OKUDUKÇA: Sağ/Sol: Mücahit Bilici

İnsanların siyasi tercihlerini ve ideolojileri tasnif etmede kullanılan en yaygın şablon sağ ve sol ayrımıdır. Peki sağ nedir, sol nedir? Bunlar neyi temsil ederler ve aralarında ne tür bir ilişki var?                                                                     
SAĞ HER ZAMAN SOLDAN ÖNCE GELİR                                                                           
İnsan sağ olarak doğar, sol olarak ölür. Tarihte de önce ortaya çıkan sağdır. Ancak sağın temel özelliği kendinden gafleti olduğundan sağın varlığının farkına varılması ancak solun ortaya çıkması ile mümkün olmuştur. Çocuk (id) büyüyüp buluğ çağına girmiştir (buluğ çağı bir nevi akıl çağıdır). Yani organik sırası itibariyle önce sağ sonra sol gelir. Sağın suretini ortaya çıkaran, ona bir tepki, bir tahdid olarak doğan sol’dur. Solun aynasında sağ görünür hale gelir. İş yapmada da sağ her zaman soldan önce gelir. Sağ inşaat yapar, sol dev(i)rim. Sol ancak sağın inşa ettiğini devirir. Devrim tutkusunun elbette meşru bir nedeni vardır: Çünkü bina yamuktur: Ruhsatsız ve çoğu kez insafsızdır.                                                                                                                                      
SAĞ İNSANIN MİDESİDİR, SOL İNSANIN VİCDANI                                                                              
Aç ayı oynamaz. Aç insan paylaşamaz. Midesiz hayat olmaz. Nefis ve mide sağın payına, farkındalık ve felsefe ise solun payına düşmüştür. Minerva’nın baykuşu tarihin “üzerine” düşündüğü için konacağı bir tarihe ihtiyaç duyar. Sol, sağın yaptığı tarihin yani tarih-yapımının eleştirmeni ve yapı-sökümcüsüdür. Sosyalizm, modern benlik formu olarak liberalizmden sonra ortaya çıkmış (ve benliğin kolektif tezahürlerinden biri olan ulus formuyla yer yer rekabet eden) bir “düşünme” hali, bir etik kaygıdır. Sol muhalefetini yaparken, sağ çoktan iktidardır. Teoride şaheserler üreten sol, pratik bir bilme biçimi ve eylem olan siyasette her zaman sağın gerisindedir. O insafsız sürünün arkasından nal toplar. Sağ yapar, sol konuşur/eleştirir.                                          
SAĞ OLMADAN SOL OLMAZ                                                                                                   
Sağ olmadan sol mümkün değildir. Sağı olmayana sol haramdır. Sağı ortaya çıkmamış topluma sol bir ilaç değil zehirdir (ölüm orucudur). Solu ortaya çıkmamış bir sağ ise vahşiliktir, ilkelliktir. Sol, aç karına alınamaz. Ancak ve sadece sağın üstüne alınırsa ilaçtır. Sağı oluşmamış bir topluma sol geldiğinde sağ’altarak gelmek zorundadır (mesela, ezilen ulus milliyetçiliğinin olumlanma lüzumu böyle bir sol’luktur).   

  SAĞ HAYVANDIR, SOL MELEK                                                                                           
kisinin toplamı insan ediyor. Antropolojik olarak sağ, insanın hayvaniyetini (duygularını, çıkarlarını, hayatta kalma güdüsünü) sol ise melekiyetini (aklını, türleşme, evrenselleşme temayülünü) temsil eder. Meleklikten hisse almamış bir insan (klasik felsefedeki anlamıyla) bir azgın hayvan gibidir. Kendinin farkında değildir. Öz-bilinçten yoksundur. Masum olduğunda bile en fazla bir çocuk gibidir. Hayatı sever. Yaşamak için yer, avlar, biriktirir, savaşır. Hepsinde masum olduğunda bile sadece yabanidir, yontulmamıştır. Hayvaniyetten hisse almamış bir insan ise bir melek gibidir. Melek olmak insan için bir başarı değil bir kayıptır, zayiattır. Fazlaca farkındalıktan kendi’sini unutmuştur. Dünyalı değildir. Yani bu dünyada yeri yoktur. Hayatla irtibatı kopmuştur. Her yerde olduğundan hiçbir yerdedir.