tr/makale/ahmet-inam/mana-zeminimizdeki-deprem.html

Ülkemin mana iklimi kararmakta. Onu apaydınlık görenler var elbette. Bu karanlığın acısını çekenlerden biri olarak yazıyorum. Karanlığı sevenlerin, karartanların çevrelerini aydınlık gördüğü bir ülkedeyiz.
Elbette her ülke karanlıklardan geçer. Karanlıkları yaşarken ışığa olan hasretimizin gözlerimizi tümüyle kör etmemesini isteriz.
Ülkede ağır bir psikolojik harp var. Kurumlar ve medyalar arası gerilim, değerlerimizi, duygu ve düşüncelerimizi, inançlarımızı yaşadığımız mana iklimini sarsıyor.
Siyasi rant elde etme kaygısıyla, siyasal varlığımızı tehdit ettiğini düşündüğümüz karşıtlarımızı ortadan kaldırma, kendimizi yandaşlarımıza güçlü gösterme çabası, mana dünyamıza ağır darbeler vuruyor.
Önce psikolojik olarak yıkılıyoruz. Savaşan tüm taraflar sarsılıyor. Çünkü bu oyunun galibi olamaz. Bir ülkenin mana iklimini, bir başka boyutuyla mana zeminini zedelerseniz, yaşam bu zeminde sürdüğü için, o ülkenin tümüne zarar verirsiniz. Bu savaş öyle bir savaş ki yalnız savaşanları değil, savaşın dışında olduğunu düşünen vatandaşları da öldürür. Bir savaş ki, hava kadar, su kadar muhtaç olduğumuz, hava kadar su kadar aziz olan mana zeminimizi kırılgan hale getirir, o savaş, savaşanları, savaşı seyredenleri yer bitirir.
Mana zemini zayıflar, kırılırsa mana yarıkları açılır zeminde. Karamsarlık, umutsuzluk başlar. Bütün bu duyguları besleyense güvensizliktir. Hangi değerlerle yaşayacağım? Kime güvenip, kime inanacağım? Geleceğim nasıl olacak?
Değer duygularımız körelir. Birbirimize ve kendimize olan saygımız azalır. Mana zemininin açılan yarıklarından düşmemek için tutunacak dallar ararız. Bu güvensizliğimiz bizi çok kolay aldatılabilir, yönlendirilebilir insanlar haline getirir.
Toplumsal yaşam tatsızlaşır, ülke vatandaşlarının ülkelerine, ülkelerinin yöneticilerine olan güvenleri azalır, kaygılı, mutsuz insanların sayısı artar. Üstelik işsizliğin, geçim sıkıntısının yoğun olduğu bir toplumda çekilen maddi dertlerin yanında, manevi ıstırabın şiddeti yükselir.
Mana zeminini yaralayan en önemli özelliklerden biri, söylediğinizi nasıl, ne zaman nerede söylediğinizdir. Doğruları söylemek yetmiyor. Doğruları doğru söylemeli. Mana zeminini yırtacak, kıracak, insanların gelecekten beklentilerini ortadan kaldıracak saldırganlıklarla, tehditlerle doğrular doğru biçimde söylenmez.
Güven vermeniz gerekir. Yandaşlarınıza değil yalnızca, bu ülkenin içinde sizin gibi düşünmeyen, sizse karşıt olanlara da. Şefkat, anlayış, kucaklama tavrı unutulmamalı. Aynı ülkenin insanlarıyız. Aynı dünyanın çocukları. Öldürürseniz, siz de ölürsünüz.
Demokrasi diyorsunuz: Özeleştiri yapamayandan demokrat olmaz.
Kafanızdaki saplantılardan, sürekli olarak kavga arayan tutumunuzdan kurtulmadıkça bu ülkede açılım yapmaya kalksanız bile, daracık ruhlarınızda sıkışır, açılamazsınız.
Çeteleri ortadan kaldırıyormuşsunuz. Kaç çeşit çete vardır? Bir çeteden kurtulurken farkına varmadığınız çetelerin oluşmasına izin veriyor olmayasınız?
Mana zemini, o zemin üzerinde yaşanabilen mana iklimi ortak değerler üzerinde yükselir. Bu zemin Anadolu topraklarında yaşayan binlerce yıllık bilgeliğin hamuruyla yoğrulmuştur. Şu an yaşadığımız bu kör dövüşü bu zemini zayıflatıyor. Bu zeminin güçlenmesi için bize ne gibi etik-estetik değerler sunuyorsunuz? Neyi umalım, neden umalım, sevgili iktidar? Türkiye denen bahçe güllük gülistanlık değil. Ne gibi tohumlar atıyorsunuz bu toprağa? Bu tohumlardan ne çıkacağını düşünüyorsunuz? Güller hep sizin olduğunuz tarafta mı açacak yoksa? Ne zaman sizin gibi olmayanlara güveneceksiniz? Ne zaman biz size güveneceğiz?
Güller ekilir elbet bu bahçeye. Ekenlerin de, ekemeyenlerin de hoyrat ayakları, hoyrat elleri kırdıktan sonra güllerin dallarını, ne anlamı kalır bunca ekimin?